Estukyan: 6-7 Eylül her an tekrarlanabilecek potansiyele sahip

Gazeteci-Yazar Pakrat Estukyan, 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili Evrensel'e verdiği röportajda konuştu.

Gazeteci-Yazar Pakrat Estukyan,6-7 Eylül olaylarıyla ilgili Evrensel'e verdiği röportajda konuştu.

Estukyan, "Egemen akıl ortada bunca bilgi, belge, kaynak, kitap varken, hâlâ aynı türküyü dillendiriyorlarsa burada sorun var. O yüzden 6-7 Eylül her an tekrarlanabilecek bir potansiyele sahiptir." dedi.

"Saldırganları cezalandırın diyen yok"

Evrensel'den Şerif Karataş'a verdiği röportajda  Estukyan, 6-7 Eylül’le ilgili uzun yıllar sanki yazılı olmayan bir toplumsal mutabakatla sessizce geçiştirilmek istendiğine dikkat çekerek, “Egemen akıl ortada bunca bilgi, belge, kaynak, kitap varken, hâlâ aynı türküyü dillendiriyorlarsa burada sorun var. O yüzden 6-7 Eylül her an tekrarlanabilecek bir potansiyele sahiptir. İşte Ankara Altındağ’daki gördüğümüz şey tam da budur. Burada öznenin Müslüman, Hristiyan, Ermeni, Suriyeli olması sonucu değiştirmiyor, operasyon aynı operasyon” ifadelerini kullandı. Altındağ’da gerçekleşen ırkçı saldırıların ardından hükümetin mağdurları gönderme kararı aldığını hatırlatan Estukyan, “Mağdurları kovun buradan! Çözüm bu. Saldırganları cezalandırın diyen yok” diye konuştu.

Estukyan şu ifadeleri kullandı:

"6-7 Eylül’de ne olduğunu biliyordum lakin her dinlediğim kısık sesle anlatımlardı. Ev içindeki anlatımlardı. Kamusal alanda bu büyük pogromu konuşmak mümkün olmamış. Nitekim ben 1934 Yahudi pogromunu, Trakya pogromunu da çok daha geç öğrendim. O konu bizim evimizde konuşulmuyordu. Çocukken bunları duyma şansım yoktu. Bunu dile getiren tek bir Yahudi tanımadım. “Bizim başımıza bunlar geldi’ diyen olmadı. Büyük babamlar (anne tarafım) 1915 kırımını fiilen yaşamış olmalarına rağmen bunu hep biz evde gizli gizli konuştuk, alçak sesle konuştuk. Pencere açıkken, sokaktan biri geçerken konuşulmadı bunlar. Biri duyar diye. Bu da bana Türkiye’deki faşist iklimin ne kadar egemen olduğunu gösteriyor. 1955’te yaşanan şeyi 50 sene sonra kamusal alamda konuşabildik. Ama büyük bir tahammülsüzlükle karşılaştık Beyoğlu’da bir fotoğraf sergisi açıldı 1955’in tanıklığı olan enstantanelerle. Bir grup ulusalcı faşist sergiyi bastı, resimleri yere attı, çiğnedi. Türkiye’de toplumsal bir tabanı da var faşizmin. İnsanları böylesine baskı altında tutabiliyor."
 

Gazeteci, 6-7 Eylül olaylarında devletin rolüyle ilgili de değerlendirme yaptı:

"Derin devlet demenin anlamı yok. Derin devlet gizli değil. Alenen yapılan bir şey. Evet bir görev tanımı, görev bölümü de var. Sen bunu yapacaksın, ben bunu yapacağım. Benimki legal seninki illegal olabilir. Uzlaşmaya varmışız lakin ikimizde aynı bünyenin elemanlarıyız. Dolayısıyla derin devlet diye topu taca atmanın mantığı yok. Derin de aynı devlettir, yüzeydeki de aynı."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.