Eskiler bir işte sebat edenin sonunda başarıya ulaşacağını anlatmak için “Bir inat, bir murat” derlerdi.
TOGG adı uygun görülen ve ‘yerli-milli’ iddiasıyla üretim aşamasına kadar getirilen ülkemizin ‘kendi ürünü’ sayılabilecek otomobil böyle bir iddianın sonucu.
Biraz önce karşılaştığım Hürriyet’in internet sayfasının yukarıda gördüğünüz“TOGG, üretim hattı görüntülerini paylaştı! Ay sonunda teslimata başlıyoruz” manşeti, beni bir yandan heyecanlandırırken bir yandan da “Bunun da akıbeti Devrim otomobili gibi olmasın” kaygısına sürükledi.
Gençler, 15 yıl önce ‘Devrim Arabaları’ adıyla Halit Ergenç’li, Haluk Bilginer’li bir filme konu da olduğu halde, Türkiye’nin kendine ait bir otomobili üretme sevdasının nasıl başlamadan bittiğini pek bilmezler.
Afrika’nın ekonomisi kısıtlı ülkelerinde bile yerli üretim otomobil vardır da, bizim çok sayıda otomotiv fabrikasında yabancı adlarla yollara çıkan araçların yanında bütünüyle ‘bize ait’ bir yerli otomobilimiz yoktur.
Elleri dert görmesin, Türk işçileri, uzun yıllardır ülke insanlarının bindiği araçların büyük bölümünü bu ülkenin fabrikalarında üretirler, o araçları bizler bayağı yüklü paralar ödeyerek satın alır bineriz, bu garabet üzerinde fazlaca düşünmeyiz bile.
TOGG buna son verebilir.
Prototipi dışarıdan ilham alınmış ve önemli bazı aksamları ithal malı olsa bile…
Hürriyet’in “Teslimat başlıyor” demesine rağmen -hatta biraz da o sebeple- ben hayli kaygılıyım.
Nedenini açıklayayım.
‘Yerli ve milli’ iddialı TOGG projesi yeni duyurulduğunda, ülkemizin bu alanda ilk denemesi olan ‘Devrim’ adlı otomobil konusunu hatırlatan bir yazıyı 26 Aralık 2019 tarihinde yazmıştım. [Okumak isteyecekler için linki burada.]
‘Devrim’ yaşanılan ilk askeri darbeden -27 Mayıs 1960- sonra girişilen bir çalışma. Askerlerin kurduğu çoğu sivillerden oluşan bakanlar kurulu ‘yerli-milli’ bir otomobil üretimini bir toplantısında ele almıştı. Prof. Cemil Koçak’ın iki cilt halinde Yapı Kredi Bankası Yayınları arasında yayımladığı ’27 Mayıs Bakanlar Kurulu Tutanakları’ adlı kitapta o toplantıda geçenler ayrıntılı biçimde yer alıyor.
Özetini aktarayım.
Toplantıya davet edilen konunun uzmanı genç bir mühendis, otomobil üretimi konusuna, Türkiye’nin sanayileşmesi için neler yapılması gerektiğini anlattıktan sonra girmişti. Ona göre, her şeyden önce araştırma-geliştirme çalışmaları teşvik edilecek, yerli üretilecek ürünlerin ithalatı kısıtlanacak, ithalattan sanayi için fon ayrılacak, üniversite-iş dünyası işbirliği sağlanacaktı.
Yerli otomobil üretimi için gidilecek yolu şöyle özetlemişti genç mühendis: “Memleketimizde önce demir-çelik sanayii kurulmalı, sonra makine tezgahları, en sonunda da otomobil üretimi yapacak fabrikalar…”
Milli Birlik Komitesi üyesi iki askerin de katıldığı toplantı genç mühendise teşekkürlerle sona ermişti.
Necmettin Erbakan’dı o mühendisin adı. Sunumunda bu işin başka ülkelerde nasıl başlayıp başarıldığına dair zengin örnekler de vermişti Erbakan.
1960 yılında.
Şimdi yıl 2023 ve ilk kez ‘yerli-milli’ iddialı bir otomobil üretim aşamasına gelebildi.
Cümleyi yanlış kurdum. Daha önce ‘Devrim’ denemesi var.
Askeri darbenin lideri Cemal Gürsel, büyük ihtimalle bakanlar kurulundaki sunumdan hemen sonra, fakat Erbakan’ın kapsamlı yol haritasına kulak asmadan, “Memleketimize has bir binek otomobil motoru ve örnek bir yerli otomobil imal edilsin” talimatını vermişti. ‘Devrim’ o talimatın sonucu oluşturulan bir grup mühendisin eseridir. [Konuya ilişkin eski bir yazımın linki.]
O gruptan Y. Müh. Şükrü Er sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor:
“Devrim adı verilen otomobil, TCDD Eskişehir, Ankara ve Sivas demiryolu fabrikalarının işbölümü ve işbirliği ile, projesi dahil dört adet prototip olarak, dünya rekoru sayılabilecek dört ay gibi kısa bir zamanda, 30 civarında mühendisin ve yardımcılarının gece gündüz çalışması suretiyle imal edilmişti.”
Yenisini –TOGG’u- üretmek dört yılı aldı, Devrim ise dört ayda üretilmiş…
Üretilmiş de ne olmuş?
Şükrü Bey anlatmaya devam ediyor:
“29 Ekim 1961 sabahı, standartlara uygun yol tecrübelerine bile yeterli zaman bulamadan, iki Devrim, gardan TBMM’ne devlet başkanını almaya gitmişti. Rahmetli Gürsel’i alan Devrim’in 200 metre kadar gittikten sonra durması üzerine arkadan gelen ikinci Devrim’e binilmiş ve devlet başkanı Anıtkabir’e, oradan da Hipodrum’a Ankara sokaklarında halkın alkışları ve sevinç gözyaşları arasında Devrim’le gitmişti. Benzini biten Devrim, benzin ikmali yapılarak korteji takip etmişti…”
O günün basını ertesi günden başlayarak “Araba yolda kaldı” diye duyurmaya başladı o olayı; iki prototipten birinin, deposuna benzin yüklemede yapılan ihmal -veya hain bir elin sabotajı- yüzünden yolda kalması üzerine…
İkinci araç planlanan şekilde menziline varmasına rağmen…
Konuya ilişkin 23 yıl öncesine ait eski yazımdan şu bölümü de aktarayım:
“Bu, o tarihî günde ne olduğunun proje sahibi mühendis tarafından doğru anlatımı. Ancak, Türkiye, şu günlere kadar, bu ‘doğru’yu değil, gazetelerin günümüze kadar yazıp durduğu ‘Devrim otomobili yolda kaldığı için projeden vazgeçildi’ yalanını okudu hep. Şükrü Er, ‘Ne yazık ki’ diyor, ‘Olayı açıklamak üzere birçok defalar basın toplantıları yapmama rağmen, basının ‘yerli araba yolda kaldı’, ‘Devrim 200 metre gidebildi’ gibi sloganlarla ve karikatürlerle verdiği idam fermanının imajını silmek mümkün olmadı.”
Aktardığım anlatım, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) tarafından yayımlanmış ‘Gelenek ve Gelecek’ adlı kitapta yer alıyor.
Şimdiye ve TOGG’a dönük endişeme gelince…
Oy kullanacak seçmenleri etkilesin diye bir an önce satışa sunulmak istenen TOGG elektrikli bir araç. Satın alanlar aldıkları TOGG’u sürebilmek için elektrik şarj cihazları kullanmak zorundalar. Elektrik yüklü olmayan araç, tıpkı 60 küsur yıl öncenin ‘Devrim’ arabası gibi, yolda kalır.
Her yerde TOGG şarj cihazı var mı?
Alanlar aldıkları aracı sürebilmek için istasyonlara şarj cihazlarının yaygın biçimde kurulmasını mı bekleyecekler?
Gazetelerin “Milyon verip aldılar, ama garajdan çıkaramıyorlar” manşetlerini görür gibiyim.
Endişem bu, umarım TOGG da tarihe Devrim gibi geçmez.