Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün Aydın Doğan Vakfı tarafından tarafından düzenlenen "Aydın Doğan Ödülü" töreninden izlenimlerini aktardı. Özkök, Fox TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk ile Fox TV'den ayrılarak Halk TV'ye geçen İsmail Küçükkaya'nın bu törende 3 ay sonra ilk kez bir araya geldiğini yazdı.
Özkök'ün "Medyanın bu iki starını 3 ay sonra kim ilk defa bir araya getirdi?" başlıklı yazısı şöyle:
Medyanın bu iki starını 3 ay sonra kim ilk defa bir araya getirdi?
Bu yılın medyadaki mega sürprizi hiç şüphesiz İsmail Küçükkaya’nın Fox TV’den ayrılıp, Halk TV’ye geçmesi oldu.
Doğrusu bu beni de çok şaşırtmıştı.
İsmail Küçükkaya, hiç şüphesiz televizyon dünyasının bugün en büyük starı.
Sokağa çıktığı an onu tanımayan insan yoktur diyebilirim.
Geçen yıl Ahmet Güneştekin’in sergisine gittiğimizde Diyarbakır sokaklarında gezerken onun şöhretinin ne olduğunu görmüştüm.
İki adımda bir insanlar onunla fotoğraf çektirmek için durduruyordu bizi.
Bu medya starlığını bir de, 1990’lı yıllarda rahmetli Turgut Özal’la mülakat yapmak için Okluk koyuna giderken Marmaris’de Uğur Dündar’da görmüştüm.
İsmail'in arkasında gerçek bir yetenek avcısı var
İsmail, yazılı medyadan televizyona geçen arkadaşlarımızdan biri.
Daha önce Hürriyet, HaberTürk ve Akşam gazetesinde muhabirlikten başlayıp genel yayın yönetmenliğine giden bir kariyer izlemişti.
Onu Akşam’ın genel yayın yönetmenliği sırasında çok takdirle izlemiştim.
Ama onu asıl şöhret yapan Fox TV sabah haberlerini sunmaya başlaması oldu.
İşte orada onu keşfedip, hiç tecrübesi olmadığı televizyona getirip, sabah haberlerinin başına oturtan da Fox TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk oldu.
Doğan gerçek bir yetenek avcısıdır.
Fatih Portakal’a da şöhret kapılarını açan o oldu.
Şimdi de Selçuk Tepeli’yi şöhret yaptı.
Doğan yolu açtı lakin orada kalabilmenin sırrı neydi?
Eski bir genel yayın yönetmeni olarak şunu söyleyeyim.
“Bu insanları Doğan yarattı” demek öteki arkadaşlarımıza hakkını tam vermemek olur.
Çünkü yöneticiler birçok insanın önünü açar. Ama açılan o yoldan gelip, orayı haketmek, orada kalabilmek hepsine nasip olmaz.
Ancak yetenekli olanları orada kalabilir, sürdürülebilir bir başarı elde eder.
İsmail Küçükkaya da Fatih Portakal da böyle yetenekli gazeteciler.
Doğan, İsmail'in ayrılmasından 48 saat önce bana ne demişti?
Neyse giriş uzun oldu lakin bu insanların başarılarını anlatmak bir meslekdaşları olarak bana gurur veriyor.
İsmail’in Fox TV’den ayrılması herkes için sürpriz olmuştu, lakin tahmin ediyorum Doğan Şentürk için şok olmuştur.
Çünkü onun ayrılmasından 48 saat önce Sadettin Saran’ın yaş günü için Assos’ta Doğan’la beraberdik.
Orada bana uzun uzun Fox TV’nin sabah ve akşam haber programlarında yapacağı yenilikleri anlatmıştı.
O nedenle o günden beri hep şunu merak ediyordum.
Bu iki arkadaşın ilişkileri bugün nasıldır?
Bir burukluk olmuş mudur?
Dün akşam bu sorunun cevabını aldım.
İkisini ilk defa yan yana getiren güzel bir tören
Dün akşam Hilton Oteli’nde Aydın Doğan Vakfı’nın her yıl bir kültür insanına verdiği ödülün töreni vardı.
Törene çok sayda tanınmış insan katıldı.
Ama tabii ki hepimizin gözü bir anda Doğan Şentürk ve İsmail Küçükkaya’ya takıldı.
Ayrıldıkları günden beri ilk defa bir ortamda bir araya geliyorlardı.
Masada Doğan Şentürk yanımdaydı.
Ona “Bir burukluk var mı?” diye sordum.
“Benim tarafımda hiç öyle bir şey yok” dedi.
Biraz sonra İsmail Küçükkaya yanımıza geldi.
Doğan'la sıcak bir şekilde sarılıp merhabalaştılar.
Ben de “Gazetecilik damarım tuttu, ikinizin arasında bir fotoğraf çektirebilir miyim" dedim.
Ve bu fotoğraf böyle ortaya çıktı.
Türk medyasında iki dostun buluşmasının ilk fotoğrafını yayınlamak da bana nasip oldu.
Edip Cansever o aşk mektuplarını yazmakta çok haklıymış
Aydın Doğan ödülü, her yıl olduğu gibi bu yıl da bence çok hak eden bir sanatçıya gitti.
Seramik sanatçısı Alev Ebuziyya’ya verildi ödül.
Onu ilk defa yakından görüyorum.
Fotoğraflarda gördüğüm harika güzel kadın, nedense bana mesafeli ve yanına yaklaşılması zor bir kişilik gibi gelirdi.
Alev Ebüzziya'ya ödülünü, Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Vekili Vuslat Doğan Sabancı (sağda) verdi
Ödül konuşmasını yapmaya başladığı an bu izlenimin ne kadar yanlış olduğunu anladım.
Son denece sıcak, samimi ve mütevazı bir insan vardı karşımızda.
Yaptığı konuşma bence sadece sanatçılara değil, herkese çok şey anlatan düşüncelerle doluydu.
Onu izlerken İş Bankası Yayınları'nın iki yıl önce çıkardığı, şair Edip Cansever’in ona yazdığı aşk mektuplarını hatırladım.
Bir erkek olarak büyük ilgiyle okumuştum.
Dün akşam Alev Ebüzziya’yı dinlerken Edip Cansever’i çok daha iyi anladım.
Aşık olunacak bir kadın o…
Nazlı Ilıcak'ı gördüğüm an içimden geçen ilk cümle
Gecenin bir başka sürpriz davetlisi de Nazlı Ilıcak’tı…
Onu da cezaevinden çıktıktan sonra ilk defa böyle bir davette görüyordum.
Etraftan onun evine kapandığını ve moralman çok yıprandığını işitiyorduk.
Onu orada görünce içimden gelen ilk duygu şu oldu:
“Keşke bugün İran’ın da bir Nazlı Ilıcak’ı olsaydı…”
Çünkü gözümün önüne 1990’lı yıllarda başörtülü milletvekili Merve Kavakçı’nın kolunda Meclis’e girişini hatırlıyorum.
O gün için büyük bir cesaretti ve bana göre başörtülü kadınların haklarını almalarında o gün Nazlı Hanım'ın yaptığının çok büyük bir payı vardı.
Cezaevine girdiğinde başörtülü kadınlardan destek gelir sanmıştım
O nedenle, cezaevine girdiği günlerde, Merve Kavakçı ve başka başörtülü kadınlardan ona çok kuvvetli destekler gelir diye ummuştum.
Ne yazık çok, hem de çok az geldi o destek.
O gün başörtüsü ile Meclis’e girme mücadelesi veren kadınların ne yazık yine çok azı İran’da başını açmak isteyen kadınlarla o dayanışma duygusuna girdi.
Anladım ki onların mücadeleleri sadece kendilerinin özgürlüğü içinmiş.
Ama şundan eminim.
Nazlı Hanım İranlı bir kadın olsaydı, Merve Kavakçı için yaptıklarının aynısı başını açmak için hayatını veren kadınlar için de yapardı.
Bütün dünyanın böyle kadınlara ihtiyacı var.
Adım adım gelen bir Mustafa Koç Ödülü
Bu hafta bir başka ödül törenine daha davetliydim.
Salı akşamı, Mustafa Koç Spor Ödülü bu yıl “Adım Adım Derneği"ne verildi.
Kızım da üyesi olduğu için bu derneğin çalışmalarını çok yakından takip ediyorum.
Gerçekten tamamen sivil inisiyatifle kurulmuş, sivil dayanışma ile devam eden ve büyüyen bir dernek.
İhtiyacı olan insanlara yardım etmek için koşuyorlar.
Çok ilginç bir bağış toplama sistemi oluşturdular.
Şeffaf, her anı herkes tarafından kontrol edilebilen bir sistem.
Bu sayede 1 milyon insana dokunuyorlar.
Bu hafta Boğaziçi Maratonda koşacak 100 bin kişinin en 60-70 bini bu dernekle ilişkisi olan insanlar.
Mustafa Koç ödülü bu yıl da gerçek anlamda spora destek veren bir kuruluşa gitti.
Oradan da çok mutlu ayrıldım.