Bilmem hatırlar mısınız: Bir zamanlar, Kemal Kılıçdaroğlu, meydanlarda ne zaman Tayyip Erdoğan’dan söz etmesi gerekse, ona "Recep Bey" diye seslenirdi.
Tayyip Erdoğan’ın nüfusta kayıtlı ilk ismiyle yani…
"Recep Bey" derken bunu muhatabını küçümsemek için yaptığını sanmıyorum; ancak yine de garip karşılamıştım.
Katılımcısı olduğum bir programda, bir sorumu cevaplarken aynı kalıbı kullandığında, o zaman CHP lideri olan Kılıçdaroğlu’na, "Neden?" diye sormuştum.
Zannedersem, benim sorgulamamdan sonra bir daha o hitabı kullanmadı.
AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, her zaman, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan "Bay Kemal" diye söz edegeldi. Onunla herhangi bir ortamda karşı karşıya gelmediğimiz için, Tayyip Bey’e "Neden?" sorusunu yöneltemedim.
Kılıçdaroğlu CHP kurultayında genel başkanlığı kaybettikten sonra ise, Tayyip Erdoğan, "Bay Kemal" hitabını unutmuşa benziyor; son konuşmalarında onu övüyor bile.
CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel ise, AK Parti lideri tarafından "Özgür Efendi" diye anılıyor…
Özgür Özel’in danışmanları da Tayyip Erdoğan için uygun bir hitap tarzı arayışı içindeyseler şaşırmam.
Bu tür davranışlar siyasette bize mahsus bir adet gibime geliyor.
Doğru bir şey mi bu?
Kullananlara doğru geliyor ki, kullanıyorlar…
Medyada bu işi çok daha ileriye götürüp sağa sola lakap takma ustaları vardır.
Çoktandır rahmetli olmuş ünlü bir yazar bu alanda ustaydı, pek çok alaycı lakabı tutacak kadar hem de… Ben bir gezide ona da "Neden?" diye sormuştum.
Verdiği cevap şu olmuştu: "İnsanların aklında daha iyi kalsın diye…"
O sıralar yeni yeni tanınmaya başlamış bana da, "Tavsiye ederim, sen de yap" aklını vermişti.
Yarım yüzyıldır bir yerlerde sıklıkla, sekiz yıldır da burada her gün bir şeyler yazıyorum; şimdilerde az olsa da geçmişte hayatın içinden kişiler ve özellikle siyasilerle ilgili eleştirel içerikli yazılar yazdım, yazıyorum. Bir kez bile birisine lakap taktığımı hatırlamıyorum.
Acaba yanlış mı hatırlıyorum diye Kur’an-ı Kerim’de yerini bulmaya çalıştım. Evet, Kur’an’ın Hucurat suresinin 11. ayeti lakap takmanın yanlışlığıyla ilgili.
Birlikte okuyalım:
"Ey iman edenler! Bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; belki de o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; belki o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın; birbirinizi incitici, aşağılayıcı kötü lakaplarla çağırmayın."
Bereket bizde siyasilerin birbirleri hakkında kullandıkları lakaplar bu ayetteki gibi ‘incitici’ olanlardan pek sayılmaz. "Recep Bey" diye anılmak Tayyip Erdoğan’ı, "Bay Kemal" diye anılmak Kemal Kılıçdaroğlu’nu rahatsız eder mi? Etmez herhalde.
Özgür Özel, kendisine "Özgür Efendi" diye hitap edildiğinde, "Efendilik bende kalsın" cevabını verdi ve cevabı benim bayağı hoşuma gitti.
Demek ki, o da ‘efendi’ sıfatından alınmamış.
[Bir zamanlar, biri, Osmanlı’da devlette üst kademelerde bulunanlar için kullanılan, yakın zamanlara kadar da belli konumdaki kişilere hitap edilirken tercih edilen ‘Efendi’ kalıbını ‘dönmelik’ alameti olarak anlamış ve hiç üşenmemiş bunun için iki cilt kitap yazmıştı. Gülmüştük.]
İncitme amaçlı ve gerçekten de inciten lakapları hangi alanda olursa olsun kullananlar doğru bir iş yapmıyorlar. Bence amaç bu olmasa ve kullanılan sıfatlar incitmese bile, birbirine seslenen kişilerin saygıyı elden bırakmaması daha doğru olur.
Politikada nükte yok mu, var elbette. Bu alanda en meşhur politikacı İngiliz Winston Churchill’dir. Bir ara ters düştüğü Clement Attlee için bir defasında "Kendisi çok mütevazı biridir, zaten mütevazı olması için çok sebebi var" demişti Churchill. Bir başka defa da, yine onun için, "Kuzu kılığındaki kuzudur" dediği biliniyor.
[Nejat Muallimoğlu 1976 yılında ‘Politika’da Nükte’ adıyla bir kitap yazmıştı. Tavsiye ederim.]