Haiti'de 14 Ağustos Cumartesi günü meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki depremde , resmî verilere göre şu ana kadar yaklaşık 2 bin kişi hayatını kaybederken, 10 bine yakın insan da yaralandı. 30 bin dolayında aile ise evsiz kaldı. Felaketler birbirini kovaladı.
Alman Protestan Kiliseleri Afet Yardım Kurumu (Diakonie) Latin Amerika Bölge Direktörü Daniela Simm, "Uluslararası bağlamda bakarsak, Haiti her zaman risk potansiyeli yüksek ülkeler listesinde yer alıyor" diyor ve ekliyor: "Sadece deprem değil. Haiti üzerinden birçok kasırga da geçiyor. Buna ilaveten ülke, El Nino nedeniyle sık sık kuraklıkla da karşı karşıya kalıyor."
Yakın geçmişteki en şiddetli doğal afetlerden biri, resmî rakamlara göre 316 bin kişinin hayatını kaybettiği ve bir o kadar kişinin de yaralandığı 2010 yılındaki yıkıcı depremdi. Yaklaşık 1,5 milyon insan -ki bu da nüfusunun yüzde 14'üne tekabül ediyor- evsiz kaldı. Richter ölçeğine göre 7.0 büyüklüğündeki deprem, geçen hafta meydana gelenden biraz daha zayıf olmasına rağmen, etkileri çok daha yıkıcıydı. Tabi yüksek can kaybında, depremin merkez üssünün, Haitililerin yaklaşık dörtte birinin yaşadığı ve o dönem 10 milyon dolayında nüfusa sahip başkent Port-au-Prince'in metropol bölgesine yakını olması da büyük rol oynamıştı.
Afetlerin yıkıcı etkisi 2016 yılında ise Matthew kasırgası nedeniyle 500'den fazla kişi hayatını kaybetti, 35 bin kişi de evsiz kaldı. Yaklaşık 1,4 milyon kişinin acil yardıma ihtiyacı vardı. Alman Kalkınma ve Çevre Örgütü Germanwatch'ın, 2000'den 2019'a kadar yaşanan aşırı hava olaylarına dayanarak hazırladığı 2021 Küresel İklim Riski Göstergesi'nde Haiti, komşusu Porto Riko ve Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar'ın ardından üçüncü sırada bulunuyor.
Bazıları kasırgaya dönüşen şiddetli tropik fırtınalar, Haiti'yi neredeyse her yıl vuruyor. Hatta son depremin üzerinden bir hafta dahi geçmeden, tropik fırtına "Grace" deprem bölgesine şiddetli yağışları da beraberinde getirdi ve afetzedelerin sıkıntılarını daha da artırdı. Siyasi felaketler de eksik olmuyor Ancak ülkeyi bir krizden diğerine sürükleyen sadece doğal afetler dizisi değil. Çoğu Latin Amerika ülkesi gibi Haiti de kanlı diktatörlüklerden geçerek bugünlere geldi. Ancak Duvalier rejiminin 1986'da sona ermesinden sonra bile ülke hâlâ hukuk devleti olmayı bir türlü başarmadı.
2004'ün sonlarına doğru, Başkan Jean-Bertrand Aristide'ye karşı yapılan bir ayaklanmadan sonra, iç savaş benzeri sahneler yaşandı. Birleşmiş Milletler, durumu istikrara kavuşturmak için ülkeye bir barış gücü konuşlandırdı. "Mavi Bereliler" 2017 yılına kadar burada kalsa da bugün gelinen noktada, istikrarlı bir demokrasinin tesis edilemediği görülüyor. Farklı dönemlerde yıllardır devam eden protestolar, en son 2021 baharında tekrar tırmandı. Kaosu artıran bir başka neden de muhalif grupların birbirleriyle savaşmaları ve suç çetelerinin de bu şiddet olaylarının tam orta yerinde aktif olarak yer alması.
İktidar boşluğunda kriz Gözlemciler, Cumhurbaşkanı Jovenel Moïse'nin, Temmuz ayı başında öldürülmesini münferit bir olay olarak değil, daimi bir iç siyasi krizin sonucu olarak görüyor. Haiti'deki hukuk devletinin ne denli kırılgan olduğu da cinayetin ardından yaşanan iktidar mücadelesinde bir kez daha kendini gösterdi. Nihayetinde geçici cumhurbaşkanlığı için yarışan üç adaydan Başbakan Ariel Henry yarıştan galip ayrıldı. Yeni cumhurbaşkanı henüz resmî olarak görevine başlamamış olsa da siyasi tansiyon şimdilik biraz düşmüş görünüyor. Ancak ABD’li özel istihbarat servisi Stratfor, Henry'nin ülkedeki insani krizi, iktidarını pekiştirmek için kullanabileceğinden endişe ediyor: "Henry muhtemelen depremi, seçimleri ertelemek için bir bahane olarak kullanacak. Ayrıca yapılan dış yardımları da kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde organize edecek."
"Yönetim yapılarını kesinlikle finanse etmiyoruz"
Alman Protestan Kiliseleri Afet Yardım Kurumu'ndan Daniela Simm, uluslararası özel yardım kuruluşlarının, siyasi nüfuza karşı kendilerini güçleri nispetinde savunacağını söylüyor: "Bir sivil toplum kuruluşu olarak yerel muadillerimizle birlikte çalışıyoruz. Bu, Sivil Koruma Teşkilatı gibi devlet kurumlarıyla da koordineli görev yaptığımız anlamına gelir. Ama onların yönetim yapılarını kesinlikle finanse etmiyoruz."
Öte yandan uluslararası kurumların ve devletlerin mali yardımları, genellikle doğrudan hükümete ulaşıyor. Devletin zafiyeti yardımları da zorlaştırıyor Kesin olan, ülkenin dış yardımlara bağımlı olduğu. Batı Atlantik bölgesinin en fakir devleti olan Haiti, eğitim ve nitelikli iş gücü yetiştirme açısından da bölgenin en zayıf halkası durumunda. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Göstergesi (Human Development Index) verilerine göre, Haiti’nin durumu Afrika'nın Sahel bölgesi seviyesinin biraz üzerinde. Buna ek olarak, ülkede yüksek bir suç oranı mevcut.
"Özellikle güneye yardım malzemeleri ulaştırmakta sorunlarla karşılaşıyoruz"
Haitililer "normal" zamanlarda bile genelde güvensiz bir ortamda yaşıyor. İnsani kriz dönemlerinde yardım faaliyetlerinin daha da zorlaştırdığını söyleyen Alman yardım kurumunun görevlisi Simm, "Port-au-Prince'den diğer bölgelere ve özellikle de güneye yardım malzemeleri ulaştırmakta çoğu kez sorunlarla karşılaşıyoruz. Çünkü suç çeteleri, Port-au-Prince'deki belirli bölgeleri adeta kurtarılmış bölge ilan etmiş durumda ve buraları aşmak çok zor" diyor. Olumlu gelişmeler de var devletin zayıflığı, Haiti'deki yeniden yapılanma çalışmalarında da kendini gösteriyor.
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, 2010 depreminden iki yıl sonra bile yarım milyondan fazla insanın, evsiz oldukları için çadırlarda yaşamak zorunda kaldığını bildirmişti. Son depremin ardından durumun, öncekine oranla daha az dramatik olduğunu belirten Daniela Simm, en azından kendi çalışmalarının semeresini gördüklerini vurguluyor:
"Bu depremden en çok etkilenen yerlerden biri olan Camp-Perrin'de, 2016 yılındaki Matthew kasırgasından sonra fırtına ve depreme dayanıklı evler yapmıştık. Şimdi gördük ki, bu evler hâlâ ayakta ve herhangi bir hasar yok. Ayrıca bu yapılar, son depremde evleri yıkılan veya hasar gören aileler için de yeni bir yuva oldu."
Jan Walter © Deutsche Welle Türkçe