Son 15 yılın Türkiye’ye verilen en büyük zararlarından biri, bir üslubun genel geçer, egemen ve herkesin kullandığı, normalleşmiş bir tarz haline gelmesi.
Bu tarza özetle, “Liyakata zerre önem verme, kendi hatalarını görmezden gel, ne olursa olsun karşı tarafı karala, senin gibi düşünmeyeni hain ve satılmış olmakla suçla” üslubu diyebiliriz.
Bu tarz ne yazık ki, herşeyi ve herkesi etkisi altına almış gibi görünüyor.
Artık siyasi partiler, şirketler, kurumlar hep bu tarz ile yönetiliyor.
Birkaç gündür CHP Genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu, bir türlü seçim kazanamadığını, artık bırakması gerektiğini yazıyorum.
Bir grup CHP’liden işitmediğim suçlama kalmadı.
Elbette benim gibi düşünmeyebilirler, tabii ki Kemal Bey’in görevde kalmasını isteyebilirler, iktidarı 20 yıldır değiştirememek onlar için başarısızlık kriteri olmayabilir, benim üslubumu sert, sözlerimi kaba bulabilirler.
Bunlara hiç itirazım yok.
Ama kalkıp bana ve asla satın alınması mümkün olmayan insanlara “Satılmış, dönek” diyemezler.
Dönmüşüz de nereye dönmüş edepsizler.
“Seçilemedin, milyonlarca insanı üzdün, hayal kırıklığına uğrattın, üstelik bu seçilememe hali artık müzmin bir hastalık haline geldi. Bırakın artık” demenin satılmışlıkla, döneklikle ne alakası var.
CHP’ye oy vermiş milyonlarca insanın fikrini yansıtmak mı satılmışlık, döneklik…
Benimle aynı şeyleri söyleyen milyonlar da mı satılmış dönek.
Ya da Emekli Paşa Sevgili Ahmet Yavuz da mı satılmış ve dönek.
Uğur Dündar mı, Yılmaz Özdil mi, Mehmet Yılmaz mı, İsmail Saymaz mı, Barış Doster mi ya da Tanju Özcan mı satılmış ve dönek.
Kim satın aldı hepimizi!
Kim aldı lan beni, siyasi rakiplerinden daha fazla bana öfkeli olan AK Parti mi!
Herkese kefil olacak halim yok ama bizi satılmışlıkla suçlayanların, uğruna sülalelerini satacağı şeyleri elinin tersi ile itmiş adamlar var burada.
O yüzden ağzınızı toplayın.
Edepli olun.
Kim satılmış, kim aslında kime çalışıyor, kim kimin adamı, kim menfaat için partisini pazarlıyor haberiniz bile yokken saçma sapan konuşmayın.
Hele dün PKK’lı, bugün Ulusalcı olup, bir yandan da eski bir İçişleri Bakanı’nın kullanışlı aparatı olan, “Jetonla çalışan” gazeteci bozuntuları hiç konuşmasın.
Gazeteciliği de, edebi de, insanlığı da onlardan ve onlar gibilerden öğrenecek halimiz yok!
Şunu da söyleyeyim, hatayı gizlemek için karşı tarafı suçlayan ve liyakatsizliğe sürekli prim veren bu tarz önce kişileri, sonra kurumları, sonra da ülkeyi çürütür.
Bugün Türkiye’den yükselen pis koku işte bu çürümenin kokusudur.