Fehmi Koru yazdı: Yangınlar yetmezmiş gibi, bir de Milas Akbelen ormanında insan eliyle tahribat

Bizde de kısmen yangınlar var ama esas tahribat Milas’ta İkizköy’ün Akbelen ormanında.

Fehmi Koru

Milas ilimizin sınırları içerisinde dünyanın en güzel sahillerine sahip ilçelerin bulunduğunu biliyoruz. Bodrum’a, Marmaris’e, Fethiye’ye, Gökova’ya yolu düşenler, oralara giderken yemyeşil bölgelerden geçtiklerinin de farkındadır.

Her yıl bu zamanlarda orman yangınları haberi alınan yerdir bu bölge.

Yunanistan’nın merkezinde ve Ege’deki adalarda hava sıcaklarının da etkisiyle çıkan yangınlar bu yıl komşumuzun ormanlarını daha çok vurdu.

Bizde de kısmen yangınlar var ama esas tahribat Milas’ta İkizköy’ün Akbelen ormanında.

İki şirketin enerji tesislerinin ihtiyacını karşılayacak kömür çıkarımı için Akbelen ormanında kesif ağaç kesimi yapılıyor. 

Yangın çıktığında güzelim ağaçlar kaybolacak diye çırpınan ve yangının etkisini sınırlı tutmak amacıyla devreye giren devlet güçleri, orman tahribatına karşı direnen köylüler ile onlarla dayanışmaya giren çevrecileri engellemek için devrede.

Günlerdir o bölgeden gelen haberler yüreklerde yangın etkisi bırakıyor.

Adalet kurumu engellemek yerine yapılanı koruyan kararlar veriyor.

Daha da üzücü olan, ağaç katliamını yürüten şirketlerden birinin kadın patronunun çevre dostu olduğu için geçmişte ödüller alması ve bu arada çevreci bir vakfın da mütevelli heyeti üyesi olması…

Çelişkiyi görüyor musunuz? 

Ödül alırken çevreci, ancak şirketinin çıkarları öyle gerektirince aldığı ödülü kolayca unutuveriyor iş insanımız…

Benzer bir olay Milas’tan önce İstanbul’da Gezi Parkı’nda yaşandığında neler olduğunu hatırlıyoruz. İstanbul’un tam ortasında, nefes alınabilmesini sağlayan parktaki ağaçlar, sebebi karışık bir girişimle, tahribata hazırlanılırken, gençlerin müdahalesine sert karşılık verilmek istenmişti.

Gezi Parkı’nda yaşananlar üzerine yerli-yabancı geniş bir külliyat var bugün.

Orada yaşananlar yüzünden yıllar sonra sonuçlanan mahkemeden ceza aldıkları için hapse düşen aydınlar da bulunuyor.

Böyle garip bir ülkeyiz.

Çevreci patron ağaç katlimanında da liderlik yapabiliyor…

Ülkeye güzellik kattığı kadar o bölgedeki insanların sağlıklı bir ömür geçirmesine de yarayan ormanların öylece korunmasına göz kulak olması gereken devlet kurumları, bölge insanlarının kendi değerlerine sahip çıkmalarını engelleme görevini rahatlıkla üstlenebiliyor…

Hapse düşenler veya hapse düşme tehdidine muhatap olanlar ise çevre dostları olabiliyor…

Mantıklı geliyor mu bu durum size?

Bana hiç mantıklı gelmiyor.

Yangınlarla yok olan ormanların yeniden ağaçlanması için kampanyalar açılır, o kampanyalara siviller yanında devlet kurumlarının da katkıda bulunması için seferber olunurken, bir de bakıyoruz, yangınların erişemediği bölgelerdeki yüzlerce yıllık ağaçlar ile yangın-sonrası kampanyalar sırasında dikilip serpilmiş ağaçlar, bu defa devlet gözetiminde, şirketler tarafından tahrip edilebiliyor.

Söyleyecek söz bulmakta zorlanıyorum.

Ne olacak canım, onların yerine milyonlarca yeni ağaç dikeriz…

Verilen mesaj genellikle bu oluyor.

Oysa her ağaç o çevrenin insanları için kendi tarihlerinin de bir parçası… Onun için direniyor bölge insanları. 

Ülkemizin bir çok bölgesi kayıtların ilk tutulduğu yıldan bu yana görülmemiş yükseklikte sıcaklara maruz şu günlerde. Barajlarda su seviyesi ise en düşük düzeyde. Elbette bunların birden fazla sebebi var ama sebeplerden biri de çevre konusundaki duyarsızlık…

Kendi elimizle kendimize kötülük yapıyoruz ve bunun farkında da değiliz.

Biraz akıl lütfen.

Tabii biraz da iz’an…