Dün Lozan Anlaşması’nın yüzüncü yıldönümüydü.
Aklı biraz başında herkes, bu anlaşmanın Türklerin bugün hâlâ bu coğrafyada, bir devlet sahibi olmasını sağlayan anlaşma olduğunu bildiği için, dün bu günü kutladı.
Ahmaklar ise bu anlaşmanın gizli maddeleri olduğuna inanmaya, Türkiye’nin içerdeki düşmanları ve satılmışları ise bu anlaşmayı lanetlemeye devam ettiler.
Yarı cahil bir başka salak grubu ise 1912 yılında Lozan’ın Ouchy bölgesinde Osmanlı Devleti ile İtalya arasında imzalanan ve Ege Adaları’nı İtalya’ya bırakan anlaşmayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası kabulü olan Lozan Anlaşması ile karıştırmaya bilerek veya bilmeyerek devam ettiler.
Bugünkü iktidara pek de uzak olmayan, benim gibi bir Atatürk aşığı olmadığı da aşikar dostum Murat Bardakçı, her fırsatta Lozan’ın çok önemli bir anlaşma olduğunu, çok önemli kazanımlar sağladığını ve Türklerin Anadolu coğrafyasında yok sayılması anlamına gelen Sevr Anlaşması’nı çöpe atan anlaşma olduğu söylemiş, bununla ilgili kitaplar yazmıştır.
Bardakçı her seferinde de Türkiye ile Büyük Britanya, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven krallıkları arasında imzalanan bu anlaşmanın herhangi bir gizli maddesi olmadığını da yazıp, gizli maddeler olduğunu söyleyenlerle dalga geçmiş, bu delilerle kafa bulmuştur.
Buna karşın bir kesim Bardakçı’ya bile inanmamayı yeğlemekte, Bardakçı’nın bu konudaki sarih yazılarını dahi tevil etmektedir.
Ezcümle söylenmesi gereken şudur.
Kim ki, Lozan Anlaşması’nı kötülüyorsa, bilinsin ki o kimse, kolay kolay kullanmadığım bir sıfat olan “vatan hainidir”.
Lozan’a karşı çıkan, Türkiye’nin bölünüp parçalanmasından ve Türklerin Anadolu’da devletsiz kalmasından yanadır.
Bunu bilerek veya isteyerek yapmak ile cehaletten yapmak arasında bir fark yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi yıl kurulduğunu bilmeyip, Lozan’ın gizli maddelerini bildiğini iddia edenden bu millete hayır gelmez.