Cumhurbaşkanı Erdoğan, genel seçimin hemen ardından “Partimiz için 29 Mayıs sabahı itibarıyla yeni bir seçim maratonu başlamıştır. Bilhassa büyükşehirlere daha çok eğilecek, daha fazla asılacağız” diyerek işaret fişeğini ateşlemişti.
O günden beri dikkat çekici biçimde arttı iktidar medyasındaki CHP’li belediyeler aleyhine haberler. Hem de tam Erdoğan’ın vurguladığı gibi, “bilhassa büyükşehirlere” iyice asıldı iktidar medyası.
Bu ay başından itibaren özellikle Turkuvaz, Albayrak ve Akit grubu medyasında neredeyse her gün CHP’li belediyelerle ilgili olumsuzluklar içeren haber ve yazılar yayımlandı. İktidar gazetelerinin iç sayfalarındaki “karalama” haberlerini sayamadım; sadece Ağustos ayındaki ilk sayfaları inceledim.
1 Ağustos’tan bu yana yayımlanan Hürriyet, Milliyet, Türkiye gazetelerinin ilk sayfalarında CHP’li belediyelere yönelik özel bir çaba yoktu. Ancak taradığım ilk sayfalarda son 20 günde CHP’li belediyeler aleyhine Yeni Akit’te 19, Yeni Şafak’ta 14, Sabah’ta 14, Akşam’da 11 habere rastladım. İlk sayfalarda CHP’li belediye haberlerinin olmadığı günlerde de mutlaka CHP hakkında olumsuzluk içeren haberler kullanılmıştı.
Son 20 gün içinde Akşam, Sabah, Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinin birinci sayfalarında yayımlanan çoğu İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere CHP’li belediyelere yönelik olumsuzluk içeren haberlerinin başlıklardan bazı örnekler:
Akşam: “İzmirlinin CHP çilesi”, “İBB trafiği kilitledi”, “İBB faturayı gaziye kesti”, “İBB tek daire dahi dönüştüremedi”, “İBB engelledi devlet çözdü”, “Mavi İzmir ‘çeşme’de kaldı”, “İstanbul’da çöp krizi kapıda”, “İETT’de temassız soygun”, “İETT’nin yüzen otobüsü.”
Sabah: “4,5 yılda tek yaptığı tabela değiştirmek” (Ankara), “4 büyükşehirde vatandaş çile çekiyor”, “En pahalı ulaşım Ankara’da”, “Kokuşmuş zihniyetten naylonlu çözüm” (Bilecik), “Otopark için ağaç katliamı” (Bornova), “Belediyeyi çiftliğe çevirdiler” (Aydın), “Başkanların yasak aşkı” (Beşiktaş), “Sular boşa aktı ASKİ fırça attı.”
Yeni Şafak: “Namus sözünü tutmadılar 23 bin çalışanı işten attılar” (İstanbul), “Bu dereler Haliç’e pislik taşıyor” (İstanbul), “Dikili Denizköy’e tankerle su”, “İstanbul’da ulaşıma zam”, “İBB’den Disney’e can suyu”, “İBB bina testi çürük çıktı”, “İzmir hâlâ kokuyor”, “İSMEK’ten ne istediniz” (İstanbul), “Bitmiş evlere bile taşıyamadı” (İstanbul)
Yeni Akit: “Yavaş’tan çiftçilere tohum kazığı”, “İstanbul’un başına gelmiş en büyük felaket”, “CHP’li Avcılar’da işçilerden eylem”, “CHP’li belediyeler tel tel dökülüyor”, “Peşkeş için yeni borç arıyor (Ankara), “İstanbul’un su projesine Ekrem takozu”, “Mansur Ankara’yı enkaza çevirdi”, “CHP’de uçkur sezonu açıldı”, “Ekrem’in İBB’si dipsiz kuyu.”
AKP’nin medya üzerinden yürüyen CHP’li belediyeleri hedef alan ve kampanyaya dönüşen bu yayınların bayraktarlığını bu üç grup yapıyor. Turkuvaz, Albayraklar ve Akit grubunun televizyonları ve internet siteleri de gazetelerdeki bu haberleri aynı gün tekrarlıyor.
CHP’li belediyelere karşı topyekûn karalama kampanyası yürüten bu medya grupları, AKP’li başkanların yönettiği belediyelere ise toz kondurmuyorlar. Örneğin AKP’li başkaların yönettiği Esenler ve Keçiören belediyelerinde işçiler kötü çalışma koşulları ve düşük ücretlere karşı eylem yaptığında bile bu medyada haber olamadı.
Buna karşın AKP’li belediyeler hakkında bol bol tanıtım sayfaları ve programlar yayımlanıyor. Böyle süreklilik arz eden bir yerel seçim kampanyasının iktidar partisinden bağımsız bir gazetecilik faaliyeti olduğunu söylemek imkansız…
***
PARALI SAĞLIK PROGRAMLARI
“Sağlıkta örtülü veya açık reklam yapılmayacak” ve “Ekrana çıkmaya sınırlama” haberlerine bakılırsa doktorların çıktığı paralı programlar, hastane ve doktor reklamları artık bitecek.
Yeni yürürlüğe giren “Sağlık hizmetlerinde tanıtım ve ilgilendirme faaliyetleri hakkında yönetmelik” için böyle haberler yayımlansa da yönetmelikteki önlemlerin gerçekte böyle bir sonuç vereceğinden çok emin değilim.
Sağlıkta reklam da paralı programlar da zaten yasaktı. Üstelik de bu yönetmelikte de bir yandan “reklam yasağı” tekrarlanırken öbür yandan bu tür reklam faaliyetlerine kapı aralanıyor:
“Sağlık hizmet sunumunda örtülü veya açık reklam yapılması ve yaptırılması yasaktır. Aşağıdaki ilke ve esaslara uyulması kaydıyla tanıtım ve bilgilendirme yapılabilir.”
Kısacası, reklam yasak ama tanıtım ve bilgilendirme serbest! Tanıtım ve bilgilendirme de “Uzmanlık dalları, adres ve iletişim bilgileri ile hizmet verilen sağlık alanıyla ilgili sağlığı koruyucu ve geliştirici nitelikteki bilgiler” olarak tanımlanıyor. Buna da “yetkili uzmanlar tarafından yapılması, doktora veya hastaneye yönlendirmemesi, yanıltıcı ve aldatıcı olmaması, insan sağlığını tehlikeye düşürmemesi, talep ve haksız rekabet ortamı yaratmaması, doku ve organ naklini içermemesi” gibi sınırlar konuluyor. Görsel içeriklerin, “yazılı, görsel basın, sosyal medya platformları, internet siteleri gibi mecralarda sponsorlu olarak ya da ücret verilerek yayınlatılamayacağı” vurgulanıyor.
Sınırlara uyulmasını denetlemek için de valiliklerde “Değerlendirme Komisyonları” kurulması; tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerini bu komisyonların izlemesi öngörülüyor. Sorun da burada. Komisyonlar, reklam ile tanıtım arasındaki sınırı etkin biçimde denetleyebilecek mi?
Örneğin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sahibi olduğu Medipol hastanelerinin tanıtımının bu sınırlara uymadığını, reklam yaptığını tespit ederek cezalandırmak öyle kolay olmasa gerek. Zaten bugüne değin uygulama bu yöndeydi. Yasayla yasaktı ama büyük özel hastaneler, kimi doktorlar gazetelerde, internet sitelerinde reklam da yapıyor; televizyonlarda ve radyolarda paralı programlara da çıkıyorlardı; Sağlık Bakanlığı da bunları görmezden geliyordu. Hâlâ da öyle…
Aynı problem, doktorların katılacağı radyo ve televizyon programları için de geçerli. Yönetmeliğe göre, doktorlar o programlara çıkmadan önce yönetmelikteki kurallara uyacaklarına dair 12 maddelik bir taahhütnameyi imzalayacaklar. Bu taahhütnameler, bakanlığa gönderilecek; orada oluşturulacak üç kişilik komisyon tarafından değerlendirilecek. Komisyon, aykırılık görürse hekimi RTÜK’e bildirecek. Burada da siyasi ölçütlerle hareket edilmesi riski büyük. Bugüne değin iktidar destekçisi radyo ve televizyonlara ceza verdiği görülmeyen RTÜK, iktidara yakın hangi hekime, sağlıkçıya ya da hastaneye yaptırım uygular ki… Üstelik o programların paralı ve sponsorlu olduğunun izleyiciye açıklanmasıyla ilgili bir hüküm yok yönetmelikte.
Yönetmeliğin getirdiği bir yenilik de hastalara ilişkin görsellerin tanıtım ve bilgilendirme faaliyetlerinde kullanabilmesi. Ancak bunun için hastadan yazılı izin almaları gerekiyor. İzin için hastaya ödeme ya da indirim yapılması, hediye verilmesi yasak. Hastanın açık rızası şart.
Hastaneler de bu hükme uymak için formlar hazırlamaya başlamışlar. Örneğin Konya Şehir Hastanesi’nin hazırladığı “Onam formu” şöyle: “Konya Şehir Hastanesinde çekilen fotoğraf ve video görüntülerimin görsel ve yazılı basında, Konya Şehir Hastanesi web sitesinde ve sosyal medya hesaplarında paylaşılmasına rızam vardır. İZİN VERİYORUM.”
Kağıt üstünde son derece demokratik ve hastanın özgür iradesini esas alıyormuş gibi görünüyor. Umarım bu da uygulama sırasında hastaların mağduriyetine yol açmaz…
BİR KAZA İKİ FARKLI BAKIŞ
Şarkıcı Tan Taşçı’nın da içinde bulunduğu araç, Antalya’ya giderken yolda bir kamyona arkadan çarpmıştı. Taşçı ve beraberindeki iki kişi kazayı hafif yaralanmalarla atlattı.
Bu kaza, Akşam gazetesinde “Tan’ı aracı kurtardı” başlığıyla haber yapıldı. Hemen altındaki spotta da “Aracın sağlamlığı ile bilinen V… olması faciayı önledi” cümlesi yer alıyordu. Sanırsınız bir kaza haberi değil de araç firmasının reklamı.
Aynı kaza Türkiye gazetesinde ise “Hayat kurtaran koruma demiri” başlığıyla haber olmuştu. TIR’ın arkasına takılan darbe emici demir tampon bulunmasının faciayı önlediği vurgulanıyordu. “Tampon vardı, can kaybı yok” deniliyordu.
Bu kazada iki farklı habercilik örnekleri görmüş olduk. Akşam’da incelemeden üstünkörü yapılmış ve bir araç firmasının reklamına dönüşmüştü haber. Türkiye gazetesinde ise can kaybı yaşanmamasının nedenini aracın sağlamlığına bağlayıp geçiştirmek yerine kazayla ilgili ayrıntılı araştırma yapılmıştı. Türkiye’nin haberinde Taşçı’nın aracının kazasından hareketle kamyonlara demir tampon takılmasının önemine dikkat çekiliyor; son günlerde artan bu tür kazalara karşı uyarıda bulunuluyordu.
İşte böyle bir trafik kazası haberinde bile gazetecilik farkı kendini gösterebiliyor.
Tek cümleyle:
· Yeni Şafak ve onun “Biri bu doktorları durdursun: 15-16 yaşlarındaki çocukların cinsiyetini değiştiriyorlar” başlıklı haberini alıntılayan Aydınlık, A Haber, Yeni Akit ve Milat, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde cinsiyet sorunu yaşayan bireylerin değerlendirildiği ve tedavi edildiği kuruldaki 11 doktoru hedef gösterdi.
· Yeni Şafak’ta Ali Saydam’ın yazısında ve Türkiye’deki haberde, CHP’nin seçimlerde TİP’e 30 milyon lira verdiği iddiası doğrulanmış gibi aktarılırken, TİP’in bu konudaki açıklaması yok sayıldı.
· Türkiye gazetesi, neredeyse tam sayfa genişlikteki “Ağrıya lazer atışı” haberiyle aynı gruba ait Türkiye Hastanesi’nin örtülü reklamını yaptı.
· Milliyet, Türkiye’deki yabancı futbolcuların eşlerini cinsiyetçi bir yaklaşımla “yenge” kalıbını kullanarak “Yengelerin yarışı” diye haber yaptı.
· Tüm Türkiye’de değişim olmuş gibi yansıtılan “Ev sahipleri tercihini değiştirdi: bekara ve öğrenciye kiralık ev dönemi” haberi, sadece İzmir Emlak Kulübü Derneği Başkanı Rıdvan Akgün’ün sözlerine dayanıyordu.
· Yeni Şafak’ta Bursa, Konya, Sakarya ve Talas belediyelerinin tanıtım metinleri, haber görünümü altında tam sayfa yayımlandı.
· İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun basın toplantısını CNN Türk, Halk TV, Flash TV, NTV, KRT, TELE 1 canlı olarak yayımladı.
· Akşam, Hürriyet, Posta, Sabah, Takvim, Türkiye ve Yeni Şafak gazeteleri bir inşaat şirketinin yeni projesinin tanıtımıyla ilgili metni “Yalı kopseptini Çeşme’ye taşıdı” gibi başlıklarla, reklam uyarısı koymadan haber gibi yayımlayarak okuru yanılttı.
· Takvim, tüm ileri yaştaki insanlara verilecekmiş gibi “Yaşlıya ayda 7.445 TL” başlığı atarak bu okurları yine yanılttı.
· Hastaneden kaçan kuduz hastasının fotoğraflarının ve su ile korkutulma görüntüsünün yayımlanması hasta mahremiyetine aykırıydı.