Dün ekonomi açısından ilginç bir gündü; uzun süredir 16 TL’nin altında tutulmaya çalışılan dolar birdenbire 17 TL’nin üzerine çıktı ve 17.20 tahtına yerleşti.
Bir günde dolar ve Euro karşısında 1 TL’nin üzerinde değer kaybetti güzelim paramız.
Nasıl oldu da oldu bu?
Hafta sonu Kızılcahamam’da kampa giren partisinin yönetici kademesindeki ve Meclis grubundaki isimlerden her cümlesi sonrasında alkış desteği alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, pazartesi günü topladığı bakanlar kurulu toplantısının ardından bir konuşma yaptı da böyle oldu.
Unutmayalım: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunuyor.
Konuşmasında ülkemize kazandırdıkları yeni ekonomi modelinden söz ederken faiz konusuna da değindi ve kimsenin faiz artırımı beklentisine girmemesini, tersine faizin yeniden indirileceğini söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Faiz konusu Merkez Bankası’nın (MB) görev alanına giriyor. Bankanın Para Politikası Kurulu ayda bir toplanıyor ve aylardır hep faizi en son indirdikleri yerde tutmaya devam ettiklerini açıklıyor.
Alışılan deyimle faiz konusunu ‘pas geçiyor’ MB kurulunun üyeleri.
Buna alışıldığı için de herkes faizin aşağıya veya yukarıya doğru hareket etmeyeceğini biliyor(du).
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aşağıya inecek” demesinin etkisi, 24 saat sonra, doların değerinin yukarıya doğru hareketlenmesiyle ortaya çıktı.
MB yasası gereği ‘bağımsız’, lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın sözünü dinliyor…
Hala elinde TL tutan insanların yabancı paralara hücumu doların değerinde 1 TL’lik artış getirdi. [1 Euro da 18.50 TL oldu.]
Yarın bu hareketlenme devam ederse doların değeri daha da artabilir.
Doların değerinin artmasının ülkemizde yaşayan kimseye bir yararı yok. Tasarrufunu dolarda tutanlara bile…
Özellikle dolar cinsinden borçlanmış iş insanları, ticaret erbabı ve sanayiciler için ise, dolardaki yukarıya doğru her hareketlenme, TL cinsinden kazandıkları paralarla dolar cinsinden borçlarını ödemede zorluk yaşayacakları için, ölüm ıslığı gibi bir şey.
İhracatçılar için bile durum kötü. İhracattan elde ettikleri yabancı para kazançlarının %40’ını MB’de bozdurmak zorunda ihracatçılar; ürettikleri malların girdileri içerisinde bedelini yabancı para cinsinden ödemeleri gerekecek ithal malları ağırlıkta; onlar da ödeme günü geldiğinde dolar ve Euro’yu yeni değerinden satın alacaklar.
Devlet için de ‘TL-dolar’ dengesinin yerli paramız lehine bozulması kötü. Yabancı bankalara borçları ile otoyol, köprü, şehir hastanesi müteahhitlerine taahhütlerini dolar ve Euro cinsinden ödeyeceği için devlet de zorlanacak.
Sonuçta devletin gelirleri hep TL cinsinden…
Liderinin bir sözüyle TL’yi bir günde ucuzlatan hükümet için de hayırlı değil bu gelişme. TL’nin değerinin düşmesi, enerjide dışarıya bağımlı olunduğu için, zaten şikayet konusu haline gelmiş elektrik ve doğalgaz ücretlerine yeniden zam yapılmasını gerektirecek. Benzine ve mazota da. İthalat girdisi fazla ürünler ile birlikte tohum, gübre ve mazota dayalı tahıl ürünleri de pahalılanacak doğal olarak.
Vatandaşın şikayetleri ayyuka çıkacak.
Lafı daha fazla uzatmaya gerek yok; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faizler daha da aşağıya inecek” açıklamasının tetiklediği ‘dolar-TL dengesi’nin TL aleyhine bozulması iyi bir şey değil.
Kötü bir şey. Hem de herkes için kötü bir şey.
İyi de sonuçta herkese ve bu arada partisi ile kendisine de zararı dokunacak bir gelişmeye yol açan o açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından neden yapılmış olabilir?
Açıklamasının böyle bir sonuç doğuracağını bilmiyor olamaz; çünkü daha önce de benzer açıklamalar yaptığında denge bozulmuş ve TL ile doların arası açılmıştı.
Konunun hassasiyetini de bilmesi lazım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; her fırsatta kendisinin ‘ekonomist’ olduğunu söylüyor ve böyle bir sonucun doğacağını bilmek için ekonomi okumuş olmak da gerekmiyor zaten.
İki gündür bilebilecek durumda olan yazarlar ve yorumcuların ne yazıp ne dediklerini daha dikkatle izliyorum; en açık sözlüleri bu soruya cevap veremediklerini itiraf etmekle yetiniyorlar.
Soruya cevap teşkil etmek üzere ortaya atılan gerekçelerin çoğu spekülasyondan ibaret.
Niyet okunarak verilen cevaplar beni tatmin etmiyor.
Kuşkularım büyüyor.
Acaba bakanlar kurulu toplantısında ekonomi konusu açıldığında hükümet üyelerinden bir veya birkaçı enflasyonla mücadele için faiz artırımına gidilmesi gerektiğini dillendirdi de, on/lar/a verdiği cevabı gazeteciler önünde de tekrarlama ihtiyacı mı duydu Cumhurbaşkanı Erdoğan?
Kendilerine bu kuşkumu yönelttiğim bugünkü AK Parti’nin içini bilebilecek dostlardan “Hiç mümkünü yok” tepkisi aldım.
Onlara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kesin inançlı olduğu bir konuda iknaya açık olmadığını bakanları biliyor ve bu sebeple kendisinin yanında ‘faiz’ sözcüğünü ağızlarına almıyorlar.
Danıştığım biri, isim de vererek, aynı konuşmada seslendirilen ve ekonomistlerin dudak bükmekle yetindikleri “Ülkemizde enflasyon yok, sadece hayat pahalı” tezini bir bakanın o toplantıda savunmuş olabileceğini söyledi. [Aylık 2.98 ve yıllık %73.5 olarak ilan ettiği ‘şey’ için ‘enflasyon’ sözcüğünü kullanmıştı TÜİK.]
Hayat pahalı gerçekten, lakin enflasyon yüzünden pahalı.
Olan bitene bakıyorum da işin içinden çıkamamada yalnız olmadığımı fark edip rahatlıyorum.
Ekonomi hocaları, bu alanda dirsek paralamış uzman kişiler, geçmişte MB’de, TÜİK’de, Hazine’de en üst makamlarda görev yapmış her eğilimden insan, TL’nin yabancı paralar karşısında acze düşmesini getiren gelişmenin sebebini açıklamada çaresiz kalıyorlar.
Muhalifler bile.
Türkiye ekonomisini yakından gözleyen yabancılar bu işe ne diyor acaba?
Şimdiki merakım bu.
Onlar da şaşkınsa hiç şaşırmayacağım.