İsrailli bir bakan ‘‘Hamas sonunda bizi Gazze’ye saldırtıp çocukları bizlere öldürttü ya…’’ diye beni dehşete düşüren bir cümle kurdu mu, kurduysa o hangi bakan, doğrusu bilmiyorum.
Fakat bildiğim şu: İsrail’in Maliye Bakanı Betsael Smutrich’in ‘‘Rehineleri öyle fazla düşünmemeli, olabildiğince acımasız davranmalıyız’’ söylediğini, İsrail’de İbranice çıkan bir derginin yöneticisi Orly Noy‘un İngiliz gazetesi Guardian’da dün yayımlanan makalesinden öğrendim.
Bütün dünyayı ‘‘Hamas kadınları ve çocukları bile rehine aldı’’ diye ayağa kaldıran İsrail’in bir bakanı, şu anda devletinin kadın ve çocuk ayırt etmeksizin Gazze’ye ölüm yağdırması yetmezmiş gibi, Hamas’ın elindeki ‘rehine’ İsraillileri bile bir çırpıda harcayabiliyor.
Hamas elinde tuttuğu kadın ve çocukları serbest bırakmaya başladı; ümit ederim arkası da gelir…
Acaba bakanının ağzından çıkan ‘acımasız’ sıfatını hak etmek ve Cumartesi günü yaşanan sürpriz saldırının ‘intikamını’ almak için İsrail daha neler yapacak?
‘İntikam’ sözcüğünü de kullanan ben değilim; İsrailli sözcülerin en sık kullandığı sözcük bu: İntikam…
Başbakan Benjamin Netanyahu da ilk gün yaptığı açıklamadan başlayarak devamlı aynı sözcüğü kullanıyor: İntikam…
O sözcüğü bu bağlamda her işittiğimde benim aklıma şu soru geliyor: Hamas’ın bu eylemini planlayanlar kimlerse, acaba onları böylesine pervasız bir karara sürükleyen de gene ‘intikam’ hissi olmasın?
Filistinliler 1947’den önce tamamen kendilerinin olan bir coğrafyadan, bugün bütünü İsrail işgali altında bulunan, BM kararlarının yasaklamasına rağmen İsrailli yerleşimcilerin devamlı alan genişletmesiyle küçülmüş Batı Şeria ile çitler ve duvarlar arkasında nefes bile alamaz hale gelmiş insanların yaşadığı küçücük Gazze’ye tıkılmak zorunda bırakıldılar…
Kendiliğinden olmadı bu geçiş, arada kanlı savaşlarda binlerce Filistinli yaşamını kaybetti; milyonun üzerinde Filistinli doğduğu toprakları o tarihten sonra göremez hale geldi.
Cumartesi eylemi, bana, bu tarihi geçmişe dayalı bir ‘intikam’ girişimi olarak geliyor…
İnsan hayatına mal olan eylemler, sağ olarak ele geçirilenlerin ‘rehine’ olarak kullanılmak üzere kaçırılmaları bana şahsen ters. 50 yılı aşan yazı hayatında Filistin davasına sahip çıkmış biri olarak, barışı insani hassasiyetleri çiğnemeden arama dışındaki girişimlere hiç onay veremedim.
Filistinliler, İsrailli politikacıların yumuşak karnının, vatandaşlarının ‘rehine’ tutulması mevzusunda tahammülsüzlük olduğunu sınayarak öğrendiler.
İlkin, 1994 senesinde, Nachshon Wachsman adlı bir subayı kaçırdı Hamas. İsrail onu kurtarmak için ‘rehine’ tutulduğu yeri tespit edip altı gün sonra oraya bir baskın düzenledi; ama Hamas militanlarıyla birlikte Wachsman da baskında yaşamını kaybetti.
O olaydan ders çıkartan Hamas, 2006 senesinde, o sırada asteğmen olan Gilad Shalit’i kaçırdı ve beş yıldan uzun bir süre onu elinde tuttu. İsrail’in uluslararası kurumları da araya sokmasına rağmen, Hamas, Shalit’i iade etmediği gibi, onunla görüşmek isteyen yabancı arabuluculara da hep olumsuz yanıt verdi. Yeri öğrenilmesin diye alınan önlem yüzünden…
Sonunda, Hamas, ileri sürdüğü şartların İsrail yönetimince kabul edilmesinden sonra, altıncı yılda, Gazze’de yeri bugün bile bilinmeyen bir yerde tuttuğu Shalit’i serbest bıraktı.
Arada, ısrarlar üzerine, Shalit’in sağ ve sağlıklı olduğuna dair kanıt diye ürettiği bir video, Shalit’in ailesine yazdığı üç mektup ile bir ses kaydı hazırladı Hamas ve onunla 20 kadın Filistinli mahkumun serbest kalmasını sağladı.
Gilad Shadit karşılığında İsrail cezaevlerinde bulunan tam 1.027 mahkumu serbest bıraktı İsrail.
‘Rehine almak’ veya ‘birini rehine tutmak’ günümüz dünyasında rahatsız edici bir fiil. Ben de rahatsızlardan biriyim. Eylemle yalnız ‘rehine’ tutulan kişiler özgürlüklerinden yoksun edilmiyorlar, o insanların aileleri, yakınları da günler ve geceler boyu endişeli bekleyiş içerisine giriyorlar. Onları tanımayanlar bile, tesadüfi o hale düşmeyi bir gün kendilerinin de başına gelebilecek bir felaket olarak görüp uykularının kaçmasını engelleyemiyorlar.
Kaç İsrailli rehine var Hamas’ın elinde, şu anda bilinmiyor.
Gazze’de tutuldukları yer de bilinmiyorsa, İsrail’in Gazze’ye karadan, uçaklardan veya gemilerden yolladığı füzeler İsrailli rehinelerin de üzerine düşebilir…
İsrail’in kesinlikle düşünmesi gereken en önemli konu bu.
Düşünüyorlar mı?
Yukarıda İsrail Maliye Bakanı Betsael Smutrich’in ‘‘Rehineleri öyle fazla düşünmemeli, olabildiğince acımasız davranmalıyız’’ söylediğini aktarmıştım.
Smutrich ‘‘Düşünmeyelim’’ diyor…
Rehinelerin yaşamını düşünmemeyi tavsiye eden İsrailli politikacı…
Düşünmedikleri belli…