AK Parti 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimde sandıktan birinci çıkıp TBMM’de en fazla sandalyeye sahip parti oldu ve iktidarı üstlendi.
İlk AK Parti hükümetini, genel başkanı siyasi yasaklı olduğu için, genel başkan yardımcısı Abdullah Gül kurdu, başbakan o oldu. Bunun tarihi 19 Kasım 2002.
Necip Hablemitoğlu, AK Parti hükümeti kurulduktan yalnızca bir ay sonra, Ankara’da bir suikasta kurban gitti. Onun da tarihi 18 Aralık 2002.
Seçim öncesi ve sonrası süreçte medyada sürekli görünen bir aydındı Hablemitoğlu. Son kitabı Alman vakıfları konusundaydı ve öldürülmesi ardından sonradan FETÖ ismini alacak grupla ilgili bir çalışma hazırlığı içerisinde bulunduğu duyuldu; çok geçmeden de sözü geçen konudaki kitabı ‘Köstebek’ yayınlandı.
Katilleri hep bu iki grup içerisinde arandı.
Aradan yaklaşık 20 yıl geçmişti ki, yeni bir gelişme yaşandı: Nuri Gökhan Bozkır isimli kişinin 2019 yılı Aralık ayında Ukrayna’da yakalandığı, 26 Ocak 2022 tarihinde Türkiye’ye getirildiği ve kendisinin Hablemitoğlu suikastıyla ilişkisi bulunduğu, katıldığı bir TV programında bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından duyuruldu.
Suikastla ilişkilendirilen Bozkır’ın Türkiye’ye getirilmesi üzerinden yaklaşık altı ay sonra da, 9 Haziran 2022 tarihinde, dokuz kişi hakkında gözaltı kararı açıklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmadan medyaya yansıyanlara göre, suikast talimatını Levent Göktaş vermiş, suikastı işleyecek Tarkan Mumcuoğlu ile ön çalışma ve olay yeri keşfini yapacak Gökhan Bozkır’ı onun yardımcısı Fikret Emek görevlendirmiş…
Suikastla ilişkili oldukları ileri sürülen isimler, geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisindeki Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde bulunan Muharebe Arama Kurtarma (MAK) biriminden. Levent Göktaş o dönem MAK’ın alay komutanı.
Haklarında gözaltı kararı verilen dokuz kişiden sekizi adreslerinde bulunup gözaltı işlemleri yapıldı, Levent Göktaş’ın ise firar ettiği açıklandı.
Levent Göktaş’la ilgili İnterpol’den kırmızı bülten çıkarıldığı ve üç gün sonra da kendisinin Bulgaristan’da yakalandığı öğrenildi.
Yakalandığı gün, bir TV programında, üç gün önce bazı gazetelere gönderdiği söylenen el yazısıyla kaleme aldığı mektubundan bazı bölümler okundu. O mektupta, Göktaş, kendisi ve olayda ismi geçenlerin Hablemitoğlu suikastıyla hiçbir ilişkileri bulunmadığını yazmış…
Özetini verdiğim konu pek çok yönüyle önemli.
AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yakından ilgilenmesi, suikastın partisinin iktidara gelişinden hemen sonra işlenmiş olması ve uzun yıllar boyunca konunun üzerine yeterince gidilmediği şikayetlerine muhatap edilmeleri yüzünden olmalı.
Güvenlik ve yargı kurumları da, özellikle Hablemitoğlu Ailesi’nin suikastın faillerini ortaya çıkarma görevini yeterince ciddiye almadıkları eleştirileri sebebiyle, yeni gelişmeyi titizlikle yürütme çabasında oldukları izlenimini veriyor.
MİT’in suikast timinde yer alan kişinin Ukrayna’da yakalanması ve ülkeye getirilmesinde görev aldığı biliniyor. Göktaş’ın Bulgaristan’da yakalanmasında da yine MİT rol oynamış olabilir…
‘Suikast timi’ oldukları iddiasıyla gözaltına alınan isimlerin eylem sırasında birer elemanı oldukları TSK’nın o dönemdeki yetkililerinden bazılarının konuyla ilgili yaptıkları açıklamalar, TSK’nın da konunun açıklığa kavuşmasına itiraz etmeyeceğini, hatta bunu istediğini düşündürüyor.
Açıklamalardan, suçlanan kişilerin suikasta karışmış olabileceği kanaati çıkarılabiliyor.
Suikast olayının gerçekleştiği dönemde Genelkurmay’da personel dairesi başkanı, daha sonraları da istihbarat dairesi başkanı görevlerinde bulunmuş Korg. (E) İsmail Hakkı Pekin, katıldığı bir televizyon programında, soruşturmanın daha da derinleştirilmesi gerektiği sonucu çıkarılabilecek sözler sarf etti.
Okuyalım:
“Aslında sorun şu: Onun bunun yapması değil; birileri bunu yapıyor, birilerinden onay alıyor bir şekilde yaparken, o onay konusu önemli. Ama o üsttekiler, bunu kabul etmiyorlar. Yani biz böyle bir şey söylemedik, etmedik diyorlar. Dünyanın her yerinde bu tür işler maalesef böyle yapılıyor. Yani, bir görev veriliyor, o görev yapılıyor, ama aşağıdaki adam yakalandığı zaman, suç işlediği anlaşıldığı zaman, üstten hiç kimse haberimiz vardı demiyor, asıl sorun burada. Bir araya getirmekten korkuyoruz, ya bir araya gelirse, ya farklı bir manzara çıkarsa! Ki çıkacak farklı bir manzara büyük bir ihtimalle!”
Genelkurmay’da o sıralarda yaşananlar şöyle: Personel başkanına bir üst düzey komutandan Göktaş’ı görevden alma talimatı geliyor ve talimat yerine getiriliyor. Suikasttan sadece dört ay sonra oluyor bu. Nisan 2003’te. Üst düzey komutan değişiyor, yeni gelen onu yeniden MAK’a gönderiyor; ancak bir süre sonra Genelkurmay’dan MİT’e Göktaş’ın hareketlerinin takip edilmesi için yazı gönderiliyor.
Bunları yine İsmail Hakkı Pekin’in açıklamalarından öğreniyoruz.
Suikastın, üstlerden habersiz, durumdan vazife çıkartan bir tim tarafından işlenmiş olması da pekala mümkün.
Karışık işler…
Her karışık konu gibi bu da yargı tarafından açıklığa kavuşturulmayı bekliyor.
Göktaş kendisinin ve suikast timi mensubu oldukları iddiasıyla haklarında gözaltı kararı alınan diğer takım arkadaşlarının olayla hiçbir ilişkisi bulunmadığını söylüyor mektubunda; ilk gözaltına alınan kişi –Nuri Gökhan Bozkır– ise, ifadesinde, kendi sorumluluğunu itiraf etmiş durumda. Diğerlerinin gözaltına alınma ihtiyacının onun ifadesi sonrası doğduğu anlaşılıyor.
Bu durumda suikasta karışan bazılarının itiraflarıyla Göktaş’ın inkarı yargının ihtimamıyla çözüme kavuşturulacak.
İnkarı da şu aşamada anlayışla karşılamak gerekiyor. Hablemitoğlu ile kendisine suikastı planlayıp ifa ettikleri iddiasına muhatap olanlar arasında görüş benzerliği var ve üzerlerine kaldığı takdirde konunun farklı boyutlara ulaşması da mümkün.
Tabii pazarlıklar, müdahaleler, üstün yeniden örtülmesi ve yoldan saptırmalar yaşanmazsa…
Bakalım konu bundan sonra nasıl gelişecek…
[NOT: Konuya ilişkin göz açıcı bir yazı kendisi de vaktiyle TSK bünyesinde bulunmuş Serbestiyet yazarı Hakan Şahin tarafından kaleme alınmıştı. Okumanızı tavsiye ederim.]