Çok uzun sayılmayacak yıllar önce, değişik ülkelerden aldığım davetlerle oralarda faaliyet gösteren düşünce üreten kuruluşların toplantılarına katılırken, hep “Neden bizde böyle kurumlar yok?” diye hayıflanırdım.
Sonunda bizde de değişik isimler altında faaliyet göstermek üzere çok sayıda vakıf kuruldu.
Televizyon programlarında konuşturulan katılımcıların isimlerinin altında mensup oldukları vakıfların ismini görüyorsunuz.
Bizdeki o tür kurumların sayısının pek çok Batı ülkesindeki benzerlerinden daha fazla olduğunu sanıyorum.
Kötü bir şey değil bu.
Vaktiyle hayıflandığım bir konu da, ülke insanının nabzını tutma amacıyla düzenli kamuoyu araştırması yapan firmaların eksikliğiydi. Hatırladığım kadarıyla, yıllar önce bir tek PİAR adlı firma bu boşluğu doldurmaktaydı. O da aslında çeşitli şirketlere piyasa araştırmaları yapmak üzere kurulmuştu ve şirketler kendisinden istediğinde -bu genellikle seçim yaklaştığında söz konusu olmaktaydı- politik araştırmalar -anketler- yapmaktaydı.
O boşluk da son yıllarda hem de fazlasıyla doldu.
Neredeyse her gün yeni bir anket çalışması bir yerlerde yayınlanıyor.
İyi de oluyor.
Çevremde anketlere hoş gözle bakmayanlar var. Ne zaman bu konu açılsa, son bir-iki seçimde yanılma payı hayli yüksek çıkmış araştırmaları hatırlatma yoluna gidiyorlar. Bunu yaparken de konuyu fazla bilmeyen birilerinin kullandığı türden iddiaları seslendiriyorlar.
Yönlendirme amaçlı buluyorlar anket çalışmalarını…
Oysa konuya eleştirel yaklaşanların unuttukları bir şey var: Açıklanan araştırmalar gizli saklı şeyler değil; genellikle firmalar çalışmalarını rapor haline getiriyorlar ve raporlar bir biçimde kamuoyuyla da paylaşılıyor. Dolayısıyla, şişirilmiş, masa başında hazırlanmış, yönlendirme amaçlı anketlerin o niteliği gerçeklerle zıt çıktığında kötü niyetten herkes haberdar oluyor.
İtibar mesleği anketçilik…
Nitekim, son birkaç seçimde yayınladıkları anket sonuçları ile sandığa yansıyan halk iradesi arasında çatışma görülen bazı firmalar sahayı terk etmek zorunda kaldılar.
Yanlışlıkları yüzünden itibarları kayboldu da ondan…
Mümkün olduğu kadar firmaların politik araştırmalarını yakından izlemeye, anketleri anlamaya çalışıyorum. Fırsat bulduğumda, bazısını iyi tanıdığım firma yöneticileriyle görüştüğüm de oluyor.
Faydasını gördüğüme inanıyorum.
Son araştırmalarda neler görüldüğünü anlama amacıyla etrafa kulak verirken, birilerinin çok yararlı bir çalışmasıyla karşılaştım. Tam 12 ayrı araştırma firmasının ‘son’ anketlerinin “Bugün seçim olsa” diye başlayan soruya aldıkları cevapların oranlarını bir arada gösteren bir tablo bu.
Tam 12 faal anket yapan kamuoyu araştırması firması varmış…
Firmaların ocak ayından bu aya gerçekleştirdikleri anket çalışmaları, aralarında ufak tefek farklılıklar bulunsa da, şu sıralarda genel hatlarıyla halkın politik hayata yaklaşımının ipuçlarını ele veriyor.
Hiçbirinde Cumhur İttifakı ‘yüzde 50+1’ çıtasını aşacakmış gibi görünmüyor.
Büyük çoğunluğunda kararsızlar ile cevap vermek istemeyenlerin oranı hayli yüksek.
Kararsızlar dağıtılmadan MHP’nin oylarının yüzde 7’ye ulaşmayabileceği, buna karşılık HDP’nin hemen bütün araştırmalarda kararsızlar dağıtılmadan dahi baraj üstüne çıkacağı görülüyor. Karasızlar partilere bölüştürüldüğünde ise MHP araştırmaların çoğuna göre yüzde 7 barajını aşabiliyor, HDP’nin muhtemel oyu ise yine çoğunda yüzde 10’un üzerinde…
Merakım biraz da ‘ittifak içerisinde ittifak’ kavramıyla ifade edilen Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin seçimde gösterebilecekleri performansa kaydı. Bu üç parti ortak bir platform kurar ve seçime öyle girerlerse, ayrı ayrı girdiklerinde hiçbiri yüzde 7 barajını aşamaz görünürken, üçü bir arada, kararsızlar dağıtıldıktan sonra, hemen her araştırmada yüzde 7 üzerinde bir oyu bulabilecekleri izlenimini veriyorlar.
‘İttifak içerisinde ittifak’ ile kast edilen nedir, bu yola başvururlarsa üç ayrı güç bir araya nasıl gelecek ve istedikleri sonuca erişecekler?
Bu sorunun cevabı bende yok; sanırım altı partili ittifakta da henüz bu konu berraklığa kavuşmuş değil.
Anayasa Mahkemesi CHP’nin yeni seçim yasasının dört maddesi için yaptığı iptal başvurusunu kabul edip görüşür ve iptal kararı verirse her şey değişebilir.
AK Parti yönetimi 2023 yılı haziran ayında yapılacak zamanında seçimde bugünkünden daha kötü şartlarla karşı karşıya kalınacağı beklentisiyle tarihi erkene çekme arayışı içerisine girer ve muhalefetle anlaşarak bu yıl sona ermeden sandık başına gidilirse, bu gelişme de tabloyu değiştirir.
Seçim tarihi yaklaşıp insanlar politika arenasında olup bitenlerle daha yakından ilgilenir ve yeni kurulan partiler o sırada kendilerini ve kadrolarını daha iyi tanıtma fırsatı bulabilirlerse, bu da oyların dağılımını etkileyebilir.
Anlaşılacağı üzere çok seçenekli muhtemel senaryo var ve kamuoyu yoklamalarına bakarak çok keskin sonuçlardan söz etmek doğru olmaz.
Yine de, firmaların anlık fotoğrafını çektikleri muhtemel oy dağılımı tablosunu, seçime kadar gelecek yeni araştırmaları da ekleyerek güncellemeyi sürdüreceğim.
Sizleri de ara ara haberdar ederim.