Fehmi Koru yazdı: ‘İdam’ sistemden kalktı ama ağırlaştırılmış müebbet günümüzde ondan daha ağır bir cezaya dön

Dün, Yargıtay, Osman Kavala hakkında daha önce bir mahkeme tarafınca verilmiş ağırlaştırılmış müebbet cezasını onayladı.

Fehmi Koru

Ceza hukukunda ‘ağırlaştırılmış müebbet’ cezasının seneler önce sistemden çıkartılmış ‘idam’ cezası yerine konulduğu biliniyor.

Yani?

Yanisi şu: Mahkemelerin şimdilerde ‘ağırlaştırılmış müebbet’ cezası verdiği kişiler, eski dönemde yargılanıyor olsaydılar ‘idam’ cezasına çarptırılmış olacaklardı…

Ağır ceza mahkemesi yargıçları, ‘idam’ cezasının yürürlükte olduğu eski dönemde, önlerine gelen davalar sonucunda böyle bir hükmü açıkladıklarında, ellerinde tuttukları kalemi kırarlardı. 

‘‘Bu son idam kararım olsun’’ anlamına…

Dün, Yargıtay, Osman Kavala hakkında daha önce bir mahkeme tarafınca verilmiş ağırlaştırılmış müebbet cezasını onayladı.

Haberleri okurken dikkat ettim, ‘kalem kırma’ eyleminden söz edilmiyordu.

Aynı cezayı daha önce vermiş olan mahkeme heyetinin başkanı da, sanıyorum, hükmü açıkladıktan sonra kalemini kırmamıştı.

Verdikleri cezanın ne kadar ağır olduğunun herhalde farkındadırlar…

İdam cezası hala geçerli olsaydı, Osman Kavala’ya o ceza verilecek ve Yargıtay da onaylayacaktı; öyle mi?

Herhalde öyle.

Dün, gene Yargıtay’dan, Kavala ile aynı davadan yargılanmış Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya verilen 18’er yıl hapis cezasının onaylandığını da öğrendik.

Bu kişiler siyasi tarihimize ‘Gezi protestosu’ olarak geçen olayın tertipçileri olmaktan yargılanıyorlardı.

Mahkeme ve Yargıtay İstanbul’daki Gezi Parkı’na var olan kimliğini kaybettirecek yeni bir veçhe verme hazırlığına karşı çıkma amaçlı protestoları ‘hükümeti devirme’ niyetli bir girişim olarak değerlendirmiş…

Pek çoğu genç olan protestocular bir tarafa bırakılmış ve mahkeme, bazıları olayın gerçeğini açıklamak için devlet yetkilileriyle -ve bu arada o sırada başbakan olan Tayyip Erdoğan ile de- görüşen değişik sivil toplum örgütlerinden kişileri yargılamıştı…

Cezaların ağırlığı protestoların önünü kesmek ve benzeri girişimleri bu yolla engellemek niyeti ile ilgili görülmüş ve hükmün Yargıtay sürecinde düzeltilebileceği düşünülmüştü.

Öyle olmadı. Yargıtay da cezaları onayladı.

Türkiye’nin aralarında bulunmayı arzuladığı ülkelerde, bizdekine benzer bir olay yaşandığında, -ki Batı vatanlarında hemen her gün Gezi türü eylemler görülebiliyor- oralarda olaya karışmış kişiler herhangi bir cezaya çarptırılıyorlar mı?

Hayır, böyle bir yargılamayla karşılaşmıyorlar.

Benim aklım Gezi Parkı’na sahip çıkma girişiminin bir tür ‘isyan’ olarak algılanmasını en baştan almamıştı; gerçeğin farklı olduğunu anlatma çabalarının boşa çıkmasını anlamakta da zorlandım. Sivil toplumun sınırlı protestolarının yanlış değerlendirilmesi sonrasında sokakların hareketlenmesi ise Gezi Parkı’nın sınırlarını aşan ve ilk girişimi başlatanların arzuları hilafına bir aşırılıktı.

İlk günlerin protestoları doğru değerlendirilseydi sonraki aşırılıklara yol açılmazdı görüşündeydim. Bugün de o günlerden farklı düşünmüyorum. 

Hukuk sistemimizden ‘idam’ cezasının çıkartılması pek çok bakımdan gerekliydi ve bu zamanında yerine getirildi. Ancak son zamanlarda onun yerini alan ‘ağırlaştırılmış müebbet’ cezası, yargı tarafınca, varken idam cezasının verilmesinden çok daha kolay kullanılabiliyor.

Oysa ‘ağırlaştırılmış müebbet’ de, o cezanın muhatabı olan kişi için ‘idam’ cezasından farklı değil; o cezaya çarptırılan kişiler hayatlarının büyük bölümünü demir parmaklıklar arkasında geçirmek zorunda kalacaklar çünkü.

Dolayısıyla o cezanın ‘idam’ cezasından pek farkı yok. İdam edilenin yaşamı bir kez sona erdiriliyor, ağırlaştırılmış müebbet mahkumu ise hemen her gün hücresinde yaşam muhasebesi yapmak zorunda bırakılıyor. Her gün ölmek gibi bir şey bu.

Uzun seneler hapiste kalacak olanlar bu ülkede önemli sivil toplum örgütlerinde fedakarca çalışmış kişiler. Onları parmaklıklar arkasına hapsetmekle yalnız o kişilere ceza verilmekle kalınmıyor, aynı zamanda topluma hizmet katkılarının da önüne geçilmiş oluyor.

Verilen cezaların dışarıya yansımasıyla ülkeye dönük olumsuz eleştirilerin meydana getireceği dolaylı zararları da hesap etmek şart.

Keşke bu hükmün de bir temyizi olabilse.