“Peşimde şu an sapık var zaten. 3 ay uzaklaştırma almasına rağmen cep telefonumu buldu, bana mesaj atıyor. Program yaptığım Beyaz TV’ye geldi, evime kadar geldi. Erdal Ç. isimli şahıs, uzaklaştırma olmasına rağmen peşimde ve gereken yapılmıyor. İnşallah yakalanacak.”
“Arkamdan beni takip eden adamların tedirginliğini yaşadım. Okula giderken, yolda yürürken, eve dönerken… Hatta bir seferinde eve çok yaklaşmıştım ardımdan takip eden kişi koşarak üstüme doğru geldiğinde, attığım çığlıkla korkup kaçmıştı. Yanımda başkaları olmadan sokağa çıkmaya korktum bir süre. Yani bu şahıslar bizi sadece sokakta taciz etmekle kalmıyorlar, bu zihniyet kızları eve hapsediyor ve okumalarına, çalışmalarına, kendi ayakları üstünde durmalarına engel oluyor.”
“Bir kere takip ediliyordum, karakola çektim arabayı kaçtı. Biri evime girdi, dava ettim, serbest bırakıldı, kendisinin raporu var. Silahlı koruma tuttum kendime. Tekrar geldiği için yakalattım. Yani aslında ölümden dönmüş oldum. Çünkü iki kez geldi. İlkinde kaçmıştım, ikincisinde akıllı davrandığım için yakalattım.”
“Genç kızlığımdan beri yolda yürürken en korktuğum şeydir birinin beni takip ediyor olma ihtimali. Bu yüzden otobüsten indiğimde eve koşarak gittiğimi biliyorum. Eğer arkamdan biri geliyorsa ve bana çok yakın yürüyorsa hâlâ durur, önüme geçmesini sağlarım. Bakıyorum, izliyorum, öyle devam ediyorum yoluma. Eğer dükkan varsa etrafımda giriyorum. Müthiş bir paranoya, korku yaşıyorum. Keşke bunların hiçbiri olmasa ve hiçbir kadın bu korkuyu yaşamadan hayatına devam edebilse. Büyük bir öfke hissediyorum, her gün bu haberlere uyanmak bana büyük bir acı veriyor. Artık kelimelerin bittiği noktadayız.”“Bu çok tuhaf bir duygu, mutlaka hepimizin başına bir şekilde gelen bir duygu. Ben çok fazla sokakta tek başıma olmuyorum ama yurtdışında mesela evet tedirgin oluyorum. Birisi çıkar mı karşıma diye düşündüğüm zamanlar oluyor. Bazen arkandan sessizce gelen ya da yanında ve bir türlü hızını arttırmayan adımlarla seninle eşit hızda yürüyen, böyle tuhaf davranan birini görünce hepimiz korkuyoruz. Ya adımlarını hızlandırıyorsun, ya koşar adım oluyorsun. Böyle bir tedirginlik duygusu varsa artık bugünün Türkiyesinde ve dünyasında bunu hissediyorsan bir şekilde önlemini almalısın. Hepimizin kafasında böyle endişeler var ve yersiz de değil. Demek insanın başına maalesef bu kadar korkunç şeyler de gelebiliyor.”
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Yönetim Kurulu üyesi Özge Mumcu Aybars da “Biz kadınlara kendimizi koruma yöntemleri geliştirmek düşüyor” diyerek kendi yaşadıklarını anlattı:“17 yaşındayken gündüz İstiklal Caddesi’nde Tünel’e inerken bir adam peşime takılmıştı. Bir dükkana girdim yarım saat oyalandım, çıktığımda bekliyordu. Abime cepten ulaştım. Meydana geldim; abim 5 dakika içinde yetişti ama adam bekliyordu. Sonra kayboldu. Bir yılbaşı gece vakti artık 30’u bulmuşum, bir sokaktan 50 metre yürümem gerekiyor. Bir araba peşime takıldı, sokak boyunca. Kendimi mahalle taksicisine nasıl attım hatırlamıyorum.”
“Beni arkamdan takip eden adamların tedirginliğini hep yaşadım, yaşıyorum. Bütün çocukluğum annemin ‘Yolda birisi, ben, anneni babanı tanıyorum derse sakın konuşma onunla, ben seni tanımıyorum de, koşa koşa eve gel’ demesiyle, kapıya biri gelse ve teksem, sanki içerde biri varmış gibi onunla konuşuyormuş taklidi yaparak geçti. Tıpkı diğer kız arkadaşlarım gibi.”
“Bundan 15 yıl önce oturduğumuz sokakta, setten gece yarısı evime gidiyordum. Genç bir delikanlı tacizde bulunmaya çalıştı. Güçlü bir kadın olmama rağmen sesimi çıkaramadım ve kaldım öyle. Hafif bağırtı çıkarabildim. Gitti ve tekrar geri döndü. Olduğum yerde kaldım, ittirdim. Bir şey olmadı ama çok korku dolu anlar yaşadım. En kötüsü de 6 adım ileride kafe sahibi adam bize bakıyordu ve ne yardım etti ne sesini çıkardı.”(Hürriyet)