Gelecek Partisi Kanal İstanbul raporunu açıkladı. Raporda, projenin avantajlardan ziyade dezavantaj getireceği bildirilerek, "Projenin İstanbul gibi mega bir şehre getireceği yükler aşikârdır. Doğal denge, yaban hayat, orman yok edilmektedir. Afet yönetimini zorlayacak adımlar atılmaktadır. Projenin siyasi bir kavga ve kutuplaşmaya evrildiğini görmekteyiz. Olumsuzlukları kazandırdıklarından daha fazla olan bu projeden vazgeçilmelidir. Bu kadar geniş sorunlar içeren projeden dönülmesi siyasi bir erdem olarak algılanacaktır" ifadelerine yer verildi.
Gelecek Partisi Kanal İstanbul raporunu açıkladı. Gelecek Partisi Politika İzleme Kurulu (PİK) Koordinatörü Feridun Bilgin'in yaptığı açıklamadan başlıklar şöyle:
"Bu projenin ÇED raporu, ihaleye ilişkin bilgilendirmemesi şüphe uyandırmıştır. Getireceği avantajlardan ziyade daha fazla dezavantaj getireceği düşünceleri vardır.
Boğaz’ın trafiğinde artma değil azalma olması öngörülüyor.
İstanbul Boğazı’nda Marmaray tüneli yapılırken gemilerin şeridi teke düşürülmüştür, karşılıklı trafik olmadığı için kaza riski azalmıştır. Hem trafik hem de kaza bakımından Boğazlar’dan geçişi tehdit edecek bir husus görünmemektedir. Kanal İstanbul daha dar ve daha sığ olacağı için kaza riski fazladır. Ters yönde akıntı olacağı için hızı düşürecektir.
İkinci başlığımız ekonomik değerlendirme. Montrö Sözleşmesi’ne göre gemileri zorla Kanal İstanbul’a yönlendirilemez. Kanal İstanbul’un geçiş ücreti Boğaz’dan daha fazla olacak maliyet, baz alırsak. Bu rakamlarla Kanal’ın nasıl finanse edeceği hususu büyük bir soru işaretidir.
Projenin geri dönüşüne ilişkin yetkililerin kamuoyunu bilgilendirilmelidir. Bu projeyle ilgili olarak güzergâhın neden açıklanmadığını, halkla paylaşılmaması büyük bir soru işareti olarak karşımızda bulunmaktadır.
Üst gelir grubuna hitap eden bir proje olduğu bellidir. Karadeniz ve Marmara arasında Boğaz’da bir akıntı mevcuttur. Kanal’ın yapılması halinde Kanal’daki akıntı Karadeniz’den Marmara yönüne olacaktır. Kanal ile birlikte kirli sular Marmara Denizi'ne akacaktır. Bilim insanları Marmara'nın ölü bir deniz haline getireceğini belirtiyor. İstanbul Boğazı'na yansımalarının ne olacağını bilmiyoruz.
İlk bakışta projeye baktığımızda sanki diğer faktörler göz arda edilerek, ucuz olsun diye belirlendiğini düşündüren güzergâh Sazlıdere Barajı'ndan geçmektedir. Sazlıdere İstanbul'un 25 günlük su ihtiyacını tek başına sağlayabilecek bir deredir. Terkos Gölü Kanal'ın inşası ile birlikte yağmur sularını alamayacağından risk taşıdığı bilim insanlarınca belirtilmektedir.
Karadeniz ile Marmara Denizi arasında tuzlu su akımı zemin boşluklarını dolduracağından sızdırmaz bir proje hazırlanmalıdır. Kanal’ın dip ve kenarlarından boydan boya betonarme yapılması gerektiğini belirtilmekte. Bunun maliyeti kamuoyunun dikkatinedir. Ada haline gelecek yer çöl haline dönebilir.
Küçükçekmece Gölü dünyadaki önemli su havzalarından biridir. Göl uluslararası sulak alan olduğu belirtilmektedir. Bu bölgenin yok edilmemesi gerektiğini göstermektedir. Yer altı su kaynaklarını besleyen en önemli alanlardandır. Göçmen kuşların beklediği, beslendikleri ve üredikleri yerlerden biridir. Kanal İstanbul ile coğrafyasının bozulması kaçınılmaz olacaktır. ÇED raporuna göre tarım alanı, ormanlık alan, mera, çayırlık alan yok edilmektedir. Toprak en önemli kaynaklarımızdandır.
Hükûmet ve ilgili kurum-kuruluşlar açıklama yapmalıdır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı taraf olmuştur. Böyle bir projeye ÇED olumlu raporu verdiği için ÇED olumsuz kararını nerelere vereceği merak konusudur. İstanbul’a yeni bir cazibe alanı oluşturulmaktadır. Karayolu, demiryolu, metro, iletişim vb. çok sayıda hattı devre dışı kalabilir. Türkiye’nin böyle bir harcama yapma gibi bir lüksünün olmadığını düşünüyoruz.
Yaklaşık 18 yüzyılından beri İstanbul Boğazı bizim uluslararası ilişkilerimizi belirleyici olmuştur. Montrö Sözleşmesi’nin tartışmalı hale gelmesi ülkemiz için daha olumlu olmayacaktır. Montrö Sözleşmesi ülkemizin en önemli kazanımlarındandır.
"Kanal İstanbul'un siyasi hukuk meselesi haline gelmesinden endişe duyuyoruz"
Özetle bir uluslararası hukuk sorunu ortaya çıkacaktır. Kanal İstanbul'un siyasi hukuk meselesi haline gelmesinden endişe duyuyoruz. Ülkemiz Karadeniz'de deniz güvenliğine önem göstermektedir. Bütün bu sizlere kısaca aktardığım gelişmeler çerçevesinde bu projenin gerekliliği, önceliği, uluslararası ilişkilerimizi etkileri açısından hem geniş bir halk kitlesi hem de partimiz tarafından tatmin edilci bulunmamıştır. Çalışmaların içeriği ve yöntemi ne olursa olsun etkiler belli değildir.
Projenin İstanbul gibi mega bir şehre getireceği yükler aşikârdır. Doğal denge, yaban hayat, orman yok edilmektedir. Afet yönetimini zorlayacak adımlar atılmaktadır. Projenin siyasi bir kavga ve kutuplaşmaya evrildiğini görmekteyiz. Olumsuzlukları kazandırdıklarından daha fazla olan bu projeden vazgeçilmelidir. Bu kadar geniş sorunlar içeren projeden dönülmesi siyasi bir erdem olarak algılanacaktır.
"2015 seçim beyannamesinde Kanal İstanbul yoktu"
Bu projeden vazgeçilmemesi halinde böylesine büyük etkileri olan proje için halk oylamasına götürülmesinin zaruri olduğunu belirtiyoruz.
Benim görev aldığım dönemde projenin sadece güzergâhı belirlenmişti. Detaylı bir çalışma yoktu. Sayın Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde bilimsel çalışmalar olmadığı anlaşıldığı için çalışmalar başlatıldı. Su yapılarıyla ilgili en iyi yer Hollanda olduğu için iki müsteşara gönderdik. O dönem bilim adamları ile yapmış olduğu ilk toplantıda bu açıkladıklarımın temelini oluşturuyordu. Davutoğlu’nun da düşümcesinin değiştiği dönem oldu. Sayın Başbakanın da verdiği talimat sonrası projenin detayları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca fikirlerimiz evrildi. Fikir değişiklikleri yazılı olarak verdi. 2015 seçim beyannamesinde Kanal İstanbul yoktu"