Televizyonlardaki tartışma programlarında tanınır hale gelen bir yorumcu, yeterli sayıda insan kendisi için imza verip cumhurbaşkanlığı adayı olmasını sağlarsa kabul edip etmeyeceği sorulduğunda, “Elbette, neden olmayayım” cevabını vermiş.
Doğal bir cevap, gerçekten de makam için gereken şartlara sahipse neden olmasın?
Günümüzde insanlar, başkaları yadırgasa bile, kendilerini belli makamlara layık görebiliyorlar, ben işte bunu doğal buluyorum. Muhtemelen kamuoyunda isimleri aday olarak geçenlerle kendilerini mukayese ediyor o insanlar ve sözü edilen görevi daha iyi yapabilecekleri kanaatine varıyorlar.
Başkaları da onlara bakıp içlerinden “Neden ben olmayayım?” düşüncesini geçiriyorlarsa ona da şaşırmam.
Bugün, 26 Ocak 2023, ‘6’lı masa’ diye de anılan Millet İttifakı’nı oluşturan altı partinin liderleri yeniden bir araya gelecek ve işin başından beri “Seçim tarihi belli olsun, ondan sonra” diye erteleyegeldikleri cumhurbaşkanı adayı konusunu görüşecekler.
Çoğu kişi onlardan artık adaylarını açıklamalarını bekliyor; ancak rivayet odur ki, aday ismi açıklamakta yine acele etmek niyetinde değillermiş. Bugünkü buluşmalarında aday belirleme usulünü konuşacaklar, isim açıklamayı ise ortak bir mitinge bırakacaklarmış…
İster bugün açıklasınlar, ister daha sonra, durum değişmiyor, sonuçta belirlenecek isim o masada buluşan altı kişinin tercihi olacak.
Arkalarında şu kadar oy ve Meclis’te partilerine mensup azımsanmayacak sayıda milletvekili bulunduğunu ben de biliyorum. Ancak yine de hem o partilerin oy verenleri, hem partilerinin yönetim kademelerinde bulunanlar ile parti örgütleri ve partili milletvekilleri aday belirleme süreci içerisinde yer almış değiller.
Dün CHP’nin büyükşehir belediye başkanları liderlerinin başkanlığında toplandı; orada başkanlar kendisinin adaylığına destek anlamına gelecek yazılı bir beyanda bulunma arzularını dile getirdiklerinde, Kemal Kılıçdaroğlu, yanlış anlaşılacağı gerekçesiyle, bunu doğru bulmadığını söylemiş…
Olur ya, ‘6’lı masa’da buluşan liderler alınır diye düşünmüş olabilir.
Rakibi Bahçeli belirledi
Cumhur İttifakı adayı epeydir belli.
Önce, iktidarın küçük ortağının lideri Devlet Bahçeli, “Aday belli, karar kesin” sloganı eşliğinde “Bizim adayımız Tayyip Erdoğan” açıklamasında bulundu.
Bununla da yetinmedi, ilk açıklamasından sonra büyük kentlerin ilan panolarından da duyurarak, pek çok kentte “Aday belli, karar kesin” mitingleri de düzenledi Milliyetçi Hareket Partisi ve lideri her birinde Tayyip Erdoğan’ın ismini kendi adayları olarak pek çok kez andı.
Neden sonra, AK Parti’den de Erdoğan’ın aday olacağı duyuruldu.
Halbuki daha birkaç yıl önce üzerinde oynanan anayasada, iki defa seçilmiş birinin TBMM tarafından erken seçime gidilmediği takdirde üçüncü kez aday olamayacağı yazdığını, en çok siyasilerin bilmesi gerekiyor.
MHP’nin “Aday belli, karar kesin” çıkışı AK Parti’yi anayasayı delme girişimine sevk edecek gibi…
Seçim tarihi erkene alınacak lakin TBMM tarafından değil, Cumhurbaşkanı kararıyla…
Kararı Cumhurbaşkanı aldığında anayasal engel ortadan kalkmıyor oysa.
Millet İttifakı adayını belirlemede millet neden yok?
Beni bu yazıyı yazmaya yönlendiren, adaylık konusunun bu yönü ve Cumhur İttifakı’ndan kimin aday olacağı değil; zihnim daha fazla Millet İttifakı adayının belirlenmesi sürecinin tuhaflığıyla meşgul.
Sonuçta adayın altı kişi tarafından belirlenecek olmasıyla…
Cumhurbaşkanı gibi ülkenin birliği ve dirliğini temsil edecek, özellikle de son anayasa ve sistem değişikliği ardından tanınan olağanüstü geniş yetkilerle donanmış bir makama seçilmesi için halkın oyuna sunulacak bir kişinin, sadece altı kişinin tercihiyle belirlenecek olması tuhafıma gidiyor.
Eski sistemde hiç değilse TBMM’de milletvekillerinin üçte ikisinin el kaldırmasıyla seçiliyordu Cumhurbaşkanı; partiler adaylarını belirlerken kendileri dışındaki partilerin bazı milletvekillerinden de oy alabilecek birini aday olarak belirleme ihtiyacı duyuyorlardı.
ABD’de başkan çetin bir aday belirleme süreci sonunda seçiliyor. Kendisine güvenen herkes aday olabiliyor. Adaylardan öne çıkanlar kuralları çok önceden belirlenmiş tartışma programlarında yarışıyor. Önce partiler kendi adaylarını tartıştırıyor; onun sonucunda belirlenen başkan ve başkan yardımcısı adayları, bu defa rakip partilerin adaylarıyla tartışma programlarında yarışıyorlar.
Partililer ve seçmenler süreçte yer aldıkları için tatmin hissi duyabiliyorlar.
İngiltere’de adı birkaç skandala karıştığı için Boris Johnson başbakanlıktan istifa etti ve yenisini seçmeleri gerekti. Son seçimde en fazla oyu alan parti içerisinden biri olacaktı başbakan, lakin kim? “Ben adayım” diye ortaya atılanlar TV’den de yayınlanan açık oturumlarda, partilerinin yetkililerinin önünde, o makama kendilerini niçin layık gördüklerini, seçilirlerse uygulayacakları programları açıkladılar; nihai karar partinin kayıtlı üyeleri tarafından verildi.
Yanlış birini seçtikleri 40 gün içerisinde belli oldu, yine aynı süreçle bir başkasını başbakan seçtiler.
İktidarın karşısında Millet İttifakı blokunu oluşturan altı parti, daha ilk masa buluşmalarında, kendilerini rakiplerinden farklı bir görüntüye kavuşturacak benzer bir yöntem belirleyebilirlerdi.
Gizli kapaklı olmayan, açık ve kamuoyu önünde yürütülen bir süreçle adaylarını belirleyebilirlerdi pekala. “Ben adayım” iddiasında olan herkes bugüne kadar kendilerini uygun ortamlarda tanıtma imkanı bulur, öne çıkan aday adayları TV ekranlarında tartıştırılır, partilerin yetkili organlarından oluşturulan geniş kapsamlı bir jüri nihai kararı verebilirdi.
Tek kişinin belirlediği adaya karşı geniş bir ittifakın tercihiyle belirlenen rakip aday…
O fırsat kaçırıldı.
Ancak adaylarını hangi ölçüleri kullanarak belirlediklerini kamuoyuyla paylaşma ve böylece seçmenlerin oylarını daha sağlıklı kullanmalarını sağlama imkanı hala var.
Canlı yayınla millet sürece dahil edilebilir
Konuyu ele alacakları -adayın ismini belirleyecekleri- toplantılarını canlı yayınlayabilirler.
CHP lideri Kılıçdaroğlu partisinin adayı, bunu biliyoruz. İYİ Parti’nin ‘seçilebilir biri olsun’ ölçüsünden de haberdarız. Ali Babacan’ın aday gösterilse ve seçilse o görevi en iyi şekilde yerine getirebileceğini duyurduğu da herkesin malumu. Partilerin içinde ve dışında makama layık görülen başkaları da var.
Altı lider ortak adayda birleşecekler herhalde, lakin o noktaya nasıl gelecekler?
Ben bir seçmen olarak, yalnızca ilan edilecek ve oyumu vermem istenecek kişinin kim olduğunu merak etmekle kalmıyorum, ondan daha fazla, o kişinin neden adaylığa layık görüldüğünü bilmek istiyorum.
Demokrasi değil mi bu ülke? Öyleyse bunu istemek de benim en doğal hakkım.