Nedense hemen herkes talebi duyunca MHP’yi hatırladı.
Talebin sahibi AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.
İstediği de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yasal şart haline gelmiş, cumhurbaşkanı seçilebilmek için ‘%50+1 oy’ şartının kaldırılması…
“Anayasayı değiştirelim, ‘50+1’ yerine en çok oyu alanın seçilmesi kolaylığını getirelim” diyor Erdoğan…
Gerekçesi de, bu şartın partileri yanlış yollara sevk etmesi… Kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değilmiş… Altılı, 16’lı masalar kurulması bundan çıkmış; “Kim bilir bundan sonra daha neler çıkar” da diyor…
“En fazla oyu alan seçilir” denildiğinde seçim hızlıca tamamlanırmış…
İyi de, yeni sistemin takdimi sırasında, sistemin olmazsa olmaz şartı olarak bunu ileri süren ve ama bu yolla daha doğru bir seçim yapılacağını savunan da Erdoğan’ın kendisi değil miydi?
Ne oldu da, sistem yerinde kalsın fakat ‘%50+1 şartı’ kaldırılsın isteniyor?
Sebep olarak ağzı olanın öne sürdüğü, AK Parti’nin MHP’den, Tayyip Erdoğan’ın da Devlet Bahçeli’den kurtulmak istediği…
Ben de bu tür yorumları okudukça gerçekten şaşırıyorum.
Hatırlayanlarınız kesinlikle çıkacaktır: Burada, birden fazla, MHP lideri Devlet Bahçeli’ye hayranlığımı ifade ettim. Hem de tam bu sebeple. Daha önce başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkan, hele o sistemi arzulayan AK Parti olduğu için lideri Tayyip Erdoğan’a olmadık ifadelerle hitap eden Devlet Bahçeli, o tavrını aniden değiştirerek sistem değişikliğinin gerçekleşmesinde inisiyatifi eline almıştı.
Ülkemizde ‘parlamenter sistem’ tarihe karıştı, bizlere özgü olma iddialı başkanlık sistemi yürürlüğe girdi ise, bu gelişmeyi MHP’ye ve lideri Devlet Bahçeli’ye borçlu AK Parti ve lideri Tayyip Erdoğan…
Yeni sistem ‘%50+1’ şartıyla geldiği için ittifak zarureti doğdu ve AK Parti o gün bu gündür kendisine sistem değişikliği kolaylığı sağlayan MHP ile mesut-bahtiyar bir beraberlik yaşıyor.
Her atacağı adımda evine kadar giderek Devlet Bahçeli’nin onayını alma ihtiyacı hissediyor Cumhurbaşkanı Erdoğan ve doğal olarak MHP ile liderinin de ülke siyasetinde gücü oy oranının çok üstünde gerçekleşiyor.
İki partinin birlikteliği literatüre ‘Siyam ikizleri’ olarak geçen yapışık kardeşlerin birlikteliği gibi.
O beraberlik ama cerrahi müdahaleyle bozulabiliyor; ameliyatların yarısı da başarılı olamıyor.
MHP desteği olmazsa, son seçimlerde oyu % 30-35 bandına gerilemiş AK Parti, iktidarını kaybedebilir.
Cumhurbaşkanı seçiminde MHP’den oy gelmeseydi, AK Parti’nin adayı Tayyip Erdoğan yerine rakibi bugün o koltukta oturuyor olacaktı.
“En çok oyu alan seçilsin” kuralı gelirse AK Partili birinin seçileceğinden nasıl emin olunabiliyor?
Geçmişte, 2014 seçiminde, CHP ile ittifak kurmuştu MHP ve Devlet Bahçeli’nin tercihi olan bir ortak adayla seçime gidilmişti.
Ya bundan sonraki seçimde de AK Parti yerine CHP’yi tercih ederse MHP, o zaman ne olacak?
“Olmaz, olamaz” diyeceklere Bahçeli’nin “Olmaz, oldurmayız” dediği sistem değişikliği için yaptığı keskin dönüşü hatırlatmak isterim.
Bence olur, olabilir ve böyle giderse -yani AK Parti MHP’ye rağmen anayasal değişiklik ardında koşarsa- olacaktır da…
MHP’nin desteğiyle sistem değişikliğine gitmekle dönüşü olmayan bir yola girmiş oldu AK Parti…
Yorumcular, bu arayışın altında, AK Parti’nin kendilerini aşırılığa iten ve devletin bazı kurumlarıyla ters düşmenin yanı sıra uluslararası politikada da temel eksenden sapmayı getiren MHP’nin etkisinden kurtulma çabasını görüyorlar.
Acaba gerçekten izlenen iç ve dış politikalarda MHP’nin çizgisi mi hakim? AK Parti yaptıklarını gönülsüz mü yapıyor?
Hiç sanmıyorum. Belki en başlarda, iki parti sistem değişikliği ittifakını kurmamışken farklılıklar vardı, fakat sonrasında AK Parti fabrika ayarlarından uzaklaştıkça MHP’ye yakınlaşmaya başladı.
Pek çok mevzuda iki parti benzeşiyorlar.
Herhangi bir sebeple ittifak işlemez hale gelir ve iki parti ayrı ayrı yola düşerlerse bile, AK Parti zaman içerisinde kazandığı MHP’ye benzeyen yönlerinden kurtulamayacaktır.
Yanlış düşünüyor olabilirim, fakat bana iki taraf da bu yakınlaşmayı benimsemiş ve birlikte yol almaya devam eder gibi geliyor.
Sorun ne o zaman?
Galiba mesele, iki partinin birlikteliğinin iktidarda kalmaya ve adaylarını cumhurbaşkanı seçtirmeye yetmeyebileceği endişesinden kaynaklanıyor.
En son seçimde muhalefet kaybetti fakat iktidar cephesi de tam kazanamadı.
Görelim bakalım daha neler yaşanacak?