Sözde muhalefetmiş gibi yapıp, aslında iktidarın mesajlarını muhalif kesime ulaştırmakla görevli kimi yayınlar, yayıncılar ve tüccar gazeteciler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’in NATO’ya katılması için verdiği onayın ardından hemen başladılar Erdoğan savunuculuğuna.
Yüzünü Batı’ya dönmüş, Türkiye’nin klasik politikasına uyum sağlamış, artık Batı kulübünün bir üyesi olmaya karar vermiş, yaptığı çok doğru imiş ama ne yapsa bir kesime yaranamıyormuş.
Aslında tamamımın mesajları İletişim Başkanlığı’na yönelik. Kaleme aldıkları yazının alt metni “Bakın, biz sarı muhalefet görevimizi çok iyi yapıyoruz, gerekli anda gerekli yerde oluyoruz” aslında.
Hedefleri de ben ve benim gibi birkaç gazeteci.
Öncelikle şunu söyleyeyim.
Benim eleştirdiğim mesele, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya girmesine onay vermesi değil. Türkiye’nin çıkarı gerektiriyorsa, bu izin verilir. Önemli olan, ülkenin çıkarıdır.
Zaten benim eleştirdiğim karar ya da kararı verenler değil.
Ben “şakşakçılarla”, “dalkavuklarla”, ‘kös vurucunun hık deyicileriyle” eğleniyor, dalgamı geçiyor; kişiliksizliklerini, aptallıkları yüzlerine vurarak eğleniyorum.
Ben dün “Kılıçdaroğlu seçilirse ilk iş İsveç’i NATO’ya sokacak bu yüzden Batı Bay Kemal’i destekliyor” manşetleri atıp, sayfalarca sözde köşe yazısı yazıp, şimdi İsveç’in NATO’ya girişini alkışlayanlarla kafa buluyorum.
Benim derdim, bu satılıkların olmayan aklını kiralayanla değil, olmayan akıllarını kiraya veren ahmaklarla.
Yoksa elbette memleket açısından iyi ise İsveç’in NATO’ya girmesine de izin verilir, darbeci ve Mursi’nin katili Sisi ile de barışılır, halkını katletmekle suçlanan Esad’la da yeniden kol kola girilir.
Burada önemli olan ülkedir, ülkenin çıkarıdır.
Kendi çıkarını, ülkenin çıkarından önde gördüğü için yanlış doğru demeden her şeyi destekleyene ise saygı duyulmaz, duymamız beklenemez.
Erdoğan’ı, yönünü yeniden Batı’ya çevirdiği için, yeniden AB demeye başladığı, yeniden 2003’teki söylemleri hatırladığı için alkışlayanlara gelince.
Burada bir samimiyet var ise elbette alkışı hak eder.
Acaba gemiyi güvenli bir limana yanaştıran kaptanın niyeti, boşalan yakıt tanklarını mümkün olduğunca doldurup, yeniden fırtınalı denizlerde oradan oraya sürüklenmek mi, yoksa gerçekten yolcuların güzel bir liman kentinde hoşça vakit geçirmesi mi!
Bunu yakında öğreniriz.
Mesela Balıkesir Sivil Toplum Platformu’na verilecek yanıtta, mesela yargı kararlarındaki standartla.
Şunu da söyleyeyim, bazılarının zannettiği gibi Batılılık bir paça genişliği meselesi değildir.
Bugün iktidar yanlılarının neredeyse tamamının bileklerini açıkta bırakan, dar paça pantolon ve koca popolarını açıkta bırakan kısa ceketle dolaşıyor olması, Batılılaştıkları anlamına gelmez.
Olsa olsa giyinmeyi bilmedikleri anlamına gelir.