Günay Güner yazdı...
Yakın geçmişteki hiçbir seçim 2019 yerel seçimleri denli turnusol kağıdı işlevi görmemiştir. Bu seçim belgedir, kanıttır, tarihsel değerdedir. Bütünlüklü bir açıklama için birkaç başlıkta toplamak yararlı olur:
AKP’nin gitmemek üzere geldiği / getirildiği kanıtlanmıştır.
Rejimi değiştirmeyi amaçlayan, rejim sorunu anlamına gelen AKP’nin sandıkla, kullanılan oylarla, diğer deyimle demokratik yollardan yönetimden uzaklaştırılabileceği anlayışı güç kazandığı gibi somutlaşmaya başlamıştır. Bu durum dünya siyaset sahnesinde de ilktir. (Ancak sonuca ulaşılabileceği kesinleşmemiştir.)
AKP’nin “milli irade” sözcükleriyle kurduğu tümcelerin boş propaganda olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
İstanbul seçimlerini yok saymak eğilimi Gezi Direnişi korkusuyla birlikte düşünülmelidir.
Hiç gözden kaçırılmamalı ki içinde bulunulan durum Avrupa Birliği’nin AKP’ye ilişkin yaklaşımının da iflasıdır, boşa çıkmasıdır.
AKP sözde yönetiminin tek elden yürütmesiyle yapılan seçimlerde, (tıpkı önceki seçimlerde olduğu gibi) valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, muhtarlar, rektörler, sözde gazeteciler, yargıçlar… topluluğunun büyük bölümü yine AKP’ye çalıştılar. Eşit yarışabilme olanağı hak getire. Adil seçimlerin olmazsa olmazı bu yaşamsal ilkenin yok edilişi neredeyse kanıksandı.
Anadolu Ajansı’nın nereden aldığı hâlâ belirlenememiş “bilgiler”iyle AKP önde başlatılıp, ardından CHP’yle başa baş durumuna getirilen ve gramına kadar eşitlenmişken (ki planlasanız yapamazsınız,) on dört saat kıpırdatılamayan oranlarla Türkiye’ye bir seçim klasiği daha yaşatılırken bir anda Sayın Ekrem İmamoğlu’nun direnciyle, “bunalım yönetimi” yeteneğiyle olayın yönü değişti. (İster istemez akla, başyücelik rejiminin oylandığı halkoylamasında “hayır” olduğu bilinen sonucun “evet”e dönüştürülmesi, Muharrem İnce’nin adaylığı sürecindeki “Adam kazandı” iletisinde özdeyişe dönüşen demokratik incelik, zarif uzak görüşlülük geliyor! Demek ki neymiş?..)
AKP yasadışılık birikimine yeni örmekler ekleyerek İstanbul seçimlerini iptale çalışıyor. Günlerdir seçim sonucunun açıklanmasını engelliyor. Bu durum yalnızca Türk siyasal tarihinde değil dünya siyasal tarihinde de rastlanmamış bir durumdur. (Bu arada kimi okuryazar profesörlerimizin bile anarşizm havalarında, oligarşi savlarını dillendirerek, CHP ile AKP aynıdır, demeye getirmeleri ayrı bir cehalet ve aymazlık örneğidir. Bu görüşümü dillendirirken CHP’ye eleştirilerim saklıdır.)
AKP, inanmaya teşne seçmenine “CHP oy çaldı,” “CHP oy kaydırdı” demekte. Oysa birazcık mantığı olan insanın, tüm güçler (yukarıda saydık) AKP elindeyken CHP hangi güçle bu dalavere işlerini yapabilir, diye sorması gerekir. Eşyanın tabiatına aykırı. Sorabilenler çok az.
Bir başka sorun ise bu başarıdaki “bıçak sırtı” sırıtıştır. On altı milyon nüfuslu İstanbul seçimlerinde yaklaşık 14.000 oy fark yerine (11.4.2019), hiç olmazsa Ankara gibi 123.000 oy fark da mı oluşturulamazdı? Bu hastalıkta seçmenin de CHP kurmaylarının da sorumluluğu var. Ayrıntılarına bu yazıda girmeli mi bilmem…
Yeniden ana başlığa dönersek, AKP aynı zamanda, o çok sevdiği “istikrarı” bozmak için sürekli kışkırtma içindedir. Üsküdar’da oy torbalarını bekleyen CHP’li görevliler kadınıyla, erkeğiyle tekme tokat dövüldüler. Yakalanan oldu mu?.. CHP üyelerine telefon edilerek sonuç tersine dönerse sokağa çıkıp çıkmayacakları sorulabiliyor. (Demokratik gösteri hakkını kullanır, ne yapacaksın? Rezilce tasarılar sezmemek olanaksız…) Sonuç alınamadıkça iş “oy kaydırıldı” suçlamasına kadar getirildi; aslında kendilerinin yaptıkları işlerin, hilelerin bir tür itirafıdır.
Nedense bu yapılanları, edilenleri izlerken kimi adlar belleğime gelip takılıyor; Morton Abramowitz, Graham Fuller, Paul Henze…