Fehmi Koru: Aramızda 20 yıldır yaşayan Amerikalı emekli aile “Burası bizlere bedava” diyor

Farklı bir şey yazacağım ama ne yazacağım.

Bayramda da siyaset bütün hızıyla devam ediyor ama ben dün verdiğim söz gereği bugün de farklı bir konuda kalem oynatacağım düşüncesiyle yola çıktım. 

Farklı bir şey yazacağım ama ne yazacağım?

İmdadıma ABD’nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal (WSJ) yetişti.

WSJ dünyanın en zengin medya patronu Rupert Murdoch’un. ABD’de son seçimi aslında Joe Biden’in değil bir kez daha Donald Trump’ın kazandığını, ancak hileyle sonucun tersine çevrildiğini iddia edenlerin etkilendiği TV kanalı Fox News’ün patronu da yine Murdoch. O iddiayı zihinlere yerleştirebilmek için geceli gündüzlü yaptığı yayınlar yüzünden açılan bir davadan dolayı 1 milyar dolara yakın bir meblağı davacıya ödemek zorunda bırakıldı Fox News.

Fox News, yani Murdoch.

Murdoch’ta para çok, o sebeple bundan etkilenmez görünüyor, ancak bizde varlığını her alanda hissettiren “Felaket tek başına gelmez” kuralı orada da işliyor olmalı ki, ödeyeceği cezayla ilgili haberin duyulduğu gün, WSJ’nin Moskova bürosundan genç bir gazeteci, Rus yönetimi tarafından ‘casusluk’ suçlamasıyla gözaltına alındı.

Bizdeki Fox TV de Murdoch’un uluslararası yatırımlarından… TGRT’yi satın aldı Murdoch, ismini değiştirip Fox TV yaptı.

Bu kadar giriş yeter.

WSJ’nin emekli okurlarının yararlanacağı düşünülerek hazırlanmış ‘Encore’ (Türkçeye ‘Bir daha’ diye çevrilebilir) ekinde “İstanbul’da emekli olmak ne demek” başlıklı bir yazıyla karşılaştım.

Eric Farber ve eşi Kay emekli olup birikimleri ve maaşlarıyla rahat bir hayat kuracakları yer arayışına girdiklerinde, alternatif seçenekler arasında en uygunu olarak gördükleri Türkiye’de karar kılmışlar.

Farber’lar 2004 yılından bu yana İstanbul’da yaşamaktaymışlar.

Moda’da, 500 bin dolara, Marmara Denizi manzaralı, havuzlu bir siteden bir daire satın almış, elden geçirmek için de 100 bin dolar daha harcamışlar. Bir emlakçı kendilerine dairelerinin şimdiki değerinin 1,5 milyon dolar olduğunu söylemiş. 18 yılda dolar cinsinden üç kat değerlenmiş oturdukları daire.

“Burada hayat bize bedava” demeye getiriyor Eric Farber. Isınma ve apartman aidatı ayda 300 dolar tutuyormuş, iyi bir restorana gittiklerinde de iki kişi olarak ortalama 25 dolar ödüyorlarmış. “Gelirlerimiz dolar cinsinden; Türk lirası enflasyon yüzünden dolar karşısında tepetaklak oldu ama biz bundan olumlu etkileniyoruz” diyor Eric Farber.

[Seçim kampanyasında hayli cömert davrandığı görülen Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan her eve bir ay doğalgazı bedava vereceklerini duyurdu. Farber’lerin 300 doları bulduğunu söyledikleri aylık masraflarının bir bölümünü bu ay azaltacak bir vaat bu. Türkiye onlara zaten bedava geliyordu, bu cömertlikle daha da ucuzlamış oldu. Ancak bu konuda anlamadığım bir şey var: Doğalgaz faturalarını hükümet veya bir bakanlık değil de belediye tanzim etmiyor mu?]

Araç da kullanmaları gerekmiyormuş. Moda İstanbul’un Anadolu yakasında. Araç kullansalar park ciddi bir sorun orada. Ayrıca, temel ihtiyaçları ve sosyalleşme için sokağa çıkmaları gerektiğinde her yer beş-on dakika uzaklarında. Vapurla Avrupa yakasına geçmek 20 dakika. 

Vapur seyahatini çay veya meyve suyu içerek geçirmeyi pek sevmişler. İskeleden çıkınca karşılarına gelen kestane pişiricileri ve türlü çeşitli sandviç esnafı yanında yaşlı piyango bileti satıcıları ile tavşanlarına fal baktıran ayakçılar da hoşlarına gitmekteymiş.

Acaba belediyenin 65 yaş üstü kişilere verdiği toplu ulaşım araçlarında bedava seyahat etmeyi mümkün kılan kartları var mıdır Farber’lerin?

[Benzer uygulamaların olduğu ülkelere birkaç hafta aynı yerde kalmak üzere gittiğimde ilgili birime başvurup talep ediyorum ve bana kart verdikleri oluyor da bu soru oradan aklıma geldi.

Sağlık sigortaları sayesinde para ödemeden tedavilerini yaptırabildikleri hastanelerimizi modern bulmuşlar. Birinci sınıf ilgi görmüş, ciddi bir ameliyatı kolayca hakkından gelebildikleri bir ücretle olabilmişler.

Yaşadıkları sürece bazı zorluklarla karşılaşmışlar ama onları önemsemedikleri anlaşılıyor.

Türkçe öğrenememişler; bunu ileri yaşlarına veriyor Eric Farber

Okuyunca gurur duyduğum bir cümlesi de şu yazarın: “Türklerle dostluk kurmak çok kolay. Çoğu dostumuz bizden genç ve bürokrasi yüzünden herhangi bir zorlukla karşılaştığımızda onları çözmede bize yardımcı oluyorlar.” 

“Biz burada kendimizi güvende hissediyoruz” da diyor Eric Farber. Geceleri bile korkusuzca mahallede gezebiliyorlarmış. İstanbul için deprem tehlikesinden söz edilse dahi ciddiye alınacak bir sarsıntıyla karşılaşmadıklarını da vurgulamış.

Emeklilik günlerini eşiyle birlikte aramızda geçiren bir Amerikalı yazarın, hemşehrilerine, “Emeklilik günlerinizi rahat ve masrafsız geçireceğiniz bir ülke arıyorsanız, ideal yer Türkiye/İstanbul” diye özetlenebilecek bir tavsiyede bulunduğu yazısı bu.

Gazetenin bir sayfasının dörtte üçünü kaplayan bölümünde yer alıyor bu yazı.

İstanbul’da yaşıyorum, anlatımından ben bile etkilendiğime göre, WSJ’nin okurlarını hayda hayda etkileyecek bir yazı.

Bayram günü bana ilaç gibi geldi.

Ardından da emekli maaşlarımızın dolarla ödenmediği, harcamaların önemli bir bölümünün dışa -ithalata- bağlı olması yüzünden doların TL karşısındaki artışı sebebiyle hayatın daha da pahalılandığı aklıma geldi ve ne yalan söyleyeyim keyfim kaçtı.

Yine de yazıyı bilgilerinize sunmadan edemedim.

Eric Farber’in WSJ’de çıkan yazısı..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.