Mehmet Şimşek daha ilk günden herkesi şaşırttı.
“Dakika bir, gol bir” demeyi hak eden sözlerle…
Her bakanlıkta yapılan devir-teslim törenlerinden biri de, dün, hazine ve maliye bakanlığında tekrarlanırken, görevi Nureddin Nebati’den devralmakta olan Mehmet Şimşek, mevcut hükümetin temel hedefinin ‘refahı artırmak’ olduğunu vurguladıktan sonra şunları söyledi:
“Önümüzdeki dönemde, bu hedefe ulaşmada, şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır. Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır.”
Şeffaflık.. Tutarlılık.. Öngörülebilirlik.. Uluslararası normlara uygunluk.. Rasyonel bir zemine dönmek.. Kurala dayalı olmak..
Orada bulunup bu sözler söylenirken Nureddin Nebati’nin yüzünü görmek isterdim doğrusu…
Nebati döneminin temel ilkelerini teşkil eden “Epistemolojik kopuş” ve “Heterodoks politikalar” gibi kavramlar eşliğinde yürütülen ekonomik uygulamalardan vazgeçme kararlılığını, yukarıda aktardığım cümlelerden daha keskin ifade etmek mümkün olamazdı.
Rasyonel zemine dönülüyor…
Ekonomide farklı bir çizgi izleneceğini, atanan yeni bakanın ağzından yalnız bizler duymadık, dünya alem de duydu…
Dünkü açıklamanın etkisi görülecektir…
Acaba benzer bir anlayış yeni hükümetin öteki üyelerinde de var mıdır?
Yeni adalet bakanında?
İçişleri’ne yeni atanan bakanda?
Türk ekonomisi hemen her göstergede ciddi olumsuz sinyaller veriyor. Böyle devam edilemeyeceğini görmek için ‘ekonomist’ olmak gerekmiyor; ancak Mehmet Şimşek gibi içeriden olduğu kadar dışarıdan da ekonomimize bakabilecek durumda olan uzman kişiler, çoktandır, benzer mesajları kamuoyuyla paylaşmaktalar.
Mehmet Şimşek’in sözleri ekonomideki bağnaz takıntılardan vazgeçileceğini düşündürüyor.
Yeterli olacak mı?
Eminim, konuya vakıf olan ve ülke ekonomisinin nihayet doğru bir zeminde yürütüleceğini bir ‘müjde’ olarak değerlendiren herkesin zihninde aynı soru yatıyordur. “Yeterli olacak mı?” sorusu…
Tek başına ekonomi yönetiminde ‘rasyonel zemine’ dönmenin, istenen ve beklenen sonucu almak için yeterli olmadığını, yeni bakanın dile getirdiği perspektiften konuya bakan uzmanlar, uzun zamandır ısrarla dile getiriyorlar.
Onların hatırlatmalarıyla, ekonomide sonuç alınabilmesi için, evrensel değerlerle araya mesafe koymayı getiren ‘epistemolojik kopuş’ yoluyla adalet alanına getirilen ‘heterodoks’ uygulamalardan da vazgeçilmesi gerektiği biliniyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi kararlarının, anayasa ile çelişme pahasına, yerel mahkemeler tarafından uygulanmadığı bir ülkeyiz. Yargıya güven tüm zamanların en alt seviyesinde. Cezaevleri bir gün bile orada kalmaması gereken sanıklar ve hükümlülerle dolu. Hak ve özgürlükler bütün genişliğiyle sağlanmıyor. Kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) işinden ve özgürlüğünden olan binlerce insan var.
Gençler böyle bir ülkede yaşamaktansa geleceklerini başka ülkelerde arıyorlar; ülkemizde yetişen değerler yurtdışına kaçıyor.
Acaba adalet ve içişleri bakanlıklarına atanan yeni bakanlar, aynı kabinede birlikte yer alacakları hazine ve maliye bakanı gibi, kendi görevlerinin de ülkenin ve insanlarının ‘refahını artırmak’ olduğunun ve bunun için de şimdiye kadar izlenen yanlış politikalardan vazgeçmek gerektiğinin bilincindeler mi?
Yeni hazine ve maliye bakanının devir-teslim sırasında yaptığı yukarıda alıntıladığım açıklamasına yansıyan sözlerinin samimiyetini yalnızca bizler değil, eminim, hükümetin diğer bakanları da yakından izleyeceklerdir.
Dünya da…
İlk sınav bugün.
TÜİK bugün geçen aya ait enflasyon rakamını açıklayacak.
Dün iş başına gelen Mehmet Şimşek, ayağının tozuyla, TÜİK yönetimine, açıklanan rakama eşlik etmesi gerektiği halde aylardır ihmal edilen o rakamı belirlemede kullanılan birim fiyatların da kamuoyuyla paylaşılması talimatını vermiş midir?
Vermişse ve bugünden başlayarak sağlıklı enflasyon oranı açıklanacaksa umutlanabiliriz.