Son haftalarda önemli futbol takımlarımızın halleri pek iç açıcı değil. Dışarıda adı işitildiğinde “Hangi ülkenin takımı?” sorusunu sorduran rakiplerle karşılaştıklarında bile yeniliyorlar. İçeride de işler iyi gitmiyor; Fenerbahçe dün Adana’daki maçta gol atamadı.
Neden acaba?
Elbette kötüye gidişi tek bir sebebe bağlamak kolaya kaçmak olabilir fakat ben gene de en önemli gördüğüm sebebi paylaşma yanlısıyım: Rakipler derslerini iyi çalışıyor ve kendilerini yenmek üzere gelen takımların oyun sistemine göre bir karşı sistem belirleyip sahaya öyle çıkıyorlar.
Golcülere gol attırmıyor, savunmanın zayıf noktalarından yararlanmaya bakıyorlar.
Takımlar zaten sahaya hep aynı sistemle çıktıkları için rakipleri karşı sistem bulmakta zorlanmıyor.
Siyasette de futbolda yaşanana benzer bir durum var; o alanda da rakibini iyi okuyan istediği sonucu elde edebiliyor.
İç politikada bu karşı sistemi en iyi uygulayan hiç kuşkusuz AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan…
AK Parti’nin kurulmasından çok önce başlayan siyasi hayatında Tayyip Erdoğan yenile yenile yenmeyi öğrendi. 2002 genel seçiminden 2023 genel ve cumhurbaşkanı seçimlerine kadar girdiği her seçimden rakiplerinin zaafiyetleri üzerine kurduğu planı uygulayarak hep üstte kalmayı başardı.
Yeni partisiyle girdiği ilk seçimde -2002’de- yüzde 35 oyla Meclis’teki milletvekili sandalyelerinin üçte ikisini kazanarak işe koyuldu, 2023’te gene hemen hemen ay oranda oy alabileceğini gördü, kendi getirdiği ittifak sistemi yardımıyla partisini iktidarda tutmayı bildi.
Kendisini üçüncü kez cumhurbaşkanı seçtirmesini de karşısındakilerin zaaflarından yararlanarak başardı Tayyip Erdoğan…
Böyle giderse bundan sonraki seçimlere de gene aynı yolu izleyerek hazırlanacaktır AK Parti; gerekiyorsa liderini dördüncü kez cumhurbaşkanı seçtirmenin yöntemini de bulacaktır.
Rakipler, yöntem/sistem değiştirseler bile, iktidar cephesinin kurduğu oyunu bozacak biçimde davranamıyorlar.
‘Hançer’ edebiyatı bu durumun dışa vurumu.
Şikayet konusu yapılan ‘hançer’ de iktidarın oyun planı içerisinde var çünkü.
Neyse.
Bu yazıya başlarken aklımda, futbol ile ülkemizin iç siyaseti arasında gördüğüm benzerlikten ziyade dışımızda meydana gelen gelişmelerle futbol arasında benzerlikten söz etmek vardı.
Özellikle de Gazze’de yaşananları bu anlamda değerlendirebiliyorum.
Netanyahu yönetimi Gazze’de günü geldiğinde müthiş bir patlamayla gündemin merkezine oturacak bir hazırlığın sürdürüldüğünü fark etmemiş olamaz. Öyle bir oldu-bitti ile karşılaşıldığında nasıl bir tepki verileceği de tüm kademeleriyle öncesinden hesaplanıp bir plana dönüştürülmüştür.
İsrail’in siyasi liderleri değişse bile temel planı değişmiyor zaten. ‘Arap-İsrail sorunu’ olarak başlamış olan ihtilafın bir süre sonra ‘Filistin-İsrail sorunu’ haline dönüşmesi, yakın zamanlarda da ‘Hamas-İsrail sorunu’ halini almasını 75 senelik bir plan olarak görebiliriz.
Savaşla ihtilafın karşı tarafını teşkil eden ‘Hamas’ bitirildiğinde ortada sözü edilmeye değer bir mesele kalmayacağı o temel planın ana savı olmalı.
Dikkat edilirse, İsrail’i durduracak bir karşı çıkış görülmüyor.
Daha önce çıkmış savaşların, devreye uluslararası camianın girmesiyle, daha fazla uzamaları durdurulmuştu. Bu defa uluslararası camianın büyük bölümü İsrail’in yanında. Dünyanın dört bir tarafındaki protestolar ya o ülkelerin yönetimleri eliyle işlevsiz bıraktırılıyor ya da ne kadar kalabalık olursa olsun, protestocular anti-Semitik olmakla itham edilip potansiyel suçlu ilan ettiriliyor.
Plan, karşı çıkacakların neler yapabilecekleri de hesaplanarak hazırlanmış besbelli.
Şiddetle kınayanlar, ateşkes ilan edilmesi yolunda telkinde bulunanlar, bunu sağlamak üzere zirveler düzenlemeler…
Bunların hiçbiri Netanyahu’yu durdurmak için yeterli değil.
Gazze’de ve İsrail’in işgali altında bulunan Filistin topraklarında Hamas’ın varlığı sona erdirilmeden savaş herhalde sona ermeyecek. Netanyahu baştan beri bunu söylüyor zaten.
Karşısına çıkacakların neleri ne kadar yapabilecekleri düşünülerek hazırlanmış bir plan söz konusuysa, ki bana öyle geliyor, bu planı doğru okuyup onun nasıl bozulabileceği yönünde bir çalışma yapılmadan, İsrail’in nihai amacının gerçekleşmesini önlemek mümkün gözükmüyor.
Protesto gösterileri mi? Her birine karşı İsrail yanlısı gösteri yapılacaktır…
Malları ve işletmeleri boykot etmek mi? İsrail zaten esas desteğini yanında bulduğu devletlerden alıyor…
Futbolda rakipler onların oyun sistemini çözerek eski neticeleri almalarının önüne geçseler bile, önde giden kulüplerin şimdiye kadar aldıkları puanlar onların ilk sıralarda yer almalarına yetebilir.
İç ve dış politikada ise yanlış adımların telafisi o kadar kolay değil.
Orada şanstan çok akla gereksinim var.