Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan, "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'in "Adım Doğu" isimli nehir söyleşisine yer verdi. Kitabın en çarpıcı bölümünün Doğu Perinçek'in 28 Şubat'a ilişkin olduğunu kaydeden Özkök, "O zaman şu soru sizin de aklınıza gelmiyor mu?
28 Şubat davasında FETÖ döneminden kalma iddialarla yargılanıp, müebbet hapise mahkûm olan bu insanlar hasta halleriyle hala niye hapisteler, orada ölmelerini bekliyorlar…" ifadelerini kullandı.
Özkök'ün, "Uğur Mumcu, Perinçek ve Emin Çölaşan neden aynı yeleği giyer" başlıklı yazısı şöyle:
Uğur Mumcu, Perinçek ve Emin Çölaşan neden aynı yeleği giyer
Emin Çölaşan’la uzun yıllar Hürriyet’te birlikte çalıştık.
Özellikle Ankara bürosundaki arkadaşları bilirler.
Gün boyunca çoğu zaman üzerinde yelekle dolaşır.
Uğur Mumcu ve Doğu Perinçek de yelek giymeyi severmiş.
Bunu da kasım ayında çıkan “Adım Doğu” adlı nehir söyleşide öğrendik.
İttihatçı olduğumuz için yelek giyiyoruz
Söyleşiyi yapan Aslıhan Türel soruyor:
“Uğur Mumcu da, siz de yelek giymeyi çok seviyordunuz, hatta birlikte yelekle fotoğraflarınız da var. Bunu bir ittihatçı geleneği olarak mı sevmiştiniz?”
Bazı sorular vardır ki, hemen anlarsınız.
Konuştuğunuz kişi sorulmasını özellikle ister.
Belli ki Perinçek de bu sorunun sorulmasını özellikle istemiş.
Cevabı da şu:
“Evet, ikimiz de devrimciyiz, o yelek bize sanki tarih çağrıştırıyor. Namık Kemaller'den başlayan süreçler. O zamanın devrimcileriydiler.”
Uğur Mumcu ve koğuş arkadaşı Doğu Perinçek
"Doğu, sokalım ellerimizi yeleğin cebine poz verelim"
Biraz altında da şu ayrıntıları veriyor:
“İkimiz de Ankara Deneme Lisesi’ndeniz. Cumhuriyet gazetesinde yazarken beni davet ederdi ve evinde buluşurduk. ‘Doğu’ derdi, ‘Hadi gel şöyle bir fotoğraf çektirelim.’ Yeleklerin ceplerine böyle parmaklarımızı sokarız, öyle poz veririz.’ Öyle güzel fotoğraflarımız var. Uğur, can çocuktu.”
"İttihatçı yeleği mi yoksa redingot altı yelek mi"
İkisinin, parmaklar yelek cebinde fotoğrafını aradım Google’da lakin bulamadım.
Ceketlerinin altında yelekli bir fotoğrafları vardı.
Enver Paşa ve öteki İttihatçıların fotoğraflarına da baktım.
Ya üniformalılar, ya da üzerlerinde “Redingot” denilen, basbayağı batılı takım elbise ve altında yelekler.
Yani bu elbise için “Devrimci” denilebilir mi bilmiyorum.
İttihat ve Terakki Cemiyeti
Emin'inki tam İşçi Köylü Partisi'ne uygun yelekti
Buna karşılık Emin Çölaşan daha çok, anne tarzı el örmesi denilebilecek yün yelek giyerdi.
Bence o daha köylü ve “İşçi Köylü Partisi'ne” daha uygun gibiydi.
Biz 47 doğumlular için “Devrimci kostüm” yeşil parkaydı.
Onun kaynağını da Doğu Perinçek şöyle anlatıyor:
“Denizler (Gezmiş) ayaklarında botlarla geliyorlar, üstlerinde Filistin’den getirdikleri parkalar ve sözümona komando giysileri, ODTÜ’de dolaşıyorlar…”
Mihri Belli, Deniz Gezmiş'in parkası ile dalga geçerdi
Mihri Belli, Denizlerin parkaları ile dalga geçermiş.
Anlıyoruz ki, o yılların “Devrimci hareketinde” iki kıyafet var:
“İttihatçı tarzı redingot altı yelek…”
Ve Filistin’den gelmiş “Deniz Gezmiş parkası…”
İlk blucinli devrimcinin kokusunu duyamazdınız
Kitapta üçüncü tip olarak bir de “Blucin ceket giyen” ilk devrimci profili var…
O Cemal Süreya’ymış…
Evet “Daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin” dizelerinin büyük şairi…
Doğu Perinçek onu Çağaloğlu’daki ‘Aydınlık’ dergisi bürosunda ilk defa gördüğünde üzerinde ‘blucin renkli’ bir ceket varmış.
Ceket, blucin mi değil mi belli değil, lakin Doğu Perinçek tarifi blucin üzerinden yapıyor.
Cemal Süreya’yı şöyle anlatıyor:
“Görünmeden yürür, süzülerek gider, hiç ayak sesini duymazsınız, kendisini hissetmez, kokusunu duyamazsınız, böyle hayal gibi gider..”
Bana göre ilk blucinli devrimci Ertuğrul Kürkçü
Bense “Türk Devrim hareketinin blucin tarihinin” daha eskilere gittiğini düşünüyorum.
Hafızam beni yanıltmıyorsa, mesela Ertuğrul Kürkçü’yü yanında rahmetli Teoman Ermete ile birlikte, kolunun altında Jimi Hendrix plakları hatırlar gibiyim.
İkisinin de saçları uzundu, ikisinin de üzerinde blucin vardı diye hatırlıyorum.
O "samanlık kahramanı" beni hippi yapmak istedi lakin ben mehterci oldum
Doğu Perinçek’in gözünde Ertuğrul Kürkçü bir “Dönek…”
Onun Kızıldere’de samanlığa sığınarak kurtulmasını anlatıyor.. Ona “Samanlık Kahramanı” adını takmış.
Kitabın eğlenceli bir bölümü de “Hippilik” tartışması.
Ertuğrul Kürkçü ve Bülent Uluer bir programda Doğu için, “Hippi bile olamadı” demiş.
Perinçek’in cevabı şöyle:
“Kovboyculuk oyunlarına tepkiliyim. Ben Türkçülük oynuyorum. O zaman müthiş bir moda var. Amerikan özentisi. İşte hippilik o kültürün devamı. Lisede de öyleyim, hatta o tepki yüzünden okula mehter takımı gelmişti, o mehter takımını seviyordum. Mehter takımı hiç olmazsa bizdendi. Ertuğrul Kürkçü hippiydi.”
Doğu Perinçek bir tek neresinden vurulabilir
Cemal Süreya, 2000 dergisindeki “99 Yüz” adlı portreler yazdığı köşesinde son olarak Doğu Perinçek’i yazmış.
Doğu’yu şöyle tarif etmiş:
“Lacivert bir at var, atın üstünde ben geliyorum. ‘Doğu’ diyor, ‘Seni bir tek topuğundan vurabilirler, sen Aşil’sin…Aşil bir efsane ya, bir tek topuğundan vurabiliyorlar…”
28 Şubat, Erbakan'a değil, FETÖ'ye karşıydı
Kitabın bence en çarpıcı bölümlerinden biri Doğu Perinçek’in 28 Şubat’la ilgili sözleri.
‘28 Şubat MGK bildirisinin, aslında İşçi Partisi’nin “Cumhuriyet Kanunları uygulansın” kampanyası için hazırladığı 12 maddelik bir bildirinin genişletilmiş haliydi’ diyor.
Aslıhan Türel soruyor:
“Bu bir nevi Post modern darbe olarak nitelendi. Siz bunu tahmin ediyor muydunuz?“
Perinçek diyor ki;
“Altında Erbakan’ın imzası var. Madem post modern darbeydi neden altına imza atıyorsunuz? O son derece güzel, doğru ve Türkiye’nin daha sonra yaşadıklarından sonra daha da kıymet kazanan bir belge…”
İktidarın üçüncü ayağı bunları söylüyorsa
Biraz daha altta ise şunu söylüyor:
“28 Şubat’ın hedefi FETÖ’ydü. 28 Şubat’a temel olan Sönmez Köksal’ın istihbarat raporu Fethullah Gülen Cemaatını hedefe alıyor…”
Bu sözleri söyleyen insan herhangi biri değil.
Bugün iktidar koalisyonun fiilen üçüncü ayağı sayılan biri söylüyor.
İktidarın öteki ortağa Devlet Bahçeli de 28 Şubat’tan sonra kurulan hükümetlerde başbakan yardımcısı olarak görev almıştı.
O zaman şu soru sizin de aklınıza gelmiyor mu?
28 Şubat davasında FETÖ döneminden kalma iddialarla yargılanıp, müebbet hapise mahkum olan bu insanlar hasta halleriyle hala niye hapisteler, orada ölmelerini bekliyorlar…
Doğu Perinçek’in nehir söyleşisinden çıkardığım en büyük sonuç bu oldu.
(*) Aslıhan Türel: “Adım Doğu”, Doğu Perinçek’le nehir söyleşi, Kaynak Yayınları, Kasım 2022