Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul İl Örgütü, geçim sıkıntısına, geleceksizliğe, yoksulluğa ve adaletsizliğe karşı eylem yaptı.
İstanbul'un Fatih ve Bakırköy ilçeleriyle Antalya'nın Konyaaltı ilçesinde yaşanan toplu aile intiharlarına dikkat çeken TİP, "AKP iktidarı altında 18 yıldır süren adaletsizlik, sömürü, yalan ve talan düzeninin tüm faturası, artık iyiden iyiye artan yoksullukla birlikte emekçi halka çıkarılmak isteniyor" dedi.
Kadıköy Sürayya Operası önünde yapılan basın açıklamasına TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve İstanbul örgütü katıldı.
'İKTİDAR, TASARRUFU HALKIN SIRTINA YÜKLÜYOR'
Basın açıklamasında şunlar kaydedildi:
"AKP iktidarı altında 18 yıldır süren adaletsizlik, sömürü, yalan ve talan düzeninin tüm faturası, artık iyiden iyiye artan yoksullukla birlikte emekçi halka çıkarılmak isteniyor. Sarayın itibarından tasarruf etmeyen iktidar, tasarrufu halkın sırtına yüklüyor.Kamu harcamalarında kısıtlamaya giderken, diyanet, güvenlik ve saray bütçesini arttırıyor.
Geçtiğimiz 10 gün içerisinde 1 babanın ve 3 ailenin “geçinemiyoruz” diyerek hayatlarına son vermelerine tanık olduk.
Ödenemeyen kiralar, kredi borçları ve işsizlikle boğuşan, temel besin ihtiyaçlarını bile karşılayamayan, çocuklarının ve kendilerinin geleceğini göremeyen emekçiler çareyi hayatlarına son vermekte buldu. Fatih’te 4 kardeş, Antalya’da 4 kişilik bir aile, yanıbaşımız Yeldeğirmeni’nde bir baba ve Bakırköy’de yine 4 kişilik bir başka aile...
Ancak ne yazık ki bu örnekler birden ortaya çıkmadı. Biraz geriye baktığımızda çocuğuna okul kıyafeti alamadığı için intihar eden, çocuğunu hastaneye yetiştiremediği için cenazesini çuvalla kilometrelerce taşımak zorunda kalan baba, üşüyen çocuklarını saç kurutma makinesiyle ısıtmaya çalışıp arka odada intihar eden anne görüyoruz! Bugün maaşını alamadığı için bedenini ataşe veren emekçi, iş bulamadığı için meclisin çatısına çıkan işçi, yıllarca atama bekleyen öğretmenler, doktorlar, EYTliler görüyoruz.
'YANDAŞLAR PİŞKİNCE 'EKONOMİMİZ İYİ' DİYOR'
Emekçiler çaresizlik içinde kıvranırken onlar, Saray’dakiler, düzenin bekçileri ne yapıyor peki? Kanser ilaçlarını alamadığı için destek isteyen Dilek’in cebine sadaka verir gibi para sıkıştırıyor, geçinemedikleri için intihar eden 4 kardeşin elektriğini kesiyor, yoksulluğu değil siyanürü konuşuyor, pazar fiyatlarını soran halkı “bir mermi kaç para sen biliyor musun?” diye azarlıyor. Bir yanda doğayı sömürerek memleketin altını boşaltırken diğer yanda üstünde yaşayan emekçilerin ceplerini boşaltıyor, onları sömürüyor. Yetmiyor, art arda gelen intiharları konuşurken yandaşlar pişkince “intiharların nedeni ekonomi değil, ekonomimiz iyi” diyor.
İktidar, bir çocuğun cinayetini aydınlatamazken, adalet arayan baba Şaban Vatan’ı akıl hastası diye yaftalıyor; olmuyor, tehdit ediyor, gözaltına alıyor, tutuklamaya teşebbüs ediyor. Yandaş olanlar devletin tüm imkanlarıyla iktidar borazanlığı yaparken, yandaş olmayan, halka gerçeği sunmaya çalışan gazeteciler hemen hemen her gün tutuklanıyor.
Halkın önemli bir kısmının açlık sınırında ya da açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edildiği, işsizlik oranlarının en yüksek seviyeye ulaştığı, gençlerin okurken bile çalışmak zorunda bırakıldığı, mezunların işsizlikle imtihan edildiği bu dönemde emekçiler, gençler, kadınlar, işçiler, kardeşlerimiz: Bilin ki çaresiz değiliz!
'BİR KİŞİ DAHA EKSİLMEYECEĞİZ'
Bu çaresizliğe kesinlikle mahkum değiliz! Geleceğimiz emeğini, alınterini ortaya koyan bizlerin omuzlarında şekillenecek ve biz bir kişi daha eksilmeyeceğiz. Gücümüzü, haklılığımızı dün Gezi’de gördük, bugün tüm dünyada ayağa kalkan emekçi halkların iradesinde görmeye devam ediyoruz.
Ve onlar da bilsinler ki: Geleceksizliğe, yoksulluğa, adaletsizliğe, ölüme layık gördükleri, üzerinde tepinerek sömürerek zenginleştikleri, ömürlerinden alıp kendi ömürlerine kattıkları, çocuklarından alıp kendi çocuklarına yedirdikleri bu halk onlara hak ettiği dersi verecektir."