Önceki gün burada aktardığım bir cümlesinden sonra, bir dostum, “O cümlesinde Meral Akşener seni kast ediyor” diye uyarana kadar, konuşma metnini birkaç kez okuduğum halde durumun farkında değildim.
Yeniden okudum o cümleyi, doğrusu üzerime alınamadım.
İsterseniz birlikte okuyalım:
“Hala sayın Gül’ü çok seven gazeteci kılıklı dostlar beni ve partimi biçiyor.”
‘Gazeteci kılıklı’ sıfatını hem kendime hem de Meral Akşener’e yakıştıramadım.
Üstelik, yazılarımla İYİ Parti’yi biçtiğimi de sanmıyorum.
Partilerin iç işleriyle ilgilenmek gibi bir adetim yok. Beni ilgilendiren, eğer partilerden söz ediyorsam, onların ülke için ne yapıp ne yapmadıklarıdır.
İYİ Parti ile herhangi bir alıp veremediğim de yok.
Kurulduğu günden bu yana girdiği her seçimde partisinin iktidarı hedeflediğini ilan eden bir lider Akşener; kalkıp da kendisi ve partisi hakkında yazan veya yorum yapanlarla ağız dalaşına girmesi normal mi?
Eskiden olsa ve hemen hepsini yakından tanıdığım siyasi partilerin liderlerinden herhangi biri söz konusu ise, soruya hiç beklemeksizin “Girmez” cevabını verirdim.
Bir dostum yine Akşener’e ait bir takılmayı bana gönderdi.
Onu da okumakta yarar var:
“AK Parti’den ayrılmış benim de ağabey dediğim bir insan telaş içerisinde İstanbul’daki ofisime geldi.
“‘Meral Hanım kardeşim, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engellememiz lazım’ dedi.
“Niye?
“Seçilemez.
“Peki kim?
“İlhan Kesici’yi aday göstermemiz lazım.
“Aynı dost bugün sosyal medyadan taşın en büyüğünü atıyor.”
Okuyanlardan biri bu takılmayı da bana yakıştırmış.
Tabii ben değilim. Sosyal medya hesaplarım var fakat onlarla çoktandır mesaj yayımlamıyorum.
Ayrıca, Meral Akşener’in İstanbul veya Ankara’daki ofislerinin nerede olduğunu bile bilmem.
Bana yakıştırılan en baştaki takılma açıkça bir gazeteciyi hedef alıyor. İkinci takılma ise, Akşener’in kendisine ‘ağabey’ diye hitap ettiği biriyle ilgili.
Ne birinci takılmayı ne de ikincisini İYİ Parti liderine yakıştırabildim.
Hedefe atışlar bunlar.
Durduk yere eski defterleri de açıyor ve ben onları da ağzım açık dinliyorum.
Son zamanlarda ismiyle cismiyle en fazla andığı kişi 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.
Anmasına ansın da, anlattığı konular, bazısı kendi partisinden birden fazla kişinin de doğrusunu bildiği, büyük bölümü toplumun önünde cereyan etmiş olan olaylar.
Bir önceki -2018- cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin ortak aday çıkarma girişimi böyle bir konu. O günlere ait gazetelerde çıkan haberler ile o haberlere dayalı yorumlara yeniden göz atılsa gerçeklere ulaşılabilir.
Böyle olduğu halde üstünden beş yıl bile geçmemiş o konuyu farklı biçimde anlatıyor Akşener.
Ortak aday fikri Temel Karamollağlu’na ait diye biliyorum. Saadet Partisi lideri, iktidarın adayının karşısına seçilebilecek bir aday arayışına girmiş ve bu amaçla muhalefet partileri liderleriyle mekik diplomasisi başlatmıştı.
Kamuoyu, Abdullah Gül adını, ‘ortak aday’ arayışına yanıt olarak, ilk Temel Bey’den duydu.
Ziyaret ettiği partilerden biri İYİ Parti, liderlerden biri de Akşener’di.
Akşener şimdi o adı aday olarak ilk CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine söylediğini iddia ediyor. Ödünç verdiği 15 milletvekili için teşekkür etmek üzere gittiğinde aralarında geçmiş bu konuşma.
Kafa karışıklığına örnek başka bir ayrıntı daha var. Kılıçdaroğlu “Adayımız Gül olsun” dediğinde, ona, “Partim benim aday olmamı istiyor” dediği iddiasında Akşener.
Oysa, Akşener’in başlangıçta Gül’ün adaylığını kabul ettiği, kısa bir süre ardından “Ben adayım” diye ortaya atıldığı biliniyor. Hatta, o adı aday olarak yakınlarına, hem de olumlu sözlerle, ilk telaffuz edenlerden birinin Akşener olduğu da konuşulmuştu o günlerde.
Gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Kılıçdaroğlu’na bir sebepten kızmış, bu belli; ama kızgınlığını yanlışlığı hemen ortaya çıkacak iddialar ve ‘ağabey’ dediği veya yazılarını okuduğu birileriyle ağız dalaşıyla dışarıya vurması bana hiç de normal gelmiyor.
İyi Partililer bu işe ne diyor, son merakım bu.