* Fehmi Koru
Türkiye son seçimin peşinden yeni bir yola girdi. Cumhurbaşkanlığı makamında gene aynı kişi –Tayyip Erdoğan– bulunuyor. Hükümetin üyelerini de gene aynı kişi seçti. Dış görünüş itibariyle ‘yeni’ denilebilecek bir yön ortada yok. Hatta sıklıkla tekrarlanan ‘‘Türkiye’nin yeni 100 yılı’’ sloganı bile seçim öncesinden…
Buna rağmen ‘yeni bir yola girildiği’ söylenebilir.
Zor gelse de ben öyle olduğu kanaatindeyim.
Ekonomide yenilik çok belirgin. ‘Epistemolojik kopuş’ ile tutulan ‘heterodoks ekonomi’ anlayışı yerini ‘rasyonel bir zemine dönme’ yaklaşımına bıraktı. Zaten bir ara hemen her gün tekrarlanan ve tekrarlayan kişinin konumu gereği ciddiye de alınan ‘‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’’ kalıbı da kullanımdan kalkmış görünüyor.
Yeni yol ekonomide kendisini TÜİK’in dün açıkladığı, geçen senenin temmuz ayından bu ayın başına kadar geçen 12 ayda enflasyonu %50 civarında gösteren orandan da belli oluyor. Henüz gerçek yaşam pahalılığını yansıtmasa da, bu oran geçmiş aylarda açıklananlardan biraz olsun bir kopuşu yansıtıyor.
Ekonomiyi anladık, peki başka ne yenilik var?
Dış politikada da arayış kendini belli ediyor. Dört bir tarafa kafa tutan bir ülke olmaktan uzaklaşıyor gibiyiz. Avrupa Birliği (AB) ile ve Avrupa’daki eski dostlarla ilişkileri yeniden düzeltmek için çaba sarf ediliyor. İsveç’teki bir-iki Putin-severin rutine dönüştürdükleri Kur’an-ı Kerim yakma eyleminin ilişkilere getirdiği gölge ile geleneksel olarak ideolojik sığınmacılara sahip çıkmakla ünlü ülkede yaşayan bazılarını ‘terör’ ile ilişkilendirerek gönderilmelerini istemeye kulak verilmemesine rağmen bu ülkenin NATO üyeliğine yeşil ışık yakılması da bir yenilik.
Özellikle ABD’yi sevindirmeye yarayan bir yenilik…
ABD ve Avrupa ile yakınlaşma Rusya ile kurulmuş samimiyetin devamını zorluyor doğal olarak…
Rus medyası Kremlin’in rahatsızlığını yansıtan haberler ve yorumlarla dolu bu günlerde…
AK Parti’nin saygınlık ettiği medya ile öndegelen isimlerine görüşleriyle ışık tuttukları bilinen bazı yorumcuların, iktidarın seçim sonrası diplomatik ataklarını tam idrak edemedikleri izlenimi alınıyor. Buradan da, dış politikada kendini belli eden arayışın geniş kapsamlı bir çalışma sonucu benimsenmiş olmasından ziyade, Tayyip Erdoğan’ın -muhtemelen yeni dışişleri bakanı Hakan Fidan’ın da desteğiyle- girdiği bir yol olduğunu çıkartıyorum.
Bir tür deneme gibi birşey…
Hepsi hemen hemen bu kadar yeniliklerin… Henüz başka alanda elle tutulur bir değişiklik görülmüyor fakat görüleceğinden eminim.
Emin olmamın sebebi de, yukarıda özetlediğim iki alandaki -ekonomi ve dış politika alanlarındaki- arayışların iktidarı kaçınılmaz biçimde hayati birkaç alanda daha istikamet değiştirmeye sevk edeceğine inanmam.
Dış politika ve ekonomide atılan adımların başarıya erişmesi, ama ve ama, bu iki alanı özgürlükler ve şeffaflık mevzularında yapılacak yeniliklerin takip etmesiyle mümkün olabilir.
AB ile tam üyelik veya en azından gümrük birliğinin revize edilmesi konularının görüşülebilmesi, ABD’den F-35 jetlerinin teslimi veya o fırsat bütünüyle kaçırılmışsa hiç değilse F-16 jetlerinin modernizasyonu taleplerine olumlu yanıt gelebilmesi ve ekonominin düze çıkabilmesi için gereksinim duyulan doğrudan yatırım veya sıcak para girdisinin gerçekleşmesi, şeffaflık ve özgürlükler mevzularında cesur adımlar atılmasını gerektiriyor.
Kim, hangi sermaye sahibi parasını hesap verilebilir olmayan, şeffaflıktan uzak ve yargısına tam anlamıyla güvenilmeyen bir ülkeye emanet edebilir?
İktidar çevreleri kabul etmese de Türkiye basın özgürlüğü mevzusunda sabıkalı bir ülke biliniyor. Bunun sebebi de yazar ve yorumcuların kolayca cezayla sonuçlanabilecek davalara muhatap edilmeleri, kolaylıkla tutuklanabilmeleri.
Yakın örnekler çarpıcı: Kısa süre önce bir televizyon yorumcusu cezaevine girdi, önümüzdeki günlerde TV’lerde program da yapan bir gazete yazarını aynı akıbet bekliyor. Bu arada, çeşitli TV kanalları yüksek cezalara çarptırıldı, bir kanal da bir haftalığına kararacak.
Bu tür gelişmelerin dışarıya yansımadığını düşünenler yanılıyorlar.
KHK uygulamasıyla binlerce kişinin özlük haklarını kaybettiği de dışarıda biliniyor.
Tek bir gazetecinin cezaevinde yatması, o kişinin yazıları veya yorumlarıyla vereceği düşünülen zarardan çok daha büyüğünü ülkeye veriyor.
Neyse, tabloyu uzatmayayım.
Ekonomi ve dış politikada atılmaya başlanan adımlar o kadarla sınırlı kalırsa beklenen olumlu gelişmelerden umut kesmek gerekecek.
‘Yeni yol’ diğer adımların da atılmasıyla sonuç verebilir.
* Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.