Fehmi Koru yazdı: Seçime 100 gün var ama ortalıkta senaryodan geçilmiyor; bugün ben de kendi senaryomu yazdım

Tam 11 kez masada buluşanlardan İYİ Parti’nin genel başkanı Meral Akşener de, sürecin bir yerinde, profile ‘seçilebilirlik’ şartını ekledi.

Millet İttifakı’nın, liderlerin onay verdikleri bir mutabakat metni ile kazanmaları halinde seçim sonrası kuracakları ortak hükümetin programı artık elimizde var. Şimdi sıra Millet İttifakı’nı cumhurbaşkanlığı yarışında temsil edecek adayın belirlenmesinde. Onu da altı partinin liderlerinin iki hafta sonra Saadet Partisi evsahipliğinde yapacakları toplantıda belirlemeleri bekleniyor.

Herkeste bir merak…

Sürecin başlarında CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çerçevesini çizdiği bir aday profili vardı, ben de beğenmiştim. Ancak o profili zaman içerisinde yine bizzat Kılıçdaroğlu değişikliğe uğrattı. Önce partisinden seçilmiş iki büyükşehirin belediye başkanlarına set çekti Kılıçdaroğlu, ardından da çizdiği ilk aday profili kendisine pek benzemezken, partisine ait platformlarla meydanlarda aday olacakmış gibi mesajlar verdi.

Tam 11 kez masada buluşanlardan İYİ Parti’nin genel başkanı Meral Akşener de, sürecin bir yerinde, profile ‘seçilebilirlik’ şartını ekledi. Onun bu şartıyla Kılıçdaroğlu’nu kast ettiği yaygın bir kanı. Bu arada, Akşener, adaylıkta gözü olmadığını, kendisine başbakanlık rolü biçtiğini de daha ilk günden açıklamıştı.

‘Cumhurbaşkanı hükümet sistemi’ anayasa değişikliğiyle yerini ‘parlamenter sisteme’ bırakana kadar bir başbakanımız olmayacağına göre, masada buluşan liderlere biçilen ‘başkan yardımcılığı’ konumunda diğerlerinin yanında yer almayacak mı İYİ Parti lideri?

Yoksa?

Bir ihtimal, yeni sistem eskisiyle yer değiştirene kadar başkanın şimdiki gibi tek bir yardımcısı olması, o görevin de kendisine verilmesi olabilir mi Akşener’in tercihi?

Öyleye benziyor.

Peki de o durumda diğer liderler ne olacak?

Burada, muhtemelen liderler dışında kimsenin fazla dikkatini çekmeyen, ancak geniş deneyime sahip siyasilerin zihnini işgal ettiğini sandığım bir ince nokta var: Yeni sistemde başkan yardımcısı veya bakan olanların milletvekiliyse istifa etmeleri gerekiyor. İçlerinden birinin cumhurbaşkanı olduğu, geri kalanların cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atanması durumunda, milletvekili olmamış liderlerin partilerindeki genel başkanlıklarını sürdürmeleri hayli zor.

Milletvekilliği ve genel başkanlık mı, cumhurbaşkanı yardımcılığı mı önemli?

Genel başkanların zihinlerinde bu soru vardır herhalde.

Acaba şu sıralarda bu konunun da içinde yer bulduğu gizli-açık bir pazarlık sürdürülüyor olabilir mi?

Cumhurbaşkanı adayı ilan edilecek liderin aslında ona ait olan yetkilerin önemlilerini devredeceği tek yardımcısı olması, diğer liderlerin cumhurbaşkanı yardımcılığı yerine milletvekili olarak Cumhurbaşkanı ile yardımcısının sık aralıklarla istişare edecekleri bir danışma kurulunda üyelikle yetinmeleri formülü üzerinde bir pazarlık?

İki hafta sonraya aday açıklama günü verilmesine rağmen, bazı liderlerin ağzında hala “O tarihten ileriye de sarkabilir” türü beklentilerin dile getirilmesini ben böyle bir pazarlığın varlığına yoruyorum.

Peki aday kim olacak?

Sürpriz bekleyenler var, ben de onlardanım; ancak görüntüye bakılırsa ve özellikle pazarlık senaryosu doğruysa, seçilebilirliğinden kuşku duyulduğu için ittifak içerisinde de itirazla karşılaştığı halde, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olursa pek şaşırmayacağım.

Pazarlık varsa, diğer liderlerin, kendileri için daha doğru olanın partilerinde de güçlerini sürdürmelerine yarayacağı için milletvekili sıfatı taşımaları olduğuna ikna edilmeleri gerçekleşirse, tek başkan yardımcılı formülle Kılıçdaroğlu ismi aday olarak açıklanabilir.

“Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı, Meral Akşener tek cumhurbaşkanı yardımcısı” olarak seçime gidebilir Millet İttifakı.

CHP’nin, cumhurbaşkanlığının Kılıçdaroğlu’nun hakkı olduğu iddiasından bu aşamada vazgeçmesi zor görünüyor.

Dikkat edilirse, Kılıçdaroğlu da, epeydir, dilini ve üslubunu karşısında yarışacağı Cumhur İttifakı’nın muhtemel adayına uygun bir hale getirdi.

Tayyip Erdoğan gibi konuşuyor, onun gibi davranıyor. Tayyip Erdoğan olmayan ancak seçimi kazanırsa onun yerini doldurabilecek biri gibi…

Kendisinin davetiyle bulunduğum bir-iki ortamda ve ilki TRT’de Derya Sazak, Prof. Fuat Keyman ve Prof. Mustafa Erdoğan ile birlikte yaptığımız televizyon programı ile sonradan Habertürk ekranlarında yayınlanan iki programda tanıma fırsatı bulduğum siyasetçiden çok farklı bir profil çiziyor müstakbel cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu.

Özgüveni zaten vardı lakin ekstra güçlü hale gelmiş durumda. Nezaketin yerini saldırganlığa varan bir ataklık almış görünüyor. Müthiş iddialı. Hesap sormaktan söz ederken acımasız davranacağı izlenimi vermekten de çekinmiyor.

AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçimde karşısında görmek istediği rakip oydu; ancak o bile kendini adaylığa hazırlamış Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu yeni versiyonuna şaşırmış bir görüntü veriyor.

Sürpriz yaşanmaz ve Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı adına cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilirse, önünde anayasal engel bulunmasına rağmen Tayyip Erdoğan da üçüncü kez aday olarak seçime katılırsa, ilginç bir üç ay geçireceğiz demektir.

Bu yazımda doğru mu yanlış mı olduğu önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak bir senaryo okudunuz.

Duyurduğum senaryoya göre, Millet İttifakı, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan ediyor. Millet İttifakı Cumhurbaşkanının tek yardımcısı olacağını da açıklanıyor. İttifakın diğer liderlerinin de istişare ve uzlaşma amaçlı bir üst kurulun milletvekili sıfatı da bulunan üyeleri olmaları öngörülüyor.

Tabii bu arada yeni seçim yasasının sınırlarını gözeten bir başka formüle daha ihtiyaç olacak: Millet İttifakı içerisinde yer alan partiler seçime kendi listeleriyle mi katılacaklar? Kendilerini güçlü gördükleri illerde kendi listelerinden, diğerlerinde daha güçlü partilerin listelerinden mi katılmayı düşünecekler? Birinin güçlü olduğu yerde diğer partiler aday göstermeyecek, adayları ilin güçlü partisinin listesinde mi yer alacak? 

Çok bilinmeyenli bir denklem.

Denklemi karşı ittifakın ve MHP’nin tavrı daha da bilinmez kılıyor.

Seçim tarihi ilan edildi, ancak cumhurbaşkanı adayı olarak düşündükleri kişinin seçilmeyeceği gözle görülür bir hal alırsa ne yaşanabilir? Oyları yeni seçim sisteminin öngördüğü baraj oranı altında kalacak görüntüsü verirse, MHP, kendi listeleriyle mi seçime girer yoksa adaylarını AK Parti kendi listesinde mi değerlendirir? Öyle bir durumda her şeye rağmen MHP’de kalan seçmen oyunu AK Parti’ye verir mi? Bu tür düşünceler, 14 Mayıs olarak ilan edilmiş seçim tarihinin değişmesini getirir mi?

Neyse, daha fazla zihinleri bulandırmadan, bu yazıyı burada keseyim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.