'Geri kabul anlaşması ulusal çıkarlara uygun değil'

Dudu, “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma ile Oluşturulan Ortak Geri Kabul Komitesi’nin 2/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair...

Dudu, “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne İlişkin Anlaşma ile Oluşturulan Ortak Geri Kabul Komitesi’nin 2/2016 Sayılı Kararının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı''na ilişkin muhalefet şerhinde Türkiye’nin ulusal çıkarlarının yok sayıldığını ortaya koymuştur.

Dudu, Ankara’da 16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği Arasında İzinsiz İkamet Eden Kişilerin Geri Kabulüne'' İlişkin Anlaşma’nın 1 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe girdiğine işaret etti.

Dudu, Anlaşma’nın 4. Ve 6. Maddelerinde üçüncü ülke vatandaşları ile vatansız kişilerin geri kabulüne ilişkin yükümlülüklerin ise 16 Aralık 2016 tarihinde yürürlüğe girmesi gerekirken, AB ile yapılan Vize Muafiyetini içeren Anlaşma kapsamında bunun 1 Haziran 2016 tarihine çekileceğine işaret etti. 

KAYSERİ PAZARLIĞI ELEŞTİRİSİ

Türkiye’deki Suriyelilerin bakımı için AB’den 6 milyar Euro istenmesine tepki gösteren Dudu,
Şu tespitleri yaptı:

“Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından bunun “Kayseri Pazarlığı'' şeklinde övülmesi Türk dış politikasının içine düştüğü vahim tabloyu ortaya koymaktadır. Ülke çıkarları, ticari kelimelere dökülmüştür. Avrupa Birliği’nden geleceği iddia edilen toplamda 6 milyar Euro için Türkiye terör riski satın almıştır. Kaldı ki bu paranın nasıl geleceği, ne zaman geleceği de muammadır!
Avrupa Birliği, kendi sınırlarına alacağı göçmen sayısı için 72 bin kotası koyarak, önemli bir bariyer getirmiştir. Yani AB, 72 bin Suriyeli mülteciden fazlasını alamayacağını belirtmiştir. İşte bu kotadan sonrası Türkiye için belirsiz bir yolculuktur.''

VİZE SERBESTİSİ BELİRSİZ YOL HARİTASINDA

AB’nin sadece Yunanistan üzerinden giden göçmenler değil, tüm kaçak göçmenlerin Türkiye’ye iadesini istediğini anlatan Dudu, “Bunun karşılığında 1 Haziran 2016 tarihinde Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanacağı söylenmişse de bunun için Avrupa Konseyi’nin onayı görünmektedir. AB’nin istediği 72 kriterin Haziran’a kadar karşılanması da mümkün görünmemektedir'' dedi. Dudu, “Bu anlaşma, Schengen ülkelerine vizesiz seyahatini belirsiz bir yol haritasına bırakırken, AB’nin Türkiye’ye göçmen iadesini tüm hükümleriyle güvence altına almaktadır'' dedi.

Dudu, eleştirilerini şöyle sıraladı:

“Avrupa medyasında ve kimi Avrupa Birliği ülkelerinde Fransa başta olmak üzere Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat konusunda şimdiden negatif değerlendirilmeler yapılmaktadır. Avrupa Konseyi’nden negatif karar çıkması halinde Türk vatandaşlarına vizesiz seyahat mümkün olmayacaktır. 

Avrupa Birliği, kendisini düzensiz göçe karşı koruma altına alırken, Türk hükümeti varılan anlaşma ile sınırlarını tümüyle düzensiz göçe terketmiş görünmektedir. Göçmen havuzuna dönmesi beklenen Türkiye, sınırlarının ve vatandaşlarının güvenliğini tehlikeye atarken, mali açıdan da büyük risk almaktadır. Avrupa Birliği’nden ilk aşamada gelecek 3 milyar Euro, alınan ekonomik ve güvenlik riskinin yanında çok düşük düzeyde kalmaktadır. Türkiye’den Avrupa Birliği ülkelerine geçtikleri tespit edilerek ülkemize iade edilen düzensiz göçmenlerin geri gönderme merkezlerinde idari gözetim altında tutuldukları 18 ay boyunca barınma ve ülkelerine geri dönüşlerine ilişkin tüm masraflar Türkiye tarafından karşılanacaktır. Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye iade edilecek düzensiz göçmen sayısına bağlı olarak Türkiye’nin üstleneceği mali yük de inanılmaz ölçüde artabilecektir. Türkiye hali hazırda resmi rakamlara göre ülkemizdeki yaklaşık 3 milyon Suriyeli sığınmacı için 10 milyar Euro harcamıştır.

2015 yılında 1 milyona yakın düzensiz göçmen Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine geçiş yapmıştır. Bunun yüzde 56’sını Suriyeliler, yüzde 24’üün Afganlar, yüzde 10’unu Iraklılar oluşturmaktadır. Göçmenlerin sadece 800 bine yakını da Yunan adalarından Avrupa’ya geçmiştir. 

Söz konusu anlaşma ile Avrupa Birliği kendi sınırları ve bünyesi açısından güvenliğini teminat altına almıştır. Oysa büyük bir göç dalgası ile sınırlarına yığılan insanlara kapısını açan Türkiye, güvenlik taramasını yapmadan mültecileri almaktadır. İlk aşamada parmak izi alınmadan, mülakat yapılmadan mülteciler Türkiye’ye kabul edilmektedir. Türkiye’nin taramasından geçen insanların Avrupa’ya gönderilecek olması ise elbette ki AB için büyük avantajdır. Maalesef Türk hükümetinin yanlış politikaları yüzünden Türkiye terör açısından da dünyanın en tehdit altındaki ülkelerinden biri haline gelmiştir. Şimdi Halep üzerinden bir tehlike vardır. Buradan da yaklaşık 600 bin kişinin Türkiye sınırına dayanacağı tahmini yapılmaktadır. 

Türkiye son dönemde tarihinin en büyük terör saldırılarını yaşamaktadır. Sadece son 8 ayda artık büyük kentlere taşan büyük terör saldırıları yaşanmaktadır. Hem PKK hem de IŞİD terör sarmalına giren Türkiye’de halk gergin, endişeli ve umutsuzdur. 20 Temmuz 2015 tarihli Suruç saldırısı, 17 Şubat 2016 tarihli Ankara Merasim Sokak, 11 Mayıs 2013 tarihli Reyhanlı saldırısı, 5 Haziran 2015 tarihli Diyarbakır saldırısı ve Cumhuriyet tarihinin en büyük kanlı saldırısı olan 10 Ekim 2015 tarihli Ankara Garı saldırılarını gerçekleştirenlerin hepsinin Suriye-Irak sınırından Türkiye’ye girmesi de hükümetin kendi halkının güvenliğini nasıl hiçe saydığının da kanıtıdır. “ 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri

Müsavat Dervişoğlu İYİ Parti’nin genel başkanı seçildi
Hakan Fidan, Riyad'a gidiyor
Seçim Gecesi Skandallarına Bir Yenisi Daha Eklendi: AKP'li Belediye'den 100 Milyon Liralık Fatura!
AK Parti'de Erdoğan-Özel görüşmesinden kaygı duyanlar var
Salona seyirci alınmıyor