Fehmi Koru yazdı: Cezaevinde 1555 gün, Türkiye aleyhine işleyen tam 1555 gün

''Osman Kavala serbest bırakılmazsa işletilmeye başlayan sürecin sonunda Avrupa ülkeleri ülkemize yaptırım uygulayacaklar''

Neden yargılandığını Osman Kavala’nın kendisi de tam bilmiyor. Bilmiyor, çünkü tutuklu yargılandığı Gezi davası hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) serbest bırakılması yönünde karar verdiği için tahliye edilmişti; o karar uygulanır uygulanmaz hakkında yeni bir dosya açılarak gözaltına alınıp yeniden tutuklandı.

Kavala Gezi davasından beraat etti.

Tutukluluk hali ise devam ediyor. Tam 1555 gündür cezaevinde.

[Yan yana üç tane 5; Hurufiler için bir başka ilginç rakam bu…]

Avrupa Konseyi (AK), irtibatlı olduğu AİHM’nin Kavala’nın serbest bırakılması kararı Türkiye tarafından uygulanmadığı için harekete geçmişti; dün 47 üye devletin temsil edildiği AK’nin Bakanlar Komitesi (AKBK) üçte iki çoğunlukla Türkiye aleyhine karar verdi. 

Osman Kavala serbest bırakılmazsa işletilmeye başlayan sürecin sonunda Avrupa ülkeleri ülkemize yaptırım uygulayacaklar…

Serbest bırakılma talebi “Osman Kavala yargılanmasın” anlamına gelmiyor; istenen sadece tutuksuz yargılanması… 

Türkiye nedense onu ille cezaevinde tutmak istiyor.

Nitekim, dün, Türkiye’nin hem dışişleri hem de adalet bakanlıkları, AKBK’nin aldığı kararı sıcağı sıcağına tepkiyle karşılayan bildiriler yayımladılar.

Kararı ‘siyasi’ buldu iki bakanlık…

İyi de Kavala hakkında yürütülen yargı süreci baştan itibaren ‘siyasi’ zaten…

Hakkında verilen tahliye kararı sonrası aynı gün yeni bir dava dosyası açılarak yeniden tutuklanması başka nasıl yorumlanabilir?

Bir anlayabilsem

Benim bütün bu süreç boyunca hiç anlamadığım, Türkiye Cumhuriyeti’nin Osman Kavala’ya neden bu kadar önem verdiği… 

Ülkenin itibarı ile Kavala’nın tutuklu kalması eş değerde görülüyor.

Gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Tutuklu yargılama Türk hukuk sisteminde suçlanan kişinin kaçması, kanıtların karartılması gibi ihtimallere karşı uygulanacak bir tedbir…

Osman Kavala bir iş insanı. Sosyal konulara da ilgi duyuyor, çeşitli vakıflarla irtibatlı, irtibatı bulunmayan alanlarda ilgi duyduklarına da destek veriyor. Batı ülkelerinde onun durumunda olan iş insanlarına ‘hamiyetperver’ anlamına ‘philanthropist’ deniliyor.

AİHM Osman Kavala’nın cezaevinde tutulmasını ‘susturulmak istenmesi’ niyeti ile açıklamakta.

Önce Gezi olayları ile ilintili bulundu, yargı kendisini beraat ettirdi. Yeniden tutuklanması ‘casusluk’ ithamı ile suçlanması yüzünden. 

‘Casusluk’ hukuki açıdan ciddi bir itham. Ancak, anlaşılan, o iddiayla açılan davada kullanılan hukuki malzemeler beraat ettiği ilk davada kullanılanlardan farklı değil. 

Zaten AİHM’nin ilk davayla ilgili kararının Türkiye tarafından uygulanmadığı iddiasını AKBK’nin yaptırım gerektirecek bir ihmal olarak görmesinin dayandığı gerekçe de bu: İki dosyanın birbirinden farklı olmaması…

AKBK de gerekçesini Türkiye’nin konuya ‘siyasi’ açıdan yaklaşmasına dayandırıyor.

Benim anlamakta zorlandığım da konunun bu yönü işte.

İş insanı kimlikli birinin ülke itibarından daha önemli görülmesinin sebebi ne olabilir?

Osman Kavala’nın ille cezaevinde tutulmasını gerektirecek ne özelliği bulunabilir?

İddia ‘casusluk’…

‘Casusluk’ denilen uğraş alanı klasik anlamını yitireli hayli zaman oldu. 

Filmlere de konu olan geçmişteki casusların yerini, bilgisayarlar ve monitörler karşısında oturan, teknolojiyi kullanmayı bilen insanlar aldı.  

Yönlendirme eylemini de, sahada bulunan tipler değil, uzak coğrafyalarda yine bilgisayarlar ve monitörler karşısında oturan troller üstlenmiş bulunuyor.

Bir ülkeyi karıştırmanın, kargaşa çıkarmanın, hatta seçimlere müdahale ederek istedikleri türden yönetimlere destek vermenin veya istenmeyen yönetimleri yerinden etmenin yöntemleri de değişti; o işi de yine bilgisayarlar ve monitörler karşısında oturan birileri yapıyor.

Medyayı da bu amaçla kullanabiliyorlar.

Gerçek bu, gerçeğin bu olduğunu bütün dünya ve bu arada dünyanın her tarafındaki yönetimler biliyor.

Karşı-casusluk faaliyeti de yine bilgisayarlar ve monitörler ile icra ediliyor günümüzde.

Yönetimlerin bu alanda hizmetinden yararlandığı firmalar ve onların parasını ödeyene hizmetini sunduğu programları var.

Bugünün dünyasında, teknolojinin hukuk dışı amaçlarla halkların temel hak ve özgürlükleri aleyhine kullanılması demokrasiler açısından üzerinde en fazla durulmayı hak eden konuların başında geliyor. 

[İsrail’in NSO adlı firmasının ürettiği bir casusluk programı var ve onu satın alan bazı ülkelerin yönetimleri onu sınırları içinde ve dışında yaşayan muhalifleri izlemek için kullanıyorlar. Programı kendi ülkesindeki yönetimin kullanılmasına tahsis ettiği ve İsrailli politikacılar da onu muhaliflerini izleme amaçlı kullandıkları için, NSO’nun başkanı geçen hafta istifa etmek zorunda bırakıldı.

Sözün kısası şu: Osman Kavala’yı cezaevinde tutmak ülkemizin itibarını zedeliyor; bu yanlışlığı daha fazla uzatmamak gerek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.