Dün olayı okudunuz muhtemelen. Olay da değil aslında rezaleti, rezaletin, skandalın büyüğünü. Bir avukat, yanında eşi, çocukları ile İzmir İstanbul otoyolunda, Soma civarında otomobili ile ilerliyor.
Birdenbire yanlarından yarış halinde iki araç geçiyor.
Avukat, panikle şerit değiştirince araçlardan birini, istemeden de olsa Maserati SUV’u sıkıştırıyor. Bunun üzerine Maserati’nin sürücüsü avukatın içinde bulunduğu otomobili zorla durduruyor.
Avukatı içinden indiriyor, eşinin, çocuklarının önünde dövmeye başlıyor ve bacağını iki yerden kırıyor.
Buraya kadarı, bildiğimiz, normal karşılamaya alıştığımız, Türk tipi magandalık, hayvanlık, ilkellik hikayesi.
Ancak bu kez rezaletin boyutu farklı!
10 milyonluk Maserati Levante SUV’u kullanmakta olan kişi, Muğla Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bir “polis memuru.”
Evet yanlış okumadınız, polis memuru. Yani normal şartlarda, yolda böyle bir olaya rastgelse, vatandaşı saldırgan pisliğin elinden kurtarması gereken bir mesleğin sahibi.
Avukatın ayağını kıran, 8.5 milyonluk Maserati kullanan polis memuru ifadesinde "işçiyim" demiş
Ve bir ortaya çıkıyor ki, 10 milyonluk Maserati ile gezen, yolda kızdığı vatandaşları dövüp, kemiklerini kıran adam narkotikçi, Maserati’nin yanı sıra bir de Muğla’da şahane bir villada yaşıyor. Bildiğin zengin playboy hayatı.
Şimdi hepimizin merakı şu.
Vatandaşı döven bu rezilin altındaki 10 milyonluk araç, oturduğu villa neyin nesi!
Devletin, amirlerinin, bağlı bulunduğu Narkotik biriminin bilgisi dahilinde görevi gereği kendisine tahsis edilmiş şeyler mi, yoksa büyük bir yolsuzluğun ve uyuşturucu trafiğinin parçası olduğu için edindiği haksız servet mi!
Eğer bu zengin hayat, görev gereği kendisine sağlanmış imkanlardan kaynaklanmıyorsa, böyle bir hayat tarzı nasıl olur da Muğla Emniyeti’nin gözünden kaçar!
Maserati ile gezen, havuzlu villada oturan bir polis memurunu, bağlı bulunduğu Emniyet nasıl fark etmez!
Bu soruların yanıtları, Türkiye’nin nasıl uyuşturucu cenneti haline dönüştüğünün de yanıtı olacaktır aslında.
Şimdi bu polise, kasten adam yaralamaktan dokuz yıl hapis istemiyle dava açılmış. Oradan bir şey çıkmaz. Bir, bilemedin bir buçuk yıla mahkum olur hapse bile girmez.
Ama ya işin diğer tarafı. O tarafta soruşturmayı düşünen var mı acaba! Asıl dava orada.
Uyuşturulmuş ülkenin davası olmaz demeyin.
Olur, olmalı!
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın bu işin ucunu bırakmayacağını tahmin ediyorum.