Fehmi Koru yazdı: Hamas "kurtuluş savaşı" mı veriyor, yoksa bir "terör örgütü" mü? Eylemi

Kendi halklarına da dünyada ‘anti-Semitizmi’ yükselterek zarar verdi Netanyahu.

İsrail 20 güne yakın sürdürdüğü ‘topyekün savaş’ta, aralarında çocuklar ve kadınların da bulunduğu masum insanların üzerine ölüm kusarak, sınırsız propaganda gücüne rağmen, dünya halkları gözünde kayıp eden taraf oldu.

Savaş gibi göstererek işgal altında tuttuğu topraklarda yaşayan insanlara karşı terör uygulayan bir devlet görüntüsünde ‘Netanyahu İsrail’i…

Kendi halklarına da dünyada ‘anti-Semitizmi’ yükselterek zarar verdi Netanyahu. 

Olayı günlerdir İsrail yönüyle sorguluyoruz fakat olayın sorgulanması gereken bir de karşı tarafı var.

Gazze’de yönetime hakim olan ve oradan İsrail’in dışarıya çıkamamaları için yükselttiği çitleri yıkarak eylem gerçekleştirenlerin örgütü Hamas, ‘terör örgütü’ müdür, yoksa topraklarının kurtuluşu için mücadele eden bir mücahitler grubu mudur?

Dünyanın belli başlı ülkelerinin hazırladığı ‘terör örgütleri’ listelerinde, hiç değilse bazılarında, Hamas yer alıyor.

20 gün önce militanlarının gerçekleştirdiği eylemden sonra, dünya medyası da, hiç değilse büyük oranda, Hamas’tan ‘terör örgütü’, militanlarından da ‘terörist’ olarak söz ediyor. Hatta, kendi etik ilkeleri herhangi bir örgütü terör ile yaftalamaya izin vermediğinden, Hamas için yalnızca ‘örgüt’, eylemi gerçekleştirenler için de ‘militan’ sıfatını kullanmakla yetinen İngiliz kamu kanalı BBC ülkesinde tepki çekiyor.

Dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çıkışı biraz da bu sebeple şaşkınlıkla karşılandı.

Şöyle dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan:

“Batı Hamas’ı bir terör örgütü olarak görüyor. Hamas bir terör örgütü değil, topraklarını korumaya çalışan bir kurtuluş ve mücahitler grubudur.”

Her ne kadar bu cümlenin girişinde, Hamas’ı ‘terör örgütü’ sıfatıyla ananlardan ‘Batı’ olarak söz edilse de, Türkiye’ye yakın coğrafyada bulunan ülkelerden bazıları da Hamas için aynı sıfatı kullanmakta tereddüt etmiyor.

Körfez ülkelerinin çoğu ile Mısır örgüte öyle bakıyor.

Pek çok Arap ülkesinde etkinlik gösteren ve el-Sisi darbesine kadar kısa süreliğine Mısır’da seçimle iktidara gelmeyi de başaran ‘Müslüman Kardeşler’ örgütünün Filistin’de aldığı addır ‘Hamas’…

Müslüman Kardeşler örgütü, Mısır’da, Suudi Arabistan’da yasadışı ilan edilmiş, onunla irtibatlı -ve yeni deyimle ‘iltisaklı’ da- görülen insanlar cezaevlerine doldurulmuştur.

O ülkelerde de Hamas ‘terör örgütü’ sayılıyor.

Bu yönüyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kesin cümlesinin bazı çevrelerde şaşkınlıkla karşılanması doğal.

Ancak, hemen her mevzuda olduğu gibi, bu mevzuda da madalyonun bir başka yüzü daha olabiliyor.

Filistin’de, hiç değilse Gazze’de yaşayanlarının çoğu açısından, Hamas, işgal altında kabul ettiği -BM raporlarında da öyle zikredilen- topraklarını geri almak için bir kurtuluş mücadelesi veriyor.

Sorun da zaten buradan kaynaklanıyor: Kurtuluş mücadelesi verilirken, o mücadeleyi yürüten örgüt neler yapabilir, neler yapamaz belirsizliği var. Konuya az da olsa ‘her şey mübah’ gözüyle yaklaşanlar da var, ama ama genel kabul, o mücadelede kullanılacak yöntemlerin de sınırsız olmayacağı yönünde…

Kadınlar ve çocukların ölümüne sebep olunabilir, savaşçı olmayanlar rehine alınabilir mi?

Son eylemiyle Hamas bu soruların daha kuvvetli sorulmasına yol açtı.

Galiba -hatta galiba da değil- Hamas kabul edilebilir sınırı aşmış oldu.

Nitekim, Hamas’ın en önemli isimlerinden Halid Meşal, gene dün, konuya ilişkin görüşlerini açıklarken, eylemin bu yönlerine temastan kaçınmış görünüyor.

Eylemi ‘İsrail ile Filistin arasında savaş’ olarak niteleyen Meşal, yapılmak isteneni şu şekilde özetlemiş:

“Kassam Tugayları 7 Ekim’deki saldırılarında 5 bin 500 mahkumla değiş tokuş edilecek asker ve subayları rehin almaya odaklanmışlardı. Kadınların yanı sıra İsrail hapishanelerinde 113’ten fazla çocuk mahkum var. 45 yılını İsrail hapishanelerinde geçiren kardeşlerimiz var.”

Açıklamadan, planlananın, çitler aşıldıktan sonra, yakın yerleşim yerlerinde -Kibutzlarda- yaşadığını belirledikleri asker ve subayları rehin alarak, İsrail ile cezaevlerindeki Filistinli siyasi mahkumların serbest bırakılması pazarlığı yapılması olduğu anlaşılıyor…

Daha önce yazmıştım: 2006 senesinde, gene Gazze’de, gene Hamas militanları, İsrailli asteğmen Gilad Shalit’i kaçırdı ve beş yıl süresince süren bir pazarlık için rehine olarak tuttu. Sonunda bir tek o subayın bırakılması karşılığında binden fazla -1.027- mahkumu serbest bıraktı İsrail.

“Bir rehineye karşılık o kadar mahkumu serbest bırakan İsrail çok sayıda rehineyle 5 bin 500 Filistinli mahkumu serbest bırakacaktır” diye düşülmüş olmalı.

İlk çıktıkları noktada bir özel eğlence programına katılan İsrailli gençlerle karşılaşacaklarından habersizmişler muhtemelen. Karşılarına onlar çıktığı ve gençlerden direnme de gördükleri için plan bozulmuş… Silahlar konuşmuş, kanlar dökülmüş, yani iş çığırından çıkmış…

Görüntü iyi mi?

Değil…

Beş binden fazla Filistinli’yi özgürlüğüne kavuşturmak için planlanmış eylemin sonunda, İsrail’in o eylemi fırsat sayarak başlattığı ‘topyekün savaş’ta, bugüne kadar, neredeyse kurtulmayı bekleyen mahkum sayısına yakın Gazzeli yaşamını kaybetmiş oldu.

Seçilen eylem türünün ‘ahlakiliği’ de hiç kuşkusuz sorgulanmayı hak ediyor fakat Netanyahu İsraili’nin ne kadar acımasız olduğunu bilmesi gereken örgütün kendi insanlarının yaşamını tehlikeye atacak bir girişimde bulunması kabul edilebilir bir şey değil.

Ta 2009 senesinde, Davos’ta, karşısındaki İsrail cumhurbaşkanına, “Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz” diyen Tayyip Erdoğan’ın bildiğini Filistinliler adına mücadele sürdüren bir örgütün liderleri bilmez mi?

Fırsat bilip eylemi binlerce Gazzelinin ölümüne sebep olan bir savaşa dönüştüren İsrail kaybediyor fakat galiba yaptığı kolayca savunulamayan Hamas da kayıpta.

Fehmi Koru