Akbelen ormanında ağaç katleden YK Enerji’nin verdiği ilanın 18 gazetede yayımlandığını yazmıştım geçen hafta. Dünya ve Ekonomi gazetelerinin eklenmesiyle bu sayı 20’ye yükseldi.
İlandaki görüşler, aralarında Yeni Asır ve Süper Haber’in de yer aldığı internet sitelerinde de yayımlandı. İnternetteki fotoğraflar, gazetedekilerden biraz farklıydı ama pankart ve dövizlerin tek elden çıktığı, fotoğrafın PR uzmanlarınca kurgulandığı barizdi.
Bu ilanın Cumhuriyet ve Yeni Şafak’ta yayımlanmaması dikkat çekiciydi. Şirket her nedense Yeni Şafak’a vermemiş olabilir ama Cumhuriyet ilanı yayımlamayı reddettiğini açıkladı. Hakikaten de gazetecilik ilkeleri o ilanın reddedilmesini gerektirirdi. Ama Cumhuriyet’in Yayın Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Sirmen, o ilanın yayımlanmasını savunmuş, çoğunluk karşı çıktığı için ilan geri çevrilmiş. Sirmen yazısında özetle şöyle açıkladı görüşünü:
“Basının kendisine ilan verenlerin niteliklerini beğenip beğenmemek gibi bir tercih hakkı yoktur. Basın kuruluşları, kendilerine para karşılığı ilan verenlerin ifade özgürlüğüne, onları beğenmedikleri için müdahale edemez, ister ‘beşli çete’ grubu olsun her kuruluş görüşünü ifade etmek özgürlüğüne de sahiptir. Yeter ki bunların ilan olduğu açıkça bilinsin.”
Ali Sirmen gibi duayen bir gazetecinin bu görüşü savunması yadırgatıcı. “Beşli Çete”nin ifade özgürlüğü gibi bir sorunu olduğunu sanmıyorum. Görüşlerini ilana gerek kalmadan her mecrada ifade edebiliyorlar; hatta bazen ağaç keserek, bazen beton dökerek de uyguluyorlar.
Kaldı ki, medya ilan verenin kimliğine ve ilanın içeriğine bakmak zorundadır. Bu beğeni değil, gazetecilik ilkelerine uygunluk, ülkeye ve insanlarına zarar vermeme kaygısı nedeniyle gerekli. Örneğin bir mafya babası ilan verse kimliğine bakmadan yayımlanabilir mi? Elbette hayır.
Sirmen, Akbelen ormanında yaşananların ilan değil doğrudan haber konusu olduğu gerçeğini de gözden kaçırıyor. O ilan, Yazı İşleri’nin alanına girer. O nedenle de “haber değeri” kavramına göre hareket edilmesi gereği ortaya çıkar. İçeriğin gazetecilik kriterlerine göre doğrulanmasının kriteri ise “para” olamaz; para verenler haklı gibi gösterilemez.
“YK Enerji emekçileri” ilanında, imzasından içeriğine kadar gerçekle bağdaşmayan birçok unsur var. Her şeyden önce ilanı yayımlayan 20 gazete, okurlarını yanlış bilgilendirmiş oldu. Sözcü ve Korkusuz gazetelerinin ilk sayfasındaki haber, arka sayfadaki ilanla çelişiyordu.
Eğer o ilandaki görüşler doğru ise ve haber değeri taşıyorsa zaten Sözcü ve Korkusuz’un haberinde olmalıydı. Haber sayfalarında yer vermeye değer bulunmamış iddiaların gazetede ilan şeklinde yayımlanması, Reklam Servisi’nin, Yazı İşleri’ne “editoryal” müdahalesidir.
Hürriyet’te Okur Temsilcisi iken, 2016 yılında Ali Ağaoğlu’nun, Ahmet Hakan’ın yazısını yanıtladığı ilanın yayımlanmasını eleştirirken de bu noktaya dikkat çekmiştim:
“Hürriyet okurlarının neyi bilmesi gerektiğine Hürriyet’in editoryal kadrosu karar verir. Sırf parası ve ilan verme gücü var diye bir işadamının istediğini Hürriyet okuruna ‘bilgi’ diye sunması editoryal bağımsızlığa müdahaledir.”
Parayı verenin istediğini yayımlatabilmesi, okurla güven ilişkisini yerle bir eder. Böyle bir gazetecilik, bırakın kamu yararını savunmayı, güç odaklarının elinde oyuncak olur…
CİNAYETİ POLİTİZE EDENLER
Esenyurt’ta Tekel bayiindeki cinayetin politize edilmesi gayretlerinin sosyal medya ile sınırlı kalmayıp medyaya da sıçraması üzücüydü. Akşam gazetesi, “Eşkiyalar şehre indi” manşetinin yanına “Demirtaş için paylaşım” diye fotoğraflı bir kutu yayımladı.
Halbuki cinayet ile o paylaşımlar ve zanlıların görüşleri arasında nedensellik bağı yoktu. Ona rağmen zoraki bağ kurmak, o görüştekilerle katiller arasında bir ilişki olduğu algısı yaratmaya çalışmak hem o insanlara, hem de bu ülkeye kötülük. Gazetecilik açısından büyük
bir yanlış…
Aynı zamanda farklı görüşlerden gazetecilerin cinayetin politize edilmesine karşı çıkmaları ve uyarıları da değerliydi. Örneklerden ikisini aktarayım burada. Hilal Kaplan, “Sosyal medyada katilin Atatürk, Selahattin Demirtaş ve İsmail Saymaz paylaşımları üzerinden mevzunun siyasete çekilmesini tasvip etmediğimi belirtmeliyim. Burada mevzuyu özünden uzaklaştırmadan asayiş boyutunu önceleyerek eğilmek zorundayız” diye yazdı.
Yavuz Oğhan da bu tür paylaşımlara dikkat çekerken, “…toplumun bir kesimine, ‘Katil sizden’ mesajı veriliyor. Mesele katilin düşüncesi değil kardeşim, yaratılan cezasızlık ortamı, bu bir gün size de sizin çocuklarınıza da bulaşacak bu kötülük, adalet yok oluyor anlasanıza, bunun ocusu bucusu mu olur” diye soruyordu haklı olarak.
Bereket sağduyulu bu uyarılar medyada etkili oldu ve haberler hızla bu kriminal olayın asıl nedenlerine yöneldi. Esenyurt’ta ve ülkede silahlanma ile suçların artmasına yönelik haberler, araştırmalar yayımlandı; hâlâ da sürüyor bu faaliyet.
Bir iyi gelişme de Sulh Ceza Hakimliği’nin yayın yasağı kararına rağmen cinayete ilişkin haber, söyleşi ve araştırmaların yayımlanmaya devam etmesiydi. Zira alelacele verilen yayın yasağı kararları olayların üzerini örtmeye yarıyor, aydınlatılmasına değil…
***
BAYKAR VE İHA’LARI KUTSAL MI?
Bora Erdin’in, Halktv sitesindeki “Damat, devlete günlüğü 1,2 Milyon TL’ye İHA kiraya verdi” haberi epey gürültü kopardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar’a ait Baykar’dan 5 İHA’nın 153 gün için 183 milyon TL maliyetle kiralandığı aktarılıyordu haberde.
Hemen ardından Orman Genel Müdürlüğü ve Baykar’dan açıklamalar geldi. Şirketin CEO’su Haluk Bayraktar ise haberi “Bu gazetecilikten çok itibar suikasti” olarak nitelendirdi:
“İhale şeffaf ve açık yapılmıştır. Bayraktar TB2 kiralaması dünyadaki benzer kiralamalardan en az 6 kat daha ucuz. Yurt içindeki muadilinin de 3'te 1'i kadar. En düşük bedeli vererek 5 adet TB2 İHA kiraladık. 4 Bayraktar İHA'yı da ücretsiz olarak OGM'nin kullanıma sunduk.”
Bora Erdin, bu açıklamaları da ekleyerek “Damadın kiraladığı İHA’lara uçuş garantisi verilmiş” başlığıyla yeni bir haber yaptı. Orman Genel Müdürlüğü ile Baykar arasındaki sözleşmenin görüntülerine de yer verdi bu haberde.
İki haberi de açıklamalar eşliğinde kontrol ettim; haberlerdeki ihale, kiralama şekli ve bedeli hakkındaki bilgiler tümüyle doğrulanıyordu. Baykar’ın teklifindeki bedellerin iki yıl öncesine göre yüzde 2 bin kadar yüksek olduğunu somutluyordu. Sadece karşı görüşe yer verilmemesi gibi bir eksik vardı. Bora Erdin de kabul etti bu eksiği ve kendisine sorduğumda “Kamuya açık resmî belgeler elimde olduğu için karşı taraftan görüş almadım” dedi.
Fakat doğrulanmasına rağmen, iktidar, bu haberleri “devlet meselesi” haline getirdi! İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “şaibe varmış gibi haber yapıldığını” öne sürerken, AKP Sözcüsü Ömer Çelik de haberi “şiddetle” kınadı; İHA’ların ucuza kiralandığını savundu.
Elbette iktidar medyası ve yazarları da hemen devreye girip Baykar’ı savunan koroya katıldı. Aslında Baykar ve İHA’lara bir eleştiri olduğunda hep böyle yapıyor; hep birlikte ayağa fırlıyorlar. Baykar’ı kutsallaştırıyorlar, hem de hiçbir şirkete yapmadıkları kadar…