Fehmi Koru: Dünkü miting bana değişimi getiren 2002’yi hatırlattı

Hiç değilse benim beklediğimin üzerinde.

Millet İttifakı’nın İstanbul/Maltepe’de yapılan ve altı partinin genel başkanının eşleriyle birlikte platformda yer aldıkları dünkü mitingi beklenenin üzerinde ilgi çekti.

Hiç değilse benim beklediğimin üzerinde.

Kitle kesinlikle daha önce CHP’nin düzenlediği mitinglerden alıştığımız türden yasak savmacı bir kalabalık değildi. Millet İttifakı’nı oluşturan bütün partilerin tabanını teşkil eden geniş kalabalığın mitinge koştuğu, uzaktan -benim durumumda televizyon ekranından- bile fark ediliyordu.

Dikkatimi en çok, mitingi düzenleyenlerin taraftarlarının ellerine tutuşturduklar bayraklar ve flamalar yanında, zeka ürünü sloganları yansıtan bireysel katılımcıların kendi yapımı pankartlar çekti.

Bir de ekranı aşarak evlere kadar ulaşan heyecan…

İttifak’ın tuttuğunu herkese ilan eden, birlikte olmanın değişim heyecanını sonunda ateşleyebildiği bir görüntüydü izlediğim…

Uyarılarınızı yorum olarak kaleme almadan önce ben sizleri uyarırım: Mitinglerin çoğu kez yanıltıcı mesajlar verebildiğini, yılların deneyimiyle ve siyasi tarih okumalarım sayesinde biliyorum elbette. 

İsmet İnönü’nün CHP genel başkanı ve cumhurbaşkanı sıfatıyla katıldığı son miting, yine bir 14 Mayıs seçiminden -bu defa 1950 14 Mayıs’ıydı- kısa süre önce İstanbul’da yapılmıştı. Beklenenin üzerinde bir kalabalık orada da vardı. İstanbul valisi unvanı yanında CHP il başkanı da olan Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Saraçhane Meydanı’nda toplanan maşeri kalabalığı görünce, yanındaki ‘Milli Şef’ İnönü’ye dönüp, biraz da böbürlenerek “İşte Paşam İstanbul” demişti.

O mitingden bir kaç gün sonra -14 Mayıs 1950 tarihinde- yapılan seçimde, İnönü’nün partisi, İstanbul dahil pek çok ilde, rakibi DP’nin gerisinde kalmış ve iktidarı kaybetmişti.

Tek başına bir partiye bedel politikacı Osman Bölükbaşı, gittiği her ilde, partisinin mitinglerinde, sırf kendisini dinlemek için gelmiş büyük kalabalıklara hitap ederken, “Çoğunuzun oyunuzu bana vermeyeceğinizi biliyorum” diyerek söze başlardı.

Çocuktum ve hiçbir seçimde partisine oy vermemiş ve asla vermeyecek babamla birlikte bazısını anlamakta zorlandığım espirilerle süslü konuşmasını dinlemek üzere, kim bilir kaç kez, Bölükbaşı’nın mitinglerinde ben de bulunmuştum.

Dünkü miting yine de bana farklı göründü.

Eminim, yaptıkları yoklamalarda, seçimin iki ittifak ile adayları arasında birbirine yakın geçeceği sonucu çıktığı bilinen araştırmacılar da, gördükleri dünkü manzaradan şaşırmışlardır.

İktidar cephesi de seçimi kaybedebileceğini ilk kez dün fark etmiş olabilir.

İktidar partilerinin seçim kampanyaları her zaman muhalefeti bastırır.

Bunun şaşılacak bir tarafı yok. İktidar imkan demektir. Fırsat demektir. Kitlesi için umut demektir. İmkanları bütünüyle kullanır iktidarlar, her fırsatı iyi değerlendirir ve kitlesine yerinde kalmaya devam edeceği umudunu rakiplerinden daha kolay verebilir.

Muhalefetin ise kampanyalar sırasında işi zordur. Yalnızca imkanları ve yararlanabileceği fırsatlar daha az, iktidar olabileceği umudunu aktarabilmesi kolay olmadığı için değildir karşı karşıya kaldığı zorluğun sebebi; iktidarın elindeki imkanları kullanmasıyla idari açıdan da sıkıştırılır muhalefet.

Kitlelerini toplayabileceği miting alanı bile bulamadığı olur. Bayrak ve flamalarını astırmaz, asılmışları indirir, kitlelerin alana ulaşmalarını zora sokar iktidarın gücü. Bazen korku iklimi etrafı sarar ve mitinge gitmek cesaret ister.

Hepsi yaşanarak öğrenilmiş çaresizliklerdir bunların…

Seçim ile darbe sözcüklerinin eş-anlamlı olarak kullanıma sokulduğu günlerden geçiyoruz. Her seçimden çok sayıda adayını milletvekili olarak TBMM’ye göndermeyi başararak çıkmış bir partinin yasallığı sorgulanıyor ve onun üzerinden Millet İttifakı yaralanmak isteniyor. Bu da yetmezmiş gibi, iktidarın küçük ortağının lideri, kendi mitinglerinde, “Kılıçdaroğlu’nun ittifak ortakları” ifadesini kullandığı kişiler ve kitlelere ‘hain’ sıfatını yapıştırıp, “Bu hainler alsalar alsalar ya ağırlaştırılmış müebbet cezası alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” diyebiliyor.

Korku dağları bekliyor.

Beklemesine bekliyor ama, korku iklimine rağmen, kitleler ‘değişim’ arzularını meydanlara taşıyabiliyorlar.

İstanbul/Maltepe’de muhalefetin birlikte düzenlediği miting, öyle sanıyorum ki, sandık başına gidilecek güne kadar geçecek önümüzdeki haftayla ilgili herkesin hesaplarını yeniden gözden geçirmesini zorunlu hale getirecek.

Hatta seçim sonrasıyla ilgili hesaplarını da.

Yerli-milli olma iddialı TOGG, savaş uçağı, uçak gemisi, mutfaklara bir ay bedava doğalgaz, petrol bulundu müjdesi, yakında zam görmüş ücret ve maaşlara seçimden hemen sonra yeniden zam vaatleri mi?

Hak-hukuk-adalet vaatleri mi?

Evet, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da, rakibi karşısında geride kalmamak için, ekonomik sıkıntılarla baş etmekte zorlanan kitlelere, yüksek maaşlar, ödeme kolaylıkları türünden vaatlerde bulunuyor ama kalabalıkları esas heyecanlandıranın ‘hak-hukuk-adalet’ yolunda atılacak adımlar olduğu dün bir kez daha belli oldu.

Tabii bir de şu var: AK Parti’yi 2002 seçiminde iktidara taşıyan yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ile mücadeleyi kısaca ifade eden ‘3Y’ mesajı şimdilerde muhalefetin malzemesi.

Yoksulluk, izlenen ekonomi politikasının ülkeyi getirdiği nokta: 2002’deki şartların gerisinde bugün ülke.

Her gün bir yerlerden evlere taşınan görüntülü itiraflar ‘yolsuzluk’ konusunu da gündeme taşıdı günümüzde.

‘Hak-hukuk-adalet’ nidaları ise günümüzde eksikliği en fazla hissedilen konunun hala ‘yasaklar’ olduğunu hatırlatıyor.    

Uzaktan Maltepe mitingini izlerken 2002 ile 2023 arasındaki benzerlik bana çok çarpıcı geldi.

AK Parti’nin 3 Kasım 2002 öncesi İstanbul mitingi de muhalefetin dünkü mitingi kadar canlıydı. O miting, izleyenleri, “Değişim geliyor galiba” düşüncesine sevk etmişti.

Ve değişim gelmişti.

Bakalım, bu kez sandıkta nasıl bir sonuçla karşılaşılacak?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Medya Haberleri

Anayasa masalını bırakıp önce AİHM’nin Kavala kararına uyalım
Nefesimizi veririz ama boşuna uğraşmayın, ateşle de zorlukla da uslanmayız
Yerli diziler ekranında yaprak dökümü
Kadir Mısıroğlu ölmedi yaşıyor
İki liderin görüşmesi sonrasında ortalığa yayılan beklentiler bana neden tuhaf geliyor olabilir?