Bir Fenerbahçe taraftarı olarak içim yansa da dün Kadıköy’deki derbiden üç golle galip çıkan Galatasaray’ı kutlayarak yazıma başlamak istiyorum.
İlk gol geldikten sonra bile, maçı birlikte izlediğimiz yakınıma, “Merak etme, bu maçı yine biz kazanırız” dediğimi de itiraf olarak buraya kaydedeyim.
Kadro takviyesi yapmış Fenerbahçe ve başına getirilen Portekizli hoca ile ilgili olumlu gürültünün etkisi altında kaldığımı anlıyorum.
Ne yapalım; futbol bu, yenilgiyi bundan sonraki karşılaşmalardan zaferle çıkarak telafi etmek ve şampiyonluğu kazanmak yine de mümkün.
İşte futbol ile siyaset arasında kurulan benzerlik burada son buluyor. Futbolda telafi mekanizması var, ancak siyasette sandıkta yaşanan yenilginin telafisi için beş yıl beklemek gerekiyor.
Bu gerçeğin en fazla farkında olması beklenebilecek siyasilerin tavır ve söylemlerine baktığımda bu gerçeğin tam farkında olmadıkları kanaatine varıyorum. 22 yıl boyunca girdiği neredeyse bütün seçimlerden başarıyla çıkmış iktidar bu gerçeğin farkında olduğu izlenimini veriyor; buna karşılık, aynı dönemde yapılan hemen bütün seçimlerden yenilgiyle çıkmışlar ile henüz denenmemiş yeni partilerin temsil edildiği masa, son maç öncesi Fenerbahçe taraftarı görüntüsünde.
Futbolda sahaya kazanma umuduyla çıkıp oradan başı önde ayrılınabiliyor.
Siyasette de durum aynı.
Görebildiğim kadarıyla, ‘6’lı masa’ diye adlandırılan muhalefet, zamanında veya tarihi erkene alınmış bir seçimden zaferle çıkacağından çok emin. Liderler aksi yönde bir ihtimali akıllarından bile geçirmediklerini fazlasıyla belli ediyorlar.
Her buluşmaları sonrasında açıkladıkları metinlere de yansıyor bu güven.
Partilerin liderlerinin söylemlerine de…
Onların bu güveninin taraftar kitlesince paylaşıldığını sanmıyorum. Taraftar kitlesi o arzuyu taşıyor, ancak sonuçtan liderler kadar emin görünmüyor.
Liderler ile onlara yakın duranların kendilerinden ve kazanacaklarından emin halleri taraftar kitleyi kaygılandırıyor bile olabilir.
Kamuoyu yoklamalarına da mı bakmıyorlar?
Değişik şirketlerin araştırmaları seçimin çantada keklik olmadığının işaretlerini veriyor oysa. İki ittifak -Cumhur ve Millet ittifakları- anketlerde birbirine yakın oylarla sıralanıyor. Arada hala kime oy vereceğini kararlaştırmamış bir %10+ ile HDP seçmeni olan bir diğer %10+ var.
Muhalefet HDP’yle arasına mesafe koyuyor, iktidar bunun hep öyle kalmasını sağlamak için elinden geleni yapıyor zaten. Kararsız kitle ise kararını sandığa kadar vermeye niyetli değilmiş gibi; o kitle bir türlü azalmıyor çünkü.
İktidar kararsızları hedefleyen çıkışlarını sürdürüyor; hatta HDP’nin oylarında bile gözü var. Bir yandan HDP’li seçmenin kafasını karıştıracak yasal girişimin sonuçlanmasını beklerken, bir yandan da beklenen gerçekleştiğinde bir miktar oyun oradan kendisine akmasını sağlayacak söylemler geliştiriyor iktidar.
Yenilemez mi 22 yıllık iktidar?
Elbette yenilenebilir. 22 yıl herhangi bir iktidarın seçmene bıkkınlık hissi vermesi için yeterinden daha uzun bir süre. Yalnız bu bile seçimi muhalefetin kazanmasını sağlayabilecek bir unsur. Kaldı ki, iktidarın, sürekli oy verenlerinin kendisinden kaçmasını getirecek hayli kalabalık bir yanlışlar listesi de var.
Sahaya ezik bir moralle çıkması gereken taraf iktidar; muhalefetin ise yüksek morale sahip olması için hayli fazla sebebi bulunuyor.
Değişik eğilimden insanları çatıları altında bulunduran altı partinin iktidarı seçimde yenilgiye uğratma amacıyla bir araya gelmeleri dahi tek başına önemli. Her buluşmaları sonunda yayınladıkları metinlere yansıyan Türkiye için öngördükleri yenilikler de ilgi çekiyor. Her liderin temsil ettiği kitlenin iktidar destekçileri arasında uzantıları olduğu da biliniyor.
Adı üstünde ‘muhalefet’ bu; hiçbir liderin elinde iktidarın kullanabildiği türden imkanlar yok; herhalde onlara oy vermeyi düşünenler ve düşünebilecek olanlar arasında kendilerinden vaatler dışında bir şey bekleyen yoktur.
Onlardan beklenen, ileri vaatler de değil.
Umut.
Evet, kitleler muhalefetin kendilerine seçimi kazanacakları ve kazandıktan sonra da ülkeyi iyi yönetecekleri umudunu vermesini bekliyor.
Uzun yıllar şampiyonluktan uzak kalmış Fenerbahçe taraftarının kaliteli oyuncu ve deneyimli hoca transferlerinden sonra sahip oldukları bu yılın farklı sonuçlanacağı umudu gibi bir umut.
Var mı böyle bir umut siyasette?
Seçim kazanma şartları
Seçimleri kazanmanın birkaç unsuru var. Muhalefet onlardan bazılarını karşılıyor, bazıları hala eksik. Seçime daha aylar olduğuna göre eksikler giderilebilir, var olanlar biraz daha takviye edilebilir ve seçimi muhalefet de kazanabilir.
Tek bir şartla: Bundan böyle, yani sandık başına gidilene kadar, hiçbir yanlış yapılmaması şartıyla…
Her yanlış muhalefeti başarıdan uzaklaştırmakla sonuçlanabilir.
Kafa karıştırıcı çıkışlar olmamalı.
Vaatlerin yerine getirilebilir olmasına dikkat edilmeli.
Zaten kendilerine oy verecekleri bilinen kitlelere ek olarak yanlarına çekmeleri gereken kararsızları akıllarından hiç çıkarmamaları da şart.
Elinde zaten muhalefete karşı kullanabileceği malzemeler bulunan iktidara yeni malzeme sağlamaktan da vazgeçilmeli.
En önemlisi de, seçmenin karşısına çıkartılacak cumhurbaşkanı adayının tek bir partiyi temsil edenden öte bir kişiliğe sahip olması…
‘Millet İttifakı’ milletin bütününün benimsemekte zorlanmayacağı bir adayla seçmen karşısına çıkmak zorunda; tek tek partilerin yönetim kademeleri -hatta taraftar kitlesi- belirlenen adayı içlerine tam sindiremeseler bile…
Futbolda gol yemeyeceksiniz ve skora katkılarda bulunacak bir golcünüz de olacak.
Elinde sihirli değnek olduğu varsayılan bir teknik direktörün maçı kazanmak için yeterli olmadığını dünkü derbide yaşayarak bir kez daha anladık..
Ne demiştim, tekrarlayayım: Futbolda bir yenilgi yolun sonunu getirmez, onun telafisi var; siyasette ise durum farklı. Yenildiniz mi…
Beş yıl daha bekleyeceksiniz.
Bilmem anlatabildim mi?