HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, yoğun bakımda bir süredir tedavisi süren Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç için "Asıl konuşmamız gereken bu kadar vasat, kibirli, faşist, beleşçi, bencil ve herkesin ortak nefretini kazanmış bir adama yıllarca yazı yazdırılması, abilenilmesi, yaltaklanılması olmalı. Köşe yazarlığında 'ne olunmaması gerektiğinin' simgesiydi.Tam da hak ettiği gibi uğurlanıyor!" yazan gazeteci Cüneyt Özdemir'e yanıt verdi.
"Haddimi aşacak bir değerlendirme yapmak istemem lakin iyi bir gazeteciydi" diyen Altaylı, "Gençliğinde öncü idi. Bakmayın şimdi kendisini küçümseyenlere. Erkekçe gibi efsane bir dergiyi yaratmıştı. Gelişim Spor gibi Türkiye’nin en iyi spor dergisinin yayın yönetmenliğini yapmıştı. Spor yazarlığına da, köşe yazarlığına da yeni bir yaklaşım getirmişti. İyi veya kötü. Ona ben karar veremem. Ama bana uymayan çok yönü vardı. Dostlarına çok kötü davranır, en sert, en acımasız eleştirileri dostlarına yöneltirdi" dedi.
Cüneyt Özdemir'in bu sözleri Hıncal Uluç'a mı: "Vasat, kibirli, faşist, beleşçi
Altaylı, "Bir sürü iyi yönü, bir sürü hatası vardı. Hepimiz gibi. Ama en büyük ayıbı Defne Joy Foster’e yapmıştı, 'Su testisi su yolunda kırıldı' diyerek. Eski Hıncal Uluç o lafı söylemek bir yana söyleyeni yerden yere vururdu. O gün anladım ki, 'Yaşlanmış, artık bırakması lazım.'" dedi.
Altaylı şu ifadeleri kullandı:
"Şimdi bakıyorum da, yoğun bakım yatağında herkes arkasından sallıyor. Hayatta iken hakkında çok olumsuz şey yazmışımdır, çok eleştirmişimdir. Ama şimdi susarım. Sıradan insanların öfkesini, eleştirisini anlarım da, bizim meslek erbabının yanıt verebilecek pozisyonda iken Hıncal Abi deyip, ölüm döşeğinde iken gömenini hiç lakin hiç anlamam.
Hele sen Sevgili Cüneyt. Sen hatırlar mısın bilmem lakin ben dün gibi hatırlıyorum. Zannederim 1991 yılıydı. Sen 32. Gün’de yeni başlamış genç bir muhabirdin. Sabah Gazetesi’ne, Hıncal Uluç ile röportaja gelmiştin. Seni ilk görüşümdü. Bir meslek büyüğünle röportaj yapıyor olmanın heyecanı içindeydin. Elbette Hıncal Uluç da o günkü Hıncal Uluç değil. Sen de o günkü Cüneyt Özdemir değilsin. Ama söyle bana sevgili dostum. Yazdığın o satırlar, gerçekten içine sindi mi!"