Yukarıdaki başlıkta kast edilen Fenerbahçeli benim.
Bir Fenerbahçe taraftarı olarak, dün, takımım adına mahcubiyet yaşadım.
Siyasete halk eliyle bir düzenleme geldi gibi, buna karşılık, eş-zamanlı olarak, futbolda gelenekselleşmiş düzen futbol kulüpleri eliyle ülkemizde elden gidiyor.
Dün, iki ezeli rakip olan Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki Süper Kupa final maçını izlemek üzere Şanlıurfa’ya gidenler ve herkese açık kanaldan maçı evlerinde izlemek üzere hazırlananlar bir sürprizle karşılaştılar: Fenerbahçe sahaya herbirinin yaşı 19’un altında olan bir takımla çıktı; maç başlar başlamaz gol gelince, oyuncuların hepsi, protesto amacıyla, sahayı terk etti.
Neymiş, Fenerbahçe’nin hakkı gasp ediliyormuş…
Rakipleri her yola başvurup Fenerbahçe’yi hüsrana uğratmak gayretindelermiş…
Geçen hafta Trabzon maçında sahaya giren karşı takımın taraftarları oyunculara saldırmış; aynı ilde dokuz yıl önceki bir maçtan sonra oyuncuları taşıyan otobüse yapılan saldırıların failleri hala bulunmamış…
En iyisi, kulübün patronu -başkanı- Ali Koç’un maç öncesi yaptığı açıklamadan bir bölümü aktarmak:
"Yaşadığımız haksızlıklar, terör örgütünün kurduğu kumpaslar, futbol takımımıza yapılan suikast girişimi, son deplasman maçımızda futbolcularımıza yapılan linç teşebbüsü, zorbalıkla çalınan özellikle 3 defa son haftada çalınan şampiyonluklarımız.. Suikast girişiminin içimizi en çok acıtan, içinde bulunduğumuz durumu sorgulatan unsurlardan biri, suikast girişiminin halen faili meçhul kalması. O zamanın yönetimi de ligden çekilmeyi, maçların tehir edilmesini istemişti. Devletin en önemli kademelerinde teminatlar verilip, ‘Biz bulacağız suçluları’ denildi, 9 sene geçti hala bir ilerleme yok. 3 Temmuz kumpas sürecinde bazı açılan davaların havada kalmaması, sonuçlanmaması… Ne demek istiyorum. Bütün bu kötülüklerin, garip olayların, anormalliklerin tek bir kulübün başına gelmesi, olayların sıradanlaşması Fenerbahçe’yi isyan ettirecek noktaya getirmiştir."
İsyan noktasına gelen bir kulüp ne yapar?
Benim bildiğim, hiçbir spor kulübü, hatta sporcu, hiçbir sebeple, kendisini isyan edecek hale getirmez.
Spor ‘sportmenlik’ de denilen bir centilmenlik alanıdır çünkü.
Fenerbahçe tam yedi yıldır şampiyon olamıyor. Ali Koç kulübü şampiyon yapma iddiasıyla başkanlığı üstlendi, ancak vaadini yerine getiremedi.
Bu yıl üç kupayı birden kazanabilirdi Fenerbahçe.
Şubat ayının sonunda oynanan çeyrek-final maçında Ankaragücü’ne 3-0 yenilerek Türkiye Kupası’ndan elendi…
Dün, Şanlıurfa’da, esas oyuncuları yerine U-19 takımını sahaya sürüp maçı ilk dakika -veya ilk gol- sonrası terk ederek ‘Süper Kupa’dan mahrumiyeti -ve muhtemelen bu sebeple cezaları- göze almış oldu.
Ligde rakibi Galatasaray ile en üst sıra için çekişiyor; öne geçip ipi göğüsleyebilir, ama kafası kızan başkanının, bu kızgınlığını, takımı zor duruma düşürecek bir yolla dışa vurması yüzünden, ligde de şampiyonluk kaçabilir.
Oyuncuları moralsizliğe, Trabzon maçı veya kimin kime neler söylediği gibi konular değil, Şanlıurfa’da yaşananlar daha fazla sürükleyebilir.
Şanlıurfa’da yaşananlar yalnız sportmenliğe değil sporcu ahlakına da sığmıyor.
Herhangi bir sebeple öfkelendin ve kızdın mı, sporcularını da bu durumun etkiledi mi, öyleyse yapacağın, onları kritik bir şampiyonluk maçında sahayı terk etmeye zorlamak değil, tam tersine, o sahadan galibiyetle ayrılmalarını sağlamaktır.
Sporcular için, gidilecek takımın kendilerine ne kadar maddi imkan sağlayacağından daha önemli olan, o takımla kaç şampiyonluk yaşayacağı hesabıdır.
İki kupayı şimdiden kaybeden Fenerbahçe, bu son olay yüzünden ligde de aradığını bulamazsa, yalnız önemli oyuncularını kaybetmekle kalmaz, gelecek yıl arzuladığı yerli-yabancı oyuncuları transferde de zorlanabilir.
Ali Koç, bir ara, "Gerekirse bir alt lige düşeceğiz. Herkes aklını başına alsın. Her gün ölmektense bir gün öleceğiz. Gerekirse bir sene oynar, çıkarız" görüşünü paylaşmıştı.
"Hadi oradan" diye söylendiğimi hatırlıyorum.
"Şimdi ise yapar mı yapar" diyorum.
Takıma da taraftara da yazık oluyor.
En çok taraftara sahip kulüp olmaktan uzaklaşıyor Fenerbahçe; dahası Ali Koç’un kızgınlığı taraftara da geçiyor.
Siyasette yaşamaya alıştığımız sinirli günler geçti, geçiyor, sporda gerilim had safhada.
Kimsenin sporu bu hale getirmeye hakkı yok.