AK Parti ile MHP’nin hayli uzun zaman sürmüş müzakereleri sonucu ortaya çıkan yeni seçim yasası teklifine muhalefet cephesinden hep aynı tepki geliyor. “Ne yapılırsa yapılsın, nafile” deniliyor…“Geliyor gelmekte olan” klişesi tekrarlanıyor. CHP’nin lideri meydan bile okudu; ne yapılırsa yapılsın iktidarın değişeceğini ve ilk seçimde farklı birinin cumhurbaşkanı seçileceğini söyleyerek…
Bence muhalefetin bu ilk tepkilerinde duygusallık ön planda geliyor.
Oysa iktidar konuya bir siyasi mühendislik olayı olarak yaklaştığını belli ediyor; yasa teklifinin her maddesi ince hesaplarla kaleme alındığı izlenimini veriyor.
Hesap belli: İktidar cephesinin, oylarının düşmesine rağmen, Meclis’te çoğunluğunu koruması ve cumhurbaşkanlığı makamının elinde kalması…
Meydan okumayla boşa çıkartılması imkansız akılcılıkta bir hesap bu.
Teklifi kamuoyuna sunma görevini üstlenmiş iki politikacının bile takdim ederken mahcubiyet duyduklarını belli ettikleri metin, karşı ittifaka tuzaklarla dolu.
En göze batıcı yönü, ittifakları işlevsiz ve geçersiz bırakması…
Barajı aşmaları zor olan partilerin alacakları oyların neredeyse hepsi çöpe atılma tehdidiyle karşı karşıya…
Onların alacakları oylar pek çok seçim bölgesinde karşı iktidar cephesine milletvekili kazandırabilecek…
İttifaklar içerisinde yer alacak partilerin oyları sanki ittifak içerisinde değillermiş gibi ayrı ayrı hesap edilecek ve milletvekili çıkaracak bir sayıya ulaşan partiler dışındakilerin aldıkları oylar ittifaka saydırılamayacak.
Onların üçer-beşer veya üçer biner beşer biner aldıkları oylar hiçbir işe yaramayacak.
Seçim barajının yüzde 7’ye inmesi veya yüzde 10’da kalmasının da baraj oranını aşacak kadar oy alamayacak partiler açısından herhangi bir anlamı bulunmuyor.
O zaman ittifaklara ne gerek var?
Zaten teklifin müelliflerinin istediği de, karşı ittifakın içerisinde yer alan veya yer almaya hazırlanan partilerin yöneticilerine bu soruyu sordurmak ve orada kalmalarının anlamsız olduğu sonucuna varmalarını sağlamak…
Başka yöntemlerle deneyip sonuç alınamayan ittifakı bozma girişimleri teklif yasalaşırsa amacına erişebilir.
İttifak bozulabilir.
Her parti kendi başının çaresine bakma noktasına gelebilir.
AK Parti’nin yüzde 35’ten az oy alarak TBMM’de mutlak çoğunluğu elde ettiği 2002 seçimindekine benzer bir tablo ilk seçimde tekrarlanabilir.
3 Kasım 2002 seçiminde AK Parti ve CHP dışındaki partiler -bazısı %9’a yakın veya üzerinde oy aldıkları halde- baraja takıldıkları için, yalnızca bu iki parti TBMM’de temsil edilme şansı yakalayabilmişti.
Bu kez dört parti barajı aşsa da, diğerleri baraja takılacakları için, onların oylarının heba olmasından yararlanması kaçınılmaz olacak Cumhur İttifakı bir kez daha iktidarda kalma becerisini gösterebilir.
Hatta bozulan ittifakın ortaya çıkaracağı şartlar bir çatı adaya yol vermeyebileceği için, bazılarının çoktandır çantada keklik gördüklerini belli ettikleri cumhurbaşkanı seçimi bile, muhalefet açısından hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir.
İktidarın seçim yasası teklifiyle elde etmeyi beklediği sonuç da budur zaten.
Olumsuz gelişme beklentisini iktidarın mühendislik hesaplarına dayandırıyorum, ancak bunun muhalefet cenahında -hiç değilse ilk elde- meydana getirmesi gerekecek bir tepkisel değerlendirmeye yol vermediğini de görebiliyorum.
CHP içerisinde, henüz Millet İttifakı içerisine girmemiş üç partiye -Saadet, DEVA ve Gelecek partilerine- içlerini sindiremediği anlaşılan etkili isimler olduğu fark edilebiliyor.
Millet İttifakı’nın öteki bileşeni, İYİ Parti, diğer üç parti kendi başlarına kalır ve seçime ayrı ayrı girerse, AK Parti’den kopmaya hazır oldukları izlenimini veren kararsızların kendi partilerine iltifat edecekleri beklentisinde olanlarla dolu.
Bilmiyorum, ama Millet İttifakı içerisine katıldıklarını henüz ilan etmemiş üç partinin -Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin- ayrı bir üçlü ittifakla gidilecek seçimden indirilmiş seçim barajı oranını aşabilecekleri düşüncesine kapılmaları da mümkün.
İktidar cephesi onların bu düşüncesini pekiştirmek için barajı biraz daha aşağıya bile indirebilir.
Cumhur İttifakı bileşenlerinin siyasi mühendislik maharetlerinin, rakipleri olan ittifakta bulunanlar veya ona yakın duranlardan daha fazla olduğu aşikar.
Aylardır üzerinde çalışıldığı bilindiğine göre, AK Parti ve MHP’nin ortaya nasıl bir yasa teklifiyle çıkabileceklerini karşı ittifakın öngörmesi beklenirdi.
İlk tepkiler bu soruya olumlu cevap vermeyi zorlaştırıyor.
Öngörselerdi, duygusal açıklamalar yerine, onlardan karşı cephenin hesaplarını bozacak ortak bir çıkış gelirdi.
Şu ana kadar öyle bir çıkış işitmedim.
Umarım, teklif henüz TBMM’ye sunulmamışken muhalif partiler, HDP ve sol ittifak bileşenlerini de aralarına alarak, teklifi boşa çıkartacak çapta bir karşı tepki vermeyi akıl ederler.
Ortak bir karşı çıkış…
Kamuoyuna teklifin her maddesinin içerdiği açık-gizli anlamları faş ederek…
Verecekleri tepkilerle yalnızca teklifin açıkça demokrasiye aykırı maddelerini değiştirmekle kalmaz, onu“Yönetimde istikrar ve temsilde adalet” ilkelerinin uygulanabilmesine yarayacak maddelerle de takviye etmeyi başarırlar.
Seçimin güvenliğini de sağlayarak…