Ertuğrul Özkök: Türkiye'yi Batı'dan kopmaktan arka sıradaki adam mı kurtardı?

"Gazeteci kaynağını açıklamaz ama ben açıklayacağım"

Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün Madrid'deki NATO Zirvesi'nden bazı detaylara dikkat çekti. Özkök, MİT Başkanı Hakan Fidan'ın önerisinin ardından İsveç, Finlandiya ve Türkiye üçlü zirvesinde anlaşmaya varıldığını kaydetti. 

Özkök'ün, "Türkiye'yi Batı'dan kopmaktan arka sıradaki adam mı kurtardı?" başlıklı yazısı şöyle: 

Türkiye'yi Batı'dan kopmaktan arka sıradaki adam mı kurtardı?

Madrid zirvesinin üzerinden 11 gün geçti.

O nedenle bu bayram gününde bu okuyacaklarınız için “Çok gecikmiş bir yazı” diyebilirsiniz.

Öyle olabilir lakin içinde öyle bilgiler var ki, 10 gün gecikmeyle yazılmış olsa bile yine de yepyeni…

Ayrıca çok önemli…

Çünkü Madrid’deki NATO Zirvesi, Türkiye’nin Batı dünyasından çıkabileceği bir yola girme riski bile olan bir toplantıydı.

Hepimiz biliyoruz ki, az daha çıkmaza giriyordu lakin son dakikada kurtuldu.

Daha doğrusu kurtaracak bir formül bulundu…

O formül neydi ve kim buldu?

İşte bu yazıda o “hikâyenin perde arkasını” okuyacaksınız…

Gazeteci kaynağını açıklamaz lakin ben açıklayacağım

Bu yazının başlığını, “Türkiye’nin Batı dünyasında kalmasını sağlayan formülü kim buldu? Kimdi o gizli kahraman” da koyabilirdim ve hiç de haksız olmazdım.

Peki bu istihbaratı nereden aldım?

Söyleyeyim.

“Toplantıyı izleyen birinden…”

Gazeteci haber kaynağını vermez lakin ben bana bu bilgiyi aktaran kişiyi de açıklayacağım.

Onu öğrenmek için de yazının sonuna gelmeniz gerekecek.

Şimdi o günden 24 saat öncesine dönelim.

Yani 28 Haziran 2022 gününe…

O kritik üçlü toplantıya girerken çekilen fotoğraf

NATO tarihindeki en kritik zirvelerden biri başlamıştır.

Konu Rusya’nın saldırganlığına karşı Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alınmasıdır.

O gün dünyanın en büyük haber ajanslarından biri olan Reuters bütün dünyaya gördüğünüz bu fotoğrafı geçer.

Fotoğrafta en solda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’i görmekteyiz.

Onun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çevirilerini yapan Fatima Gülham Abusahanab’ı görüyoruz. 

Onun önünde Cumhurbaşkanı Erdoğan, solunda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, onun yanında da Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın var.

Masada kadın başbakan var, üslup nasıl olmalı?

Biraz sonra Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki üçlü müzakereler başlayacak.

Erdoğan’ın karşısında ise iki devlet yöneticisi var.

Biri Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö; öteki İsveç Başbakanı Magdalena Andersson’dur.

Üçlü görüşmenin davet sahibi NATO Genel Sekreteri'dir.

Masada bir kadın başbakan da bulunmaktadır ve bu da konuşmaların üslubunu etkileyebilecek bir şeydir…

Ancak daha nezaket konuşmaları biter bitmez Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından öyle bir cümle çıkacaktır ki, diplomaside dilinde pozitif ayrımcılığa yer olmayacağı  anlaşılacaktır.

Toplantı başlar başlamaz Erdoğan öyle bir şey diyor ki 

İlk sözü Erdoğan alır ve aynen şunu der:

“Aslında sizinle görüşmeye hiç niyetim yoktu. Sırf arkadaşım Stoltenberg’in ısrarını kıramadığım için buradayım…”

Tabii salonda buz gibi bir hava eser.

Sanki toplantı başlamadan bitmiştir. 

Türk heyeti de bu sözlerden şaşkındır

Oysa Türk heyetinin teknik üyeleri, bu toplantıdan önce yapılan ön görüşmelerden çok memnun ayrılmışlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çıkışı onlar için de şaşırtıcı olmuştur.

Bunun anlamı da açıktır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasal liderliği bu ön görüşmeden tatmin olmamıştır.

Erdoğan kesin kararlıdır.

İki ülke PKK, YPG ve FETÖ’ye desteğini kesmedikçe, bu üç örgütü terörist ilan edip, elemanlarını sınır dışı etmedikçe Türkiye NATO’ya girmelerini veto edecektir.

Kuzeyli lider söz alıyor ve ilginç bir tez getiriyor

Kuzeyli liderler Erdoğan’ın bu çok sert tavrından rahatsız olmuşlardır.

Hangisi olduğunu tespit edemedim ama, içerden gelen sağlam bilgiye göre bu iki liderden biri şunları söylüyor:

“İyi de bize bunları söylüyorsunuz lakin öteki NATO üyesi ülkeler ne olacak? Onlar bu iki örgüte terör örgütü dememeye devam ediyor. NATO üyeleri olarak  hâlâ YPG’ye malzeme yardımı yapmaya devam ediyor.”

Hiç de haksız olmayan bir tezdir bu…

Biz size değil, siz bize uyacaksınız

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna cevabı da baştaki sözleri gibi serttir:

“NATO üyeliği sizin doğal hakkınız değil, bizim size tanıyacağımız bir imtiyazdır. O nedenle kuralları siz koyamazsınız…”

Arkasından da son cümlesi gelir:

“Yani siz bizim kurallarımıza uyacaksınız…”

Baştaki soğuk hava yavaş yavaş donmaya doğru gitmektedir.

Çünkü iki ülke de PKK, YPG ve FETÖ’yü terör örgütü olarak tanıma niyetinde değildir.

Kahve molası imdada yetişiyor

İmdatlarına kahve arası molası koşar.

Böyle uluslararası toplantılarda iş çıkmaza girerse, en iyi ve pratik yol bir kahve molası vermektir.

Çünkü bu mola “pratik ve gerçekçi bir formülün” bulunması için son şanstır.

Bunu da kimden öğreniyoruz?

Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto’nun geçen hafta Reuters’a verdiği mülakattan…

Salonda Erdoğan'ın arkasında oturan biri devreye giriyor

İşte bu kahve molasında, o ana kadar sessiz kalan bir Türk yetkili devreye girecektir.

Bu yetkili, toplantıya girerken Reuters’ın geçtiği ilk fotoğrafta olmayan bir kişidir.

İçerde salonda ise masanın etrafında oturanlar arasında yoktur.

Ama arka sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen arkasında oturmaktadır.

Yanında oturan kişi de İbrahim Kalın’dır.

Bu kişi MİT Başkanı Hakan Fidan’dır…

Hakan Fidan'ın bulduğu çözüm formülü şudur

Kahve molasında gayrı resmî sohbetler yapılırken o söze girer ve şunu söyler:

“Eğer İsveç ve Finlandiya, YPG ve Gülenciler konusunda bağlayıcı bir teminat vermezse Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlaşmayı asla imzalamayacak.”

O zaman çözüm ne?

İşte bu noktada Hakan Fidan şu çözümü önerir:

“İsveç ve Norveç adı geçen bu örgütlere 'terör örgütü' demesin, lakin bunlara hiçbir yardım sağlamayacağı konusunda güvence versin ve bu anlaşma metnine girsin.”

Çözüm bulunmuştur.

Bu ifade aynen böyle memorandum metnine girer.

Belki de Türkiye'nin Batı'dan kopmasına engel olan bir çözüm

Türkiye bu sonuçtan memnundur.

Çünkü bu iki örgütün adı ilk defa uluslararası bir metne girmiştir.

Ayrıca bu çözüm, Türkiye’nin Batı’dan tamamen kopmasına kadar gidebilecek bir yolu kapamıştır.

Zirve sonrası memnun olmayan tek NATO üyesi ise muhtemelen ABD’ydi.

Çünkü Fethullah Gülen hâlâ Pensilvanya’da oturuyordu ve ABD’nin bunu izah etmesi de giderek güçleşiyordu.

Bu istihbaratı kimden aldım açıklıyorum

Bu müzakere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da şahsi diplomasisinin nasıl etkili olduğunu açıkça gösteriyordu.

Gelelim son soruya…

O gün toplantıda yaşanan ve perde arkasında kalan bu istihbaratı nereden aldım?

Açık bir kaynaktan.

Merkezi Londra’da olan “Middle East Eye” adlı bir haber sitesi var.

Bunun Ankara temsilcisi Ragıp Soylu.

AKP’ye yakın gibi görünen lakin iyi bilgiler alan bir gazeteci.

Madrid Zirvesini bu internet sitesi adına izlemiş.

Ve bu bilgileri 4 Temmuz 2022 günü çalıştığı haber sitesinde yazdı.

Herhalde bayram rehavetinden olmalı ki, hiçbir gazeteci bunu farketmedi.

Hakan Fidan bir başka hayati konuda da formül bulamaz mı?

Bu olay da gösteriyor ki, iyi çalışan bir istihbarat şefi bazen çok etkili ve pratik çözümler bulabilir.

Tabii ben de şunu düşünüyorum.

Bu yetenekte bir insan Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerde hem bölgenin, hem iki ülkenin yararına olacak pratik bir çözümü bulamaz mı…

Ben bulabilir diyorum.

Tabii bir şartı var. Siyasi liderlik de bunu isterse…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.