Gericiliğe karşı ideolojik mücadelenin önemi

AKP iktidarına karşı mücadelenin esas olarak ekonomik talepler, yoksulluk ve yolsuzluk temaları üzerinden yürütülmesi tezinin hiçbir sağlam dayanağı yoktur. Sürekli tekrarlandığı için genel kabule dönüşmüş bir yanlıştan...

AKP iktidarına karşı mücadelenin esas olarak ekonomik talepler, yoksulluk ve yolsuzluk temaları üzerinden yürütülmesi tezinin hiçbir sağlam dayanağı yoktur. Sürekli tekrarlandığı için genel kabule dönüşmüş bir yanlıştan ibarettir. 

Çünkü, iş ve aş sorununun işlenmesi halinde başarılı olunacağına ilişkin solda ve CHP’de genel kabul gören yargının, içinden geçilen tarihsel dönemeçte doğru olduğuna ilişkin hiçbir veri ve bilimsel kanıt yoktur.  

Tam tersine bugün siyasal mücadele ekseni, ekonomik taleplerden programından kültürel ve ideolojik alana kaymış durumda. Son üç genel seçimde AKP mücadeleyi bu alanda yürüttü ve kendisine oy veren kesimleri konsolide etmeye yöneldi. Başarılı da oldu.

AKP’nin kültürel ve ideolojik alanda kurduğu hegemonyayı kırmak, ancak bu hakimiyet alanına dikey olarak, doğrudan müdahale etmekle mümkündür. 

Bu müdahalenin yolu, din düşmanı demesinler diye laiklik konusundaki eleştirileri geri çekip, sanki kendinden emin değilmiş gibi din dostu olduğunu kanıtlamakla yürütülemez. Bu tutum tam tersine sonuçlar verir ve dinci hegemonyayı güçlendirir. Başka bir anlatımla; sadece ekonomik talepler alanında kalarak dinci ya da başka türden bir ideolojik hegemonya ile mücadele edilemez. 

Örneğin, siz ideolojik-kültürel mücadeleyi ihmal eden bir kampanya yürütür, buna karşılık 1.500 TL asgari ücret önerirsiniz, seçmen gider 1.300 TL vereceğini söyleyene oy atar. Siz iki bayramda iki tam maaş ikramiye önerirsiniz, onlar 100 TL önerene oy verir.

Çünkü, bazı tarihsel dönemeçlerde çeşitli toplum kesimlerinin sınıfsal ve sosyo-ekonomik konumuyla siyasal tercihleri arasındaki pozitif ilişki kopar. Örneğin toplumun önemli bir kesimi, sırf “anlı secde görüyor'' diye kendi celladının ve yolsuzluklara batmış bir iktidarın arkasından gidebilir.

Bugün Türkiye tam da böyle bir tarihsel dönemeçten geçiyor. Bu nedenle, Osmanlıcılık ve Abdülhamitçilik karşısına açık seçik bir Cumhuriyetçilikle, dincilik karşısına amasız-fakatsız bir laiklikle, Ortaçağ değerleri karşısında modern değerler ve aydınlanmayla, başkanlık dayatması karşısına da özgürlük ve demokrasi anlayışıyla çıkılmalıdır. Kuşatıcı, gerektiğinde kavga etmeyi bilen ve toplumun çoğunluğunu kazanmayı hedefleyen bir ideolojik mücadele yürütülmelidir. 

Gerici ideolojik hegemonya alanının duvarları başka türlü parçalanamaz. Sağa kayarak ya da öyle görünerek, muhafazakar değerlere göz kırparak ve örneğin ''imam hatiplere karşı değiliz’ diyerek siyasal islam ve gericilikle mücadele edilmez. 

Bu tutum tam tersine bir etki yaratır. Bir siyasal özne olarak kendine ve temsil ettiğin  değerlere güvensizlik olarak görülür. Toplum bunu hisseder ve yakalar. Dolayısıyla bu tutum karşıtını ve onun kurduğu hegemonyayı güçlendirir. Türkiye’nin son 14 yılında (özellikle son üç seçimde) bu durumu kanıtlayan fazlasıyla veri bulunmaktadır.

Son yıllarda Cumhuriyet ve laikliğe yönelik ağır saldırılar karşısında bu ilkeleri ve tarihsel kazanımları açıkça, yüksek sesle ve bir karşı atak üslubu ve iradesiyle savunan bir siyasal güç olmadı. Özellikle liberallerin, etnik milliyetçilerin ve İslamcıların terörize ettiği bir entelektüel-siyasal ortamda Cumhuriyet ve laikliği savunmak, dürüst bir tartışma yapmak mümkün olmadı.

Sözünü ettiğimiz bütün akım ve çevrelerin tezlerinin tamamı yaşadığımız son birkaç yılda yaşam tarafından mahkum edildi. Liberallerin dinci iktidar tarafından demokratikleştirildiğimiz tezi çöktü. Gericilerin laikçi iktidar despotizmi iddiasının bir palavra olduğu, faşizan bir ortaçağ rejimi kurmaya yöneldikleri acı ve ürkütücü kanıtlarıyla ortalığa serildi. Türkiye, akıl ve bilim çağının dışına düştü, Pakistanlaşmaya başladı. 

Bu gidişin karşısına, sadece asgari ücreti yükselterek ya da daha iyi bir toplu iş sözleşmesi yaparak veya herkese konut vaat ederek çıkılamaz. Ayrın çizgisi bu değildir çünkü. Kaynağını bulan her parti, İslamcılar da bütün bunları pekala savunabilir. Fark ortaya konulmalıdır. Farkın ortaya konulacağı alan ise başkadır. Ya başka bir dünya ve sistem önerilerek çıkılmalıdır ya da temel ve uzlaşmaz ideolojik ve kültürel farklılık ortaya konularak, daha iyi ve doğru olduğu gösterilmelidir. Başka yol yoktur. 

Tersini kanıtlamak ve siyaset bilimine katkı yapmak isteyenlere ise akademik alan açıktır. ABC Gazetesi, dikkate değer tezleri memnuniyetle yayınlayacaktır.

Keskin Kalem

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri

1 Mayıs'ta gaz görmek istemiyoruz
Asgari ücret sistemi değişiyor mu? Almanya modeli Türkiye'ye gelebilir
Emeklilere şimdiden hayırlı olsun! Artık cebinizden 1 lira çıkmayacak!
Kötü haber: Türkiye'ye doğru Balkanlar'dan yola çıktı!
Binler kişinin emekliliği tek kalemde silinecek! E-devletten kontrol edin!