20 yılı Genel Yayın Yönetmeni olmak üzere 35 yıl aralıksız çalıştığı Hürriyet'in kasım ayında yollarını ayırdığı Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazılarını sürdürüyor. Yazılarını "newsletter" olarak geniş bir gruba gönderen Özkök, son yazısında, EDAM Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Ülgen ve T24 yazarı Barçın Yinanç'ın TV kanallarındaki tartışma programlarına ilişkin yorumlarına değinerek, "Unutmayalım, 1990’lardaki 'Televole' çılgınlığı, bir dönem magazin programlarının mezar kazıcısı olmuştu. Bugünkü 'Konuşan Kafa' programları da haber televizyonculuğunun 'Amok koşucuları' olabilir. Bunun ilk ciddi işaretleri görülmeye başladı." değerlendirmesini yaptı.
Özkök'ün "Tansu'ya Mektuplar" dizisinde "Dün atılan iki tweet '30 konuşan kafa' dönemini kapatıyor mu?" başlıklı yazısı şöyle:
"Sinan Ülgen, Virgina Üniversitesi’nden, Bilgisayar Birimleri ve Ekonomi alanlarında çift dalda mezun olmuş bir diplomat.
Dışişleri’nde diplomatik kariyeri var.
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile müzakerelerini yürüten ekipte yer almış.
Bugün de İstanbul merkezli ‘Ekonomi ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı.
Tam bir dış politika ve ekonomi uzmanı yani…
Onu yıllar önce Güney Afrika’ya giderken uçakta tanıdım ve anlattıklarından çok etkilendim.
Dün atılan ilginç konuşan kafa tweeti
Sinan Ülgen dün Twitter’da şu paylaşımı yaptı:
“Dün akşam bir ara baktım. 6 kanalda en az 30 yorumcu jeopolitik gelişmeleri yorumluyorlar. Aralarında tek kadın yok. Tek bir tane de dış politikayı profesyonel olarak yapmış biri yok. Tamamı gazeteci, akademisyen ve 'güvenlik uzmanı.”
Aynı saatlerde dış politika yazarı Barçın Yinanç da şu mesajı paylaştı:
“Emekli bir büyükelçi mesaj attı. Bir daha şu kanalın şu sunucuların programına çıkmam diye. Ana akım medyanın (yandaş ve muhalifiyle) düştüğü vasatlığın büyük mağduru kamuoyu…”
Biri konuşurken beşi telefonda
Son günlerde bu değerlendirmeleri çok sık duymaya başladım.
Bazı arkadaşlarım artık tartışma programı ve haber izlemediklerini bile söylüyorlar.
Akşamları haber televizyonlarından büyük bir kaçış var.
Geçenlerde bir haber televizyonunda dikkatimi çekti.
Bir sunucu 6 konuk tartışmacı vardı.
İçlerinden biri konuşuyor, öteki beşi ise durmadan cep telefonlarına bakıyordu.
Her birine 10-15 dakikada bir sıra geliyor, bu defa o konuşurken ötekileri telefonlarına dalıyordu.
Eyvah Türk ordusuna bu askerler mi strateji çizdi?
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusunda tele izyonlara çıkan bazı emekli askerlerin, ‘güvenlik uzmanlarının’ yaptığı konuşmalara bakıyorum ve içimden şu geliyor:
“Aman Allahım bir zamanlar Türk ordusunun stratejilerini bu insanlar mı belirliyordu?”
Hiç olmazsa Ahmet Haşim kadar mütevazı olun
Dört yıl boyunca Hürriyet’in Moskova bürosunun da başındaydım.
Oradaki yıllarımda “Stalin Baroku” isimli bir kitap yazdım. Çok ilgi gördü.
Gorbaçov döneminin Perestroyka ve Glasnost yıllarını anlattım.
Kitabın alt başlığı şöyleydi: "Sovyetler Birliği Üzerine Fevkalade Şahsi Gözlemler…”
Kitaba Ahmet Haşim’in Fransa ile ile ilgili yazıları için yazdığı şu sözleri ile başlamıştım:
“Bütün bu satırlarda anlatılan sathi hayatın, bir sokak görüntüsü olmaktan fazla iddiası olmadığını söylemek lazım.”
Konuşan kafalar birer Statler ve Waldorf mu?
Televizyonlara çıkıp her alanda “uzmanlık” taslayan bu kişilere “konuşan kafa” deniyor.
Bu kişiler giderek “Muppet Show’da” balkonda konuşan iki yaşlı adama benzemeye başladı.
Adları “Statler ve Waldorf…”
Ne bilgileri ne fikirleri var…Sadece tepkiden oluşmuş birer canlı organizma gibiler.
Kesin ve sabit fikirleri olan iki “huysuz ihtiyar…”
Ama hiç olmazsa komik ve sempatikler.
Konuşan kafalar ise adeta haber televizyonlarının “Amok koşucusu…”
En ucuz kavgacı ve en ucuz reytingci onlar mı?
Merak ediyorum televizyon yöneticileri ve sahipleri, kendilerini bitirmekte olan bu koşuyu görmüyorlar mı?
Yoksa görüyorlar ve “Kavga reyting getirir” diyerek, en ucuz kavga ettirmenin yolunu, konuşan kafalarda mı görüyorlar…
Unutmayalım, 1990’lardaki “Televole” çılgınlığı, bir dönem magazin programlarının mezar kazıcısı olmuştu.
Bugünkü “Konuşan Kafa” programları da haber televizyonculuğunun “Amok koşucuları” olabilir.
Bunun ilk ciddi işaretleri görülmeye başladı."