T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu başkanı Hasan Cemal’in T24 Yıllık'ta yer alan "Eyy gazeteci milleti, titre ve kendine dön! Özgür ve bağımsız medya, en başta senin işin, başkasının değil" başlıklı yazısında gazetecilere yönelik özeleştiri çağrısı medyanın gündeminde.
Independent’tan Abdulhakim Günaydın, Özgür ve bağımsız gazetecilik kimin işi" sorusunu gazetecilere yöneltti.
Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’ye göre editöryal bağımsızlığın olmadığı, medya sahiplerinin yayıncılık dışında işlerinin olduğu kurumlarda kamu yararını gözeten gazeteciliği yapmak mümkün değil. Bildirici, "Tabii bağımsız ve özgür gazetecilik yapabilmenin temel koşulu da demokrasinin varlığıdır. Demokrasi özgür gazeteciliğin oksijenidir, olmazsa olmazıdır. O nedenle gazeteciler için demokrasi mücadelesi her zaman önceliklidir" dedi.
"Eski medyanın yanlışlarından, günahlarından arınmak şart" diyen Bildirici şunları kaydetti:
“Bilindiği gibi bir dijital devrimin ortasından geçiyoruz ve yeni bir siyasal kavşaktayız. Eski medyanın günahlarında boğulduğu, güç odaklarıyla iç içe geçmiş ilişkileriyle iyice kirlendiği bir ortamda dijital devrim ve siyasal dönüşüm bize yeni olanaklar sunuyor. Bu olanakların değerlendirilmesiyle yeni bir medya yaratılabilir. Ama eski medyanın yanlışlarından, günahlarından da arınmak şart. Kuşkusuz sadece medya kuruluşları değil her birimiz de birey olarak günahlarımızdan arınmalıyız. Kendi adıma ‘Günahlarımızda Yıkandık' ile ‘Medyanın Ombudsmanı ve Saray'ın Medyası' kitaplarımda hem gördüğüm yanlışları, etik dışı davranışları, hem de kendi yanlışlarımı, eksikliklerimi sergilemiştim.”
Yazar Dr. Nuray Mert de Hasan Cemal'in özeleştiri çağrısının çok samimi olduğundan şüphe duymadığını, eleştiriye açık olduğuna şahsen şahit olmuş biri olduğunu söyledi. Mert, “Yine de bugünkü medyanın durumundan daha iyi, daha seviyeli ve görece özerk bir gelecek üzerine düşünmekte fayda olduğuna katılmamak mümkün değil" yorumunu yaptı.
Gazeteci yazar Abdurrahman Dilipak ise özgür ve bağımsız medyanın oluşmasında yasama, yürütme, yargı, medya, sermaye, siyaset, bürokrasi, akademi, STK, Diyanet ve MEB dahil herkesin sorumluluğunun olduğu kanaatinde olduğunu belirtti. Dilipak, "'Zalimleri alkışladık' diyerek özeleştiri yapmamız lazım" dedi.
Medyanın hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı ve haykıran sesi olması gerektiğine değinen Dilipak, "Hakikat arayışından gerçeklerin üzerinden yol alır insanlar. Değilse dost-düşman karışır. İnsanlar bu şekilde kendi inanç tarih ve geleneklerine düşman hale getirilebilir. Soğuk savaş döneminde önce medya ele geçirildi. Bu yolla ani, sıcak bir şekilde insanların beyinlerine dokunabiliyorsunuz. Sonuçta aynı ülkenin çocukları sağ-Sol, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-İslamcı diye birbirine karşı kullanıldı. Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden birileri kendilerine servet ve iktidar ürettiler" ifadesini kullandı.