Başımıza bir de yabancı devlet adamlarının çocukları çıktı.
Somali Cumhurbaşkanı’nın adı Hasan Şeyh Mahmud imiş; oğlunun adı da Muhammed Hasan Şeyh Mahmud… Oğul Mahmud, 30 Kasım günü, İstanbul Zeytinburnu’nda ‘CD’ plakalı araçla seyrederken, önünde gitmekte olan Yunus Emre Göçer’in motorsikletine çarpıyor. Ekmeğini motorlu kuryelik yaparak kazanan Göçer çarpışma sonucu yaşamını kaybediyor.
Günlerdir motorlu kurye arkadaşları “Yunus Emre’ye adalet” sloganlı gösteri yapıyorlar.
Ne olmuş merakıyla konuya yaklaşınca bildik bir hikaye karşıma çıktı.
Aracın içindeki kişinin dış ilişkiler uzmanı olduğunu düşündüren CD plakasını gören polisler, özel muamele yapıp sürücünün fazla üzerine gitmemişler herhalde. Konuyu onlardan teslim alan savcı da, konu önüne geldiğinde, Göçer hastanede o sırada yaralı halde bulunduğu için olacak, taksirle yaralama tespiti yapıp ifadesini aldığı sürücüyü serbest bırakmış.
Her iki konumdaki görevlilere bir yerlerden talimat gelmiş de mi öyle davranmışlar, gerçekten bilmiyorum.
Serbest kalan cumhurbaşkanı oğlu Mahmud da ilk uçakla ülkemizden ayrılmış; ayrılırken de diplomatik pasaportla çıkış yapmış…
Kazaya karışan bir başka yabancı devlet adamı çocuğu daha var. Yemen’in eski savunma bakanının oğlu Musaeed Ahmed Musaeed da, dün, kullandığı araçla iki kişiye çarpmış; çarptığı kişilerden biri, bir yaşlı kadın, çarpmanın etkisiyle başını kaldırıma çarparak ağır yaralanmış.
Muhtemelen onun kullandığı araç da ‘CD’ plakalıdır ve gene muhtemelen o sürücü de diplomatik pasaport taşıyordur.
Gerçi Yemenli sürücü Somalili gibi ortadan kaybolmamış; mahkemeye çıkmış ve denetimli serbest olarak evine gönderilmiş…
Türkiye’nin, cumhurbaşkanı ve bakan çocuklarının ilgisini çeken bir cazibesi olduğunu bu vesileyle öğrenmiş olduk.
Bu iki kazanın failleri ‘diplomatik dokunulmazlık’ zırhına bürünüp yargıdan sıyrılmayı başarırlarsa, bu tür vakalarla bundan sonra daha fazla karşılaşırız.
Konuya ‘bildik bir hikaye’ dememin sebebi var.
Anne Scoolas ABD’nin Londra Büyükelçiliği’nde görevli bir diplomatın eşiydi.
Scoolas ters yönde gidilen İngiltere trafiğine tam alışamadığı için olmalı, karşıdan gelen bir araçla çarpıştı ve kazada 19 yaşındaki Harry Dunn yaşamını kaybetti.
Büyükelçilik Bn Scoolas’ı koruma altına aldı ve 19 gün sonra, 27 Ağustos 2019 tarihinde, ülkesine kaçırdı.
‘Diplomatik dokunulmazlık’ iddiası kullanılarak… [Kendisi ‘diplomat’ sıfatı taşımıyordu, ama zaman içerisinde onun da elçilikte görevli bir CIA mensubu olduğu anlaşılacaktı.]
Somali cumhurbaşkanının bir TC vatandaşının ölümüne sebep olduğu kazayı yapan oğlu da birkaç gün sonra, elini kolunu sallayarak, ülkesine değilse de Birleşik Arap Emirlikleri’ne, gidebildi bizde de…
Genç Harry’nin kazayla yaşamını kaybetmesi peşinden, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin zarar görmemesi için, İngiliz hükümeti konunun üzerine gitmemeyi yeğledi. Ancak kazada yaşamını kaybeden genç adamın anne-babası, konuyu canlı tutmak için elinden geleni yaptı. Gencin arkadaşları ve sevenleri de konuya sahip çıktılar ve Amerikan büyükelçiliği -daha da önemlisi Kraliyet’in Buckingham Sarayı- önünde gösteriler hiç durmadı.
Sonunda İngiliz polisi ABD’ye gidip kaza yapan kadını sorguladı.
Konuya ABD’nin o zamanki başkanı Donald Trump da uzak kalamadı ve yaptığı konuşmada konudan ‘feci bir kaza’ olarak söz ettiği gibi, gencin annesiyle babasını Beyaz Saray’a davet de etti.
Tim Dunn ile Charlotte Charles -gencin anne-babası-, Beyaz Saray’da, Trump’ın konuğu oldular, ama tüm ricalara rağmen, kendileriyle görüşmek için oraya gelen Scoolas ile görüşmeyi kabul etmediler.
İngiliz yargısı kazayla ilgili davayı gördü. Sanık kadın Washington’dan video kanalıyla katılmış olduğu duruşmada suçunu kabul etti, mahkeme de kadını suçlu buldu.
Türkiye’nin Somali ile sıcak ikili ilişkileri, hatta orada belli sayıda askerinin bulunduğu bir üssü var.
Yani, bir yönüyle, Türkiye ile Somali İngiltere ile ABD gibi…
Acaba Yunus Emre Göçer’in ölümünden sorumlu olan Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, aradaki iyi ilişkileri bozmamak adına, Türk yargısı önüne çıkmamayı başaracak mı?
Göçer’in iki çocuğuyla dul kalan eşi ile motorlu kurye olarak her gün benzer kazalara uğrama tehdidi altında görev yapan mesai arkadaşları, suçlunun yargı önüne çıkarılmasını sağlayabilecekler mi?
Tabii aynı soru, Yemenli eski bakanın çocuğu için de sorulabilir.
Önüne gelenin babasını öne sürerek kendisine ‘diplomatik zırh’ icat edebildiği bir ülke olmak istemiyorsak, yargının bu iki örnek vakada dikkatli davranması gerekir.
Herhalde öyle de davranılacaktır.