Cumhurbaşkanı Erdoğan, otomobil fiyatlarındaki artışlarla ilgili olarak yine distribütörleri, bayileri ve galerileri suçladı.
Fahiş artışlardan onlar sorumlu imiş.
Aldıkları önlemler ve cezalar sayesinde bunun önüne geçmişler.
Güldüm.
Gerçeklikle çok da ilgisi olmayan bir anlatım.
Bütün dünyada arz talep dengesizliğinden ötürü otomobil fiyatlarında bir şişkinlik, fiyatlar üzerinde aracın modeline göre bazen yüzde 50’lere varan “prim” vardı.
Özellikle lüks segmentte, otomobilin en bol ve en ucuz olduğu ülke sayılabilecek ABD’de bile alışılmadık bir fiyat balonu söz konusu idi.
Türkiye’de ise kur artışı ve yüksek enflasyon beklentisinden dolayı talep artışı yüksek olunca zaten düşük olan arz ile birlikte fiyatlar yükseldi.
Burada bir denge oluşmaya başlayınca da fiyatlar giderek olması gereken yere döndü.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan zannederim, Türkiye’de otomobil fiyatlarındaki “fahiş” artışın nedeninin kendi iktidarının vergi politikaları olduğunu zannederim bilmiyor.
Kendi kullandığı ultra lüks Mercedes Maybach uzatılmış limuzinler vergisiz ithal edildiği için otomobillerdeki vergi oranlarını zannederim fark etmiyor.
Cumhurbaşkanının kullanmakta olduğu Mercedes Maybach uzatılmış limuzin zırhı araçların Avrupa’daki fiyatı 1 milyon 800 bin dolar.
Eğer siz bir vatandaş olarak bu otomobilden bir adet edinmek isterseniz bu araç Türkiye’de size 7 milyon doların biraz üzerinde bir paraya mal olur.
Bırakalım bu kadar lüks ve sıradan insanlar için gereksiz aracı.
Daha basite gidelim.
Mesela Türkiye’de üretilen bir otomobile, FIAT Egea’ya bakalım.
FIAT Egea’nın Cross hibrit modelinin Avrupa’da satış fiyatı yaklaşık 25 ile 288 bin avro arası.
Yani en üst modeli alsanız 820 bin TL ödemeniz gerekiyor.
Aynı aracın Türkiye’deki fiyatı ise 1 milyon 300 bin TL.
Yani yaklaşık yüzde 50 daha fazla.
Otomobilin motor hacmi arttıkça makas daha da açılıyor.
Lüks segmentte bu fark yüzde 400’e kadar çıkıyor.
Almanya’da 106 bin avro olan bir Mercedes S 400 otomobil, Türkiye’de 406 bin avrodan başlayan fiyatlarla satılıyor.
Türkiye’de otomobillerin fiyatının bu denli fahiş olmasının tek nedeni ise iktidarın vergi politikası.
Bugün otomobiller üzerindeki vergi yükü AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılının çok çok üzerinde.
2002 yılında 1999 depreminin yaralarını sarmak üzere Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) diye bir vergi icat edilmiş ve motorlu araçlarda yüzde 27 ila yüzde 50 arasında değişen oranlarda ÖTV alınmaya başlanmıştı.
AK Parti iktidarı döneminde bu ÖTV giderek arttırıldı.
Bugün yüzde 27 olan en düşük ÖTV tutarının tam nereye geldiğini karmaşık hesaplama yöntemleri nedeniyle tam olarak söylemek mümkün değil ama en az yüzde 45 olduğunu söylemek kabil.
En üst segmentte 2002 yılında yüzde 50 olan ÖTV oranı ise bugün yüzde 220.
Ve bir de de ÖTV’li fiyat üzerinden yüzde 20 de KDV ekliyor, verginin vergisini de ödüyorsunuz.
Hal böyle olunca da otomobil fiyatları sıradan vatandaş, ücretli çalışan için ulaşılmaz ve hatta akıl dışı yerlere doğru gidiyor.
Yani anlayacağınız, Türkiye’de otomobil fiyatlarındaki saçmalığın ve fahişliğin nedeni ne bayilerin ne de galerilerin açgözlülüğüdür.
Türkiye’de bu durumun en büyük sorumlusu Devlet’tir.
Açgözlü olan Devlet’tir.
Başkası değil.