Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde konuştu.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Meclis’in 100’üncü yılında en zayıf dönemini yaşadığını belirten Sancar, “100 yıla yaklaşan Cumhuriyet tarihinde yaşadığımız köklü sorunların başlıcalarını saysam bile uzun bir liste oluşturur” diye konuştu.
100 yıllık sorunların 2021 yılına girerken katmerlendiğini söyleyen Sancar, bu sorunların adeta toplumu rehin alır hale geldiğini ifade etti. İktidarın bu sorunları ya yok saydığını ya da büyük krizlerle unutturmaya ve üstünü örtmeye çalıştığını belirten Sancar’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“KÜRTÇE KONUŞSAM MECLİS TUTUNAKLARINA ‘BİLİNMEYEN BİR DİL’ OLARAK GEÇECEK”
“Süreklilik arz eden en önemli sorunların başında yurttaşlık anlayışı gelmektedir. Yurttaşlık yaklaşımında 100 yıllık anlayışın temelinde görev vurgusu ve eşitsizlik yatar. Mesela Kürt sorunu. Partili Cumhurbaşkanı, geçen gün ‘bu ülkede Kürt sorunu yoktur, çözdük’ demişti. ‘Kürt sorunu vardır benim sorunumdur’ dediği zamanları biliyoruz. Çözdük dediği nedir diye şöyle bir merak edip bakıyoruz. Mesela çatısı altında konuştuğumuz Meclis’in tutanaklarında şimdi ben Kürtçe konuşsam, tutanaklarda ‘bilinmeyen bir dil olarak’ yer alır. Peki, neden? Arapça konuşsam Arapça olarak girecek biliyorum. Daha önce gördüm. İşte bu sorunu katmerleştirir. İngilizce konuşsam İngilizce girecek, ama Kürtçe girmiyor. Bundan daha açık kanıt var mıdır Kürt sorunun varlığına? Ve bu iktidarın Kürt sorununda geldiği yeri daha açık gösteren ne olabilir?
“KÜRT KELİMESİNİ SİLDİĞİNİZDE KÜRTLERİ SİLMİŞ OLMUYORSUNUZ”
“Yine aynı cumhurbaşkanı bundan 5 sene önce tam da bu kürsüde Kürdistan kavramını kullanabiliyordu. Şimdi bu sözü kullandığımızda hakkımızda dava açılıyor, Meclis’te de disiplin sorunu açılıyor. Bırakın Kürdistan kelimesini, bütçe tartışmalarında izledim, Kürt illeri Kürt coğrafyası sözlerini bile kabul etmeyen, bu ifadelere bile tahammül etmeyen iktidar milletvekilleri var. Bu inkarcılık değil midir, inkara dönüş değil mi? Kürt sorunu bir inkar sorunu değil mi? Mesela ders kitaplarından da Kürt kelimesi siliniyor. Kürt kelimesini ders kitaplarından sildiğinizde hayattan Kürtleri silmiş olmuyorsunuz. Kürt sorunu da bir hakikat olmaktan çıkarmış olmuyorsunuz. Yasaklanan Kürtçe tiyatro oyunlarından Kürtçe konuştuğu için saldırıya uğrayan vatandaşlara kadar örnekleri artırmak mümkün."
“YEREL DEMOKRASİ KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE ANAHTAR ÖNEME SAHİP”
"Bu ülkede çözümün imkanı olarak hem Kürt sorununda hem demokrasi sorununda çözümün imkanı olan yerel demokrasiyi mutlaka gündemimize alalım. Çünkü bu mesele sadece Kürt belediyelerine kayyım atama meselesinden ibaret kalmıyor. İstanbul, Ankara, İzmir büyükşehir belediyelerine, muhalefetin elindeki diğer belediyelere sürekli müdahale biçiminde karşımıza çıkıyor. Onların yetkilerini gasp etmek icraatları ile karşımız çıkıyor. Yerel demokrasi Kürt sorununun çözümünde anahtar öneme sahip ama Türkiye’nin demokrasi sorununun çözümünde de böyledir. Esasen hep söylüyoruz, Türkiye’nin Kürt sorunu da ve demokrasi sorunu da içi içedir, ikisini birlikte ancak demokratik cumhuriyet formunda çözebiliriz.
“BU BÜTÇE SAVAŞA, YANDAŞA VE SARAYA BÜTÇEDİR”
Biz kamu güvenliğinin bu şekilde kullanılmasına karşı insani güvenlik kavramını, doktrinini öneriyoruz. İnsani güvenlik ne demektir diye uzun uzun anlatmayacağım. Bu kavram BM kalkınma örgütü tarafından 1994 tarafında yayınlanan insani kalkınma raporunda detaylı olarak anlatılmıştır. Bu bütçe savaşa, yandaşa ve saraya bütçedir, halka değil. Yapılan tercihlere baktığınızda bunların hepsi bilinçli birer seçim olarak karşınıza çıkar. Mesela güvenliğe, ranta, yandaşa, israfa, ayrılan kaynaklar eğer değiştirilirse neler yapılabilir? Başlıklar halinde sayayım. Yüzbinlerce öğretmenin ataması yapılabilir. Milyonlarca işsiz vatandaşımız 2500 TL doğrudan gelir desteği verilebilir asgari ücret 4000 bin TL yapılabilir.
“GERCÜŞ’TEN BARBARCA CİNSEL SALDIRI HABERLERİ GELİYOR”
Bakanlıkları tahsis edilen kaynaklar bu ülkeni halkın kaynaklarıdır. Neden bakanlıklara kaynak tahsis edilir? Mesela İçişleri Bakanlığına niye para verilir? Güvenliği sağlasın diye, özgürlüklerimizi sağlasın diye. Oysa muhalefet liderlerinin bile özgürlüklerinin olmadığını biliyoruz. Ve bunlara verilen cevap sürekli olarak soyut yalanmadan ibarettir. Tehditler her gün havada uçuyor. Neden verilir, İçişleri Bakanlığına suçları önlesin diye ama işkenceler almış başını gidiyor. İşkenceye sıfır toleranstan az sayısız işkence olayına geldik. Bunlar sürekli bakan emriyle, bakan ağzıyla aklanmaya çalışıldı. Cinsel saldırı suçları bile kamu görevliler, güvenlik görevlileri karıştığı anda üstü örtülen büyük ayıplar olarak karşımızda duruyor. Gercüş’te öyle barbarca cinsel saldırı haberleri geliyor. Valiliklerin yaptığı şey yalanlamak. Oysa asıl yapılması gereken bunları sonuna kadar takip etme, sorgulama ve aydınlatmadır.
“İHTİYACIMIZ OLAN ŞEY DEMOKRATİK CUMHURYET”
Bizim yönetiminde olacağımız bir ülkede bu kaynaklar tam tersi tahsis edilecektir. İhtiyacımız olan şeyin demokratik cumhuriyet olduğunu vurgulayalım. Cumhuriyetin yüz yıldır süre gelen sorunları yanlış uygulamaları ve eksikleri yüzleşmeyi becerebilen Cumhuriyeti ve demokrasiye en büyük zararı veren bu iktidardır. Halkın gücüyle değiştirmemiz mümkün olacaktır.”