Siyaseti ‘içeriden’ bilenler “Erken seçimi talep etmesi anlam taşıyabilecek tek bir kişi var, onun da bugünkü durumda seçimi istemesi imkansız” diyorlar…
Kast ettikleri kişi, AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan…
Muhalefetin Meclis’te seçim tarihini değiştirmeyi sağlayacak sayısal gücü yok; buna karşılık, Tayyip Erdoğan isterse MHP destekli AK Parti grubu seçim tarihini erkene alma teklifini Meclis’ten sorunsuz geçirebilir. Tayyip Erdoğan ise ısrarla “Seçim zamanında yapılacak” görüşünü seslendiriyor.
Üç yıl önce kabul edilip uygulanmaya başlanan ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ seçim tarihiyle oynanmasın diye de çıkarılmış…
İyi de, ’Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ koalisyonlar dönemine son vermek için de çıkarılmıştı; oysa ilk meyvasını AK Parti ile MHP arasında üstü kapalı koalisyon anlamı taşıyan ‘Cumhur İttifakı’ oluşturulmasıyla vermedi mi? Muhalefet de onlara bakıp kendi ittifakını kurdu.
Sisteme rağmen -istenirse- elbette seçim tarihi de erkene alınabilir.
Neden istemez erken seçimi Tayyip Erdoğan?
Bu soruya verilen cevap genellikle şu oluyor: Siyasetin gediklisi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan kamuoyu yoklamalarına önem veriyor ve en başından itibaren güvendiği kuruluşlara sıkça yaptırdığı araştırmalara bakarak karar alıyor. Kamuoyu yoklamaları son zamanlarda AK Parti ile ortağı MHP’nin oylarında ciddi azalmalar gösteriyor. Yeni sistemin şartı olan ‘50+1’ oya ulaşılması imkansız görünüyor. Böyle bir durumda neden kaybedeceğini bile bile seçim tarihini erkene aldırsın?”
Akıl yürütme sağlam temele dayanıyor, kabul ediyorum.
Yine de bu akıl yürütmenin hesaba katmadığı bir yön var: AK Parti’nin ve ortağı MHP’nin 2023 Haziran’ına kadar durumlarını düzeltmeleri hayli zor; iktidar cephesinin her geçen gün şimdikinden daha zor şartlarla karşılaşması çok daha muhtemel.
Zamanında yapılacak seçim AK Parti’ye belini bir daha doğrultamayacağı çapta bir darbeye dönüşebilir.
Bülent Ecevit’in partisi DSP’nin 2002’de başına geldiği gibi…
DSP 1999’da yapılan genel seçimden birinci parti olarak çıkmış ve sonraki üç yıl boyunca bir koalisyon hükümetiyle ülkeyi yönetmişti.
Aynı DSP, bir sonraki seçimde yalnızca yüzde 1.22 oy alabildi.
Seçmenler bizde karizmasını da unutarak tuttuğu lider ve partiyi değiştirebiliyor.
Ecevit de zamanında kendisine samimi hislerle bağlı bir kitlesi bulunan karizmatik bir liderdi.
Siyaseten doğru olan, liderin kendisini ve partisini o duruma düşürmemeyi başarmasıdır.
“AK Parti bugün o durumda” demek istemiyorum; tam tersine, “O duruma düşmeden -veya o duruma düşmemek için- seçim tarihini erkene almayı düşünebilir” diyorum.
Bugünün şartları 1,5 yıl sonra AK Parti’nin ve oluşturduğu ittifakın daha aleyhine gelişebilir.
Yarınki şartların bugünkünden iyi olmayacağını düşünmemin sebebi de belli: İktidar, eskisi kadar desteğe sahip görünmese bile, taraftarlarının önemli bir bölümünü kendisine oy vermeye ikna edebileceği bir manevra alanına hala sahip.
Ekonomik alanda meydana gelen olumsuz gelişmelerden en olumsuz etkilenen kesim AK Parti seçmeni olarak bilinen insanlar. Bir taraftar kitlesi son 20 yılda müreffeh duruma yükselmiş olsa bile, dar gelirliler eskisinden daha kötü durumda. İşsizlik had safhada. Genç ve diplomalı işsizlerin sayısı fazla. Ekonomi sallantıda ve işçi, memur ekonomideki sallantıdan etkilendi.
İktidar hiç değilse zevahiri kurtarabilecek durumda.
Asgari ücrete ‘beklentilerin fevkinde’ iyileştirme yapılacağı vaadi gerçekleşti. Emekliler ve devlet memurları da sırada. Onlar için de benzer müjdeli haberler veriliyor ve pekala yerine getirilebilir o vaatler. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) grubu ile hallerini iyileştirmeye yarayacak 3600 ek gösterge beklentisinde olanları da tatmin etmek iktidarın elinde.
Kurdaki akıl almaz bozulmanın sorumlusu görülüyor iktidar, ancak küçük bir manevra ile bir günde o görüntü değiştirilebildi.
Yalnız her kesime beklentilerin üzerinde zam yapılması ve en son kura bağlı mevduat uygulaması, Meclis’in geçen hafta oyladığı bütçede öngörülmeyen ve olumsuz etkileri birkaç ay sonra açığa çıkacak türden icraatlar.
Hükümetin para basarak karşılayabileceği türden fedakarlıklar bütün bunlar.
Enflasyon -hayat pahalılığı- altı ay sonra tahammül edilemez boyutlara ulaşabilir.
Verilen ek imkanlar, zamlar, TL cinsinden mevduata tanınan faize ek olarak kura bağlı gelir de hayat pahalılığını gözlerden saklamaya yetmeyebilir.
Konuyu yalnızca ekonomiyle de sınırlayamayız; özellikle dış politika alanında kapıda bekleyen olumsuzluklar da hükümeti zora sokacak bir hal alabilir.
Sözün kısası şu: Bugün alınacak bir erken seçim kararı, AK Parti için, zamanında yapılacak seçimden daha tercih edilir bir seçenektir.
Sanıyorum, hala “Erken seçim yok” mesajları verilmesine rağmen, bu tür değerlendirmeler AK Parti içerisinde de yapılıyordur.
Orada da bu tahlile benzer tahlilleri yapabilecek deneyimli siyasiler var.
İktidarın ‘başarılı’ kabul edildiği ilk 10-12 yılını unutmayan seçmen kitlesinin hiç değilse bir bölümünün desteği henüz devam ederken gidilecek seçimi, onlar, bir çıkış yolu olarak görebilirler.
Görürler de bunu seçim tarihini erkene alma kararını verebilecek tek kişiye anlatıp onu ikna edebilirler mi?
Ya da, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan sıkça yaptırdığı araştırmalara bakıp kendiliğinden böyle bir yola gider mi?
Bekleyip göreceğiz.