Nijer’de yaşanan askeri darbe yüzünden dikkatim Afrika’ya yönelince, daha önce pek önemsemediğim yan bilgiler de karşıma çıkıyor.
Eğlenceli olduğu kadar da düşündürücü bilgiler…
Gana da Afrika’nın batısında bir ülke.
Vaktiyle Portekiz’in daha sonraları İngiltere’nin sömürgesi olmuş, bağımsızlığına kavuştuktan sonra, kendisine liderlik etmiş politikacıların ve işlerine geldiğinde darbelerle sisteme müdahale eden askerlerin ayak oyunlarına sahne teşkil etmiş bir ülke…
Bağımsızlık sonrası dönemin en etkin ve renkli politikacısı Kwame Nkrumah 1957 yılında başbakanlığı üstlenmiş, sonradan da kendisini cumhurbaşkanı seçtirerek ülkesinin ve Afrika kıtasının kuvvetli lideri haline gelmişti.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk yaptığı da muhaliflerine soluk aldırmayacak bir otoriterliği ülkeye dayatmak olmuştu. Gana onun döneminde tek parti devleti haline dönüşmüş, Nkrumah da ‘ebedi lider’ ilan edilmişti.
Askerler onu 1966 senesinde bir darbeyle koltuğundan ettiler.
Lenin ödülüne layık görülmüş, Rusya -o dönem Sovyetler Birliği- yanlısı Nkrumah Afrika’da geçen yüzyılın devrimcisi olarak hala yad edilmekte.
Darbenin peşinden ülkesini terk etmek zorunda kalan Nkrumah ilk birkaç yılını komşu Gine’de, sonraları da Londra’da geçirdi. Batılı istihbarat örgütlerinin kendisine yönelik muhtemel kumpaslarından şüphe duyunca, görüşlerine sempatiyle bakıldığını bildiği Romanya’ya gitti. Birkaç ay sonra da, 1972 senesinde, Bükreş’te hayata veda etti.
Beni güldüren, yeni çıkan bir kitapla ilgili bir değerlendirme yazısında okuduklarım oldu.
Adamın biri Nkrumah’ın adını kullanarak pek çok insanın parasını çarpmış…
Ganalı adam. Adı John Blay-Miezah. O sıralarda -1970’lerde- Amerika’da yaşıyormuş fakat kısa bir süre Gana’dayken Nkrumah’ın yanında bulunmuş. Ölümünden hemen önce Bükreş’te birlikte olduklarını ve son aylarını Nkrumah ile paylaştığını söylemekteymiş…
Vefat 1972’de olmuş ve hemen peşinden o sıralarda 30’lu yaşlarında olan Blay-Miezah Nkrumah’ın son nefesini verirken kendisine emanet ettiği bir vasiyetini etrafla paylaşmaya başlamış.
Anlattığı, Gana’da yaygın biçimde zaten konuşulan bir konuymuş: 1966’da kendisini koltuğundan eden darbeye muhatap olmadan hemen önce, elinin altındaki mücevherler, elmas ve pırlantalar ve nakit paralar ile birlikte 30 bin külçe altını Gana’dan İsviçre’deki bankalara aktarmış Nkrumah. Kendisini devirenlerin ülkeyi soyacaklarını düşündüğü için yapmış bunu düşürülen lider. Amacı, bu servetin Gana’yı kalkındırma projelerinde kullanılmasını sağlamakmış. Uygun bir zamanda ülkesine dönecek ve güven altında tuttuğu paraları getirtip o projelerde kullanacakmış Nkrumah.
Ölmeden önce, güvendiği kişi olarak hemşehrisi Blay-Miezah’a, bir tek ona, İsviçre bankalarındaki hesapların numaraları ile şifrelerini emanet etmiş…
Blay-Miezah etrafa bunu duyururken, paraları bulunduğu yerden getirene kadar sürecek birkaç hafta -belki birkaç ay- günlük masraflarını karşılamasına yarayacak şekilde desteğini esirgemeyeceklere, bu hamiyetperverliklerinin karşılığı olarak, bankalardaki paraların bir bölümünü teklif etmekteymiş…
Onun bu cömert (!) teklifinin üzerine kimler atlamamışlar ki…
Tabii önce Ganalılar…
İngilizler… Amerikalılar…
Bir dönem ABD’de adalet bakanlığı yapmış John Mitchell’in dul eşi bile cömert destekçiler arasına katılmış…
Neredeyse 20 yıla yaklaşan bir süre içerisinde Blay-Miezah bu hikayesiyle epey para toplamış…
Yöntemi basit adamın: Bir yerde kendisini tanıtıp Nkrumah’ın sakladığı hazinenin uygulayıcısı olduğunu kabul ettirdikten ve yatırımcılardan birkaç haftalığına olduğunu söyleyerek para topladıktan sonra, onları parayı bölüştürmek üzere Gana’ya, İsviçre’ye, Londra’ya çağırıyor ve ortadan kayboluyormuş…
Bir başka yerde yeniden aynı işi yapmaya devam ediyormuş…
Hatta birkaç kez ağır hasta olduğu numarasıyla yatağa da düşmüş. Yatırımcıları kendisini görmeye geldiklerinde ölüm döşeğinde yattığını düşünmüşler. Biri cebinden çıkardığı bir tomar parayı üzerine koyduğunda, çarşafın altından elini çıkarıp parayı kapmış Blay-Miezah.
Sülün Osman’ın ABD ve İngiltere’deki benzeri gibi biri Blay-Miezah. Sülün Osman Galata köprüsünü pazarlıyordu heveslilere, bu da Gana’nın hazinesini…
Gana hükümeti sonunda Blay-Miezah‘i yargılayıp dokuz yıla mahkum etmiş de dümeni o noktada kesilmiş…
Okurken güldüm.
Devlet başkanlığı yapmış birinin ülkesini onbinlerce külçe altını yurtdışına kaçırıp soyabileceğini düşünen yerli-yabancı yatırımcılar…
Gülmeyip de ne yapacaktım…
ABD’yi Gana’da temsil eden büyükelçi Shirley Temple, dışişleri bakanı Henry Kissinger’a bu dolandırıcılığı rapor ederken, ‘‘Yaptığının dolandırıcılık olduğuna inananlar bile, Blay-Miezah’ın anlattığının doğru olması durumunda aptal yerine konulacaklarından endişeliler’’ diye de not düşmüş.
Nasıl olur da gülmem…
Yepoka Yeebo’nun bu dolandırıcılık olayını anlattığı ‘Anansi’s Gold’ kitabını ilk fırsatta okuyacağım.