HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, "Deniz Poyraz’ın anısını yaşatmanın yolu cinayeti bütün ayrıntılarıyla aydınlatmaktır" dedi.
Sancar, 17 Haziran 2021'de İzmir il binamıza yapılan silahlı saldırı ve Deniz Poyraz'ın öldürülmesine ilişkin davanın 7’nci duruşması, Şakran Cezaevi Kampüsünde bulunan İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. Duruşma öncesi Şakran Cezaevi önünde Sancar’ın katılımıyla basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan, milletvekilleri, parti yöneticileri, kadın örgütleri ve çok sayıda kişi katıldı.
Açıklamada konuşan Sancar şunları söyledi:
"Gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye yönelik sistematik bir faaliyet yürütülüyor"
17 Haziran 2021’de katledilen Deniz Poyraz yoldaşımızın cinayet davası için buradayız. 7’nci duruşması görülecek. Bu katliam davasının karar duruşması olduğu belirtiliyor. Başından beri, olayın gerçekleştiği andan itibaren soruşturma aşamasında gerçeğin ortaya çıkmasını engellemeye yönelik sistematik bir faaliyet yürütülüyor. Bu cinayet sıradan bir cinayet değildir. Bir kişinin hiç tanımadığı bir insanı hunharca, canavarca katletmesi ancak siyasi nedenlerle açıklanabilir. Çünkü katlettiği kişi, Deniz Poyraz yoldaşımızın bulunduğu bina, Türkiye’nin 3'üncü büyük partisinin il binasıdır. Bu şehir Türkiye’nin 3’üncü büyük şehridir. Bu şehrin göbeğinde Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin il binasına girip katliam amacıyla bir cinayet gerçekleştiren kişi tek başına olamaz.
"Bu tür siyasi cinayetlerin bütün bağlantılarıyla araştırılması gerekiyordu"
Başlı başına bu durum, cinayetin siyasi ve örgütlü bir eylem olduğunu gösteriyor. Ama soruşturma aşamasında kolluk bütün bağlantıları gizlemek ve bu katliamı münferit bir olay gibi göstermek için elinden geleni yapmıştır. Oysa bu ülkede barışın, adaletin sağlanması için bu tür siyasi cinayetlerin bütün bağlantılarıyla araştırılması ve hakikatin tam olarak ortaya çıkarılması gerekiyordu. Düşünün ki bir kişi Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin il binasına giriyor, sonraki açıklamalarında da belirttiği gibi orada kimi bulsa öldürmeyi amaçlıyor lakin gözaltına alındıktan sonra 18 saat geçmeden savcılığa sevk ediliyor. Hiçbir bağlantı araştırılmıyor. Daha sonra ortaya çıkan bilgiler, tutanaklara baktığımızda kolluktaki ifadede sorulan sorular, hep bu olayı münferit ve meczup bir şahsın fevri bir eylemi olarak göstermektir.
AK Parti'li Metin Bulut'tan "asgari ücret" açıklaması: Vatandaşımızın mutlu olduğunu gördük
"Ülke sürekli siyasi katliam ve cinayetlere tanıklık etmek zorunda kalmıştır"
Türkiye tarihi siyasi cinayetlerle doludur. Hepsinde de izlenen yöntem aynıdır. Bu cinayetlerin arkasındaki bağlantılar, özellikle devlet içindeki ilişkiler araştırılmak bir yana sürekli örtülmüştür. O nedenle ülke sürekli yeniden siyasi katliam ve cinayetlere tanıklık etmek zorunda kalmıştır. Bir kanlı girdap yaratılmıştır. Bu kanlı girdap da ülkeyi bugün huzurdan, barıştan, demokrasiden, adaletten bütünüyle uzaklaştırmıştır. Eğer daha önce işlenen siyasi cinayetlerin gerçek bağlantıları ve planlayıcıları, koruyucuları ortaya çıkarılsaydı; ülke şimdi bu utançlar içinde kalmayacaktı. Deniz Poyraz yoldaşımız katledildikten sonra yapılan soruşturma araştırması, gerçeği ortaya çıkarmak için değil hakikati örtmek için yürütülmüştür. Kovuşturma aşaması, yani yargılama aşaması da soruşturma ve kovuşturmanın derinleştirilmesini hedeflememiş, tam tersine kollukta izlenen yol burada da tekrarlanmıştır. Mahkeme de gerçeği ortaya çıkaracak araştırmalardan kaçınmış, olayı tek kişinin münferit cinayeti olarak göstermeye ve görmeye çalışmıştır. Avukatların soruşturmanın eksikliğine dikkat çeken bütün itirazları göz ardı edilmiş, kovuşturmanın derinleştirilmesi ve genişletilmesi talepleri de görmezden gelinmiştir.
"Kaos planı toplumu dizayn etmek amacıyla devreye sokulmuştur"
Nihayet bu dava kamuoyu gözünden kaçırılmak için buraya taşınmıştır. Bu senaryo çok tanıdıktır. Bu senaryo ülkeye adaletsizliği ve hatta faşizmi yerleştirmek isteyen zihniyet sahiplerinin on yıllardır kurduğu tezgahtan farklı değildir. Bu cinayet işlendiğinde, Deniz Poyraz kardeşimiz katledildiğinde söylediğimiz şeylerden biri de ortada bir kaos planının bulunduğudur. Kaos planı toplumu dizayn etmek için ve sistemi daha da otoriterleştirmek amacıyla devreye sokulmuştur. Bu kaos planının engellenmesi için bizler elimizden gelen her türlü çabayı harcadık. Yoldaşlarımızla, dostlarımızla birlikte durmadan bu yolda çalışmalar yürüttük. Mahkemelere de aynı görev düşüyor. Adaletsizliği derinleştiren her işlem, her mahkeme kararı herkesi güvensizlik içinde yaşamaya mecbur bırakıyor. Adalet ortadan kalktığında hiç kimse kendi güvende hissedemez. Buradan mahkeme heyetine bir kez daha sesleniyoruz, içeride de bu çağrımızı yineleyeceğiz. Hakimlerin görevi maddi hakikati, gerçekliği ortaya çıkarmaktır. Ceza yargılamasının ve hukukunun evrensel temel kuralı budur. Maddi hakikat ortaya çıkmadan adalet gerçekleşmez. Adalet gerçekleşmezse toplumsal barış ve huzur sağlanamaz.
Hakikat ortaya çıkarılmazsa bu ülkede yine siyasal cinayetler işlenecektir
Bizlerin her biri gibi hakimler de bütün yargı mensupları da bu güvensizlik ortamının tehditleri altında yaşarlar. Eğer bugün gençler bu ülkede umudunu kaybetmişse, gençlerin yüzde 70’i bu ülkede yaşamak istemiyorsa, tam da bu güvencesizliktendir. O nedenle hakimlerin de ülkedeki bütün yargılama mensuplarının da çocukları bu güvensizlik ve tehdit ortamından dolayı bu ülkede yaşamak istemeyeceklerdir. Bizlere düşen görev hakikati ortaya çıkarmak için bıkmadan, yılmadan çalışmaktır. Yargı mensuplarına düşen tarihsel, vicdani, hukuki ve ahlaki görev ise hakikati ortaya çıkarmaktır. Hakikatin ortaya çıkabilmesi için de cinayetin ardındaki bütün bağlantıların ortaya çıkarılması gerekiyor. Bu yapılmazsa bir kez daha karanlık hakim olmaya devam edecek ve bu ülkede yine siyasal cinayetler işlenecektir.
"İktidarın partimizi sürekli hedef göstermesi cinayetin siyasi niteliğini ortaya koymaktadır"
Bu cinayete gelinceye kadar yapılanları kısaca hatırlatmakta fayda var. İktidarın en üst düzey yetkilileri partimizi sürekli hedef haline getirmiş, düşmanlaştırmıştır. Partimize karşı nefret söylemlerini yaymışlardır. Bunların başında da İçişleri Bakanı demeye dilim varmıyor, Suç İşleri Bakanı gelir. Kolluk da bu bakanlığa bağlıdır. Kolluğun bağlı olduğu Bakan bir siyasi partiyi sürekli olarak hedef gösteriyorsa, bir siyasi partiye karşı düşmanlık ve nefret yayıyorsa, onun emri altındakilerin de böyle cinayetlerde gerçeği ortaya çıkarmak değil tam tersine karartmak için her yolu deneyecekleri ortadadır. Cinayetin siyasi olması bir yandan Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin il binasına yapılan saldırıyla zaten ortadadır. Ama aynı zamanda siyasi iktidarın bizi, partimizi sürekli hedef göstermesi de yine cinayetin siyasi niteliğini ortaya koymaktadır. Katil diye şimdi yargılanan tetikçinin ilişkileri, mesela SADAT gibi karanlık bir yapıyla kurduğu bağlantılar, daha önce sosyal medya hesaplarından paylaştığı açık bilgiler zaten yeterince fikir veriyor. Yaşam tarzı ve cinayet zamanına kadar yaptıkları ortada. Buna rağmen bunların hiçbirine ilişkin bir soruşturma yürütülmediği gibi, ilişki içinde olduğu şahıslar da bu davada yargılama kapsamına sanık olarak dahil edilmemiştir.
"Tek kişi cezalandırıldığında devlet içindeki ilişkiler örtülmüş olacaktır"
Hep duyduğumuz şey, tanık olduğumuz gerçek burada da tekrarlanmıştır. Bu cinayetin meczup bir kişinin eylemi olduğunu kabul ettirmeye ve kanıtlamaya çalışıyorlar. Kanıtlamaları mümkün değil. Bu mahkemeden de böyle bir karar çıkarmak niyetindeler. Tek kişi cezalandırıldığında arkasındaki bütün bağlantılar, devlet içindeki ilişkiler örtülmüş olacaktır. Örtülünce yeni cinayetler için de zemin daha da olgunlaştırılacak. Buna izin vermeyeceğiz. Beklentimiz hakimlerin vicdanlarına göre karar vererek, bu bağlantıları ve devlet içi ilişkileri, bunun dışındaki çete bağlantılarını ortaya çıkarmaya yönelik bir karar vermesidir. Kovuşturmayı derinleştirmeleridir. Bunu yapmazlarsa da takibi bizlere düşecektir. Bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da hakikati ortaya çıkarmak ve adaleti hakikat üzerine kurmak için mücadelemize kesintisiz devam edeceğiz. Çünkü biz bu ülkeye barışı, demokrasiyi, adaleti getirmek için yola çıktık ve bundan da zerre taviz vermeye asla niyetimiz yok. Deniz Poyraz’ı katledenler, katledilmesine giden yolu döşeyenler, bu katliamın planlayıcıları ve işbirlikçileri ortaya çıkana kadar mücadelemiz her alanda devam edecektir. Hiçbir cinayet bu mücadeleleri engellememiştir, engellemeyecektir.
"Deniz Poyraz’ın anısını yaşatmanın yolu cinayeti bütün ayrıntılarıyla aydınlatmaktır"
Burada da iktidar kaos planları ile geleceği karartma hırsıyla hareket ediyor olabilir. İktidar içinde kaos planlarından medet umanlar var lakin karşılarında da büyük bir demokrasi mücadelesi, çok güçlü bir mücadele iradesi vardır. Bu iş sadece HDP’nin meselesi olarak görülemez. Bu mesele bütün Türkiye’deki adalet ve demokrasi güçlerinin meselesidir. Deniz Poyraz kardeşimiz ve yoldaşımız ölümsüzdür, anısını yaşatacağız. Bunun yolu bu cinayeti bütün bağlantılarıyla aydınlatmaktan geçiyor. Kim ki bu meseleyi sadece HDP’nin sorunu olarak görürse, ülkede karanlığın yayılmasına ortaklık yapmış olacaktır. Cinayet gününde ortaya konulan dayanışmayı bundan sonra hakikat ve adalet mücadelesinde büyüterek sürdürmek herkese düşen önemli bir sorumluluktur, tarihi bir görevdir.
"Hakimler kanlı döngüyü kırmak için hakikati bütün boyutlarıyla ortaya çıkaracak cesareti göstermelidir"
Deniz Poyraz yoldaşımızı bir kez daha sevgiyle ve saygıyla anıyoruz. Ona adalet, barış, özgürlük ve demokrasi sözümüz. Bu mahkemede yürütülen mücadele de bu sözümüzün bir parçasıdır. Hakimler de bu kanlı döngüyü kırma imkanına sahiptirler. Bu kanlı döngüyü kırmak için hakikati bütün boyutlarıyla ortaya çıkaracak cesareti göstermeleri yeterlidir. Bir tuğlayı çektiğimizde o duvar yıkılacaktır. Bunu biliyoruz. Mahkeme de o tuğlayı çekmeye katkıda bulunmalıdır. O tuğlanın tamamen çekilip bu duvarın tamamen yıkılması bizlerin görevidir. Bizler o karanlık ve kanlı duvarın temel tuğlasını çekme mücadelesine devam edeceğiz. Buradaki heyetten de vicdan ve adaletle karar vermesini bekliyoruz. Onlar da bu yolda tarihi sorumluluklarını yerine getirsinler, sonraki nesillere örnek teşkil edecek bir örnek davranış sergilesinler. Bugün hep birlikte kararı göreceğiz. Eğer bu karanlık senaryoyu ve bağlantıyı ortaya çıkarma yönünde olmazsa, bizler kararlılıkla mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu karanlığı yeneceğiz. Bu ülkeye demokrasiyi, adaleti ve barışı getireceğiz. Bunda kararlıyız. Deniz Poyraz yoldaşım sana sözümüz olsun, senin gibi bu uğurda katledilen bütün yoldaşlarımıza sözümüz olsun ki mutlaka başaracağız.
Kadınlar Birlikte Güçlü Platformu adına Didar Gül de şunları kaydetti:
"Sevgili dostlar, değerli basın emekçileri, değerli kız kardeşlerim, bir kere daha Aliağa Şakran Cezaevi önünde Deniz’e adalet istemeye geldik. Deniz bizim kız kardeşimiz, yol arkadaşımız, dostumuz. Geçtiğimiz yılın Haziran ayında HDP İzmir il binasında önünde karakol kurulu bir il binasında katledildi. Tetikçi Onur Gencer tarafından katledildi. Bizler de Kadınlar Birlikte Güçlü İzmir Platformu olarak bu davanın ilk gününden bu yana sahiplenicisi olarak alanlarda Deniz’in isyanını kuşandık."
"Biz kadınlar sokakta adalet aramaya ve Deniz’in sesi olmaya devam edeceğiz"
Deniz’i katletmenin birçok anlamı olduğunun farkındayız. Deniz'i katletmek Kürt halkına bitmez bilmez saldırıların bir parçasıdır. Deniz'i katletmek kadın düşmanlığının, erkek aklın en açık biçimidir. Direnenlere gözdağı vermektir. Aleviler, kadınlar, işçiler, Kürtler, LGBT’ler bugün bu gözdağını gördü, buna karşılık sokaklarda ve meydanlarda mesajını en güçlü biçimde vermeye devam ediyor. Deniz’i katledenlerin o faşist düzen için yapmadıkları kötülük yok. Bu kötülüğü saldırıyla gerçekleştiriyorlar. Gözaltı ve işkence saldırıları yetmiyor, bakıyorlar direnenler direnmeye devam ediyorlar. Onlar da çeşitli suçlar işlemeye devam ediyorlar. Katledilen her bir kadının direnişini sahiplenerek mücadele etmeye devam ediyoruz. Aliağa Şakran Cezaevi İnfaz Kurumunun önündeyiz, bizim buraya mahkeme dememizi bekliyorlar. Ama biliyoruz buradan çıkacak adalet erkek adalettir.
Deniz’i katleden sadece içeride yargılanan Onur Gencer değildir, bunun farkındayız. Deniz’i katledenlere, bu cinayeti planlayanlara, tetikçiyi il binasına gönderenlere, onu “abiciğim” diye karşılayanlara kadar tüm erkek devletten hesap sorana dek, her yerde Deniz’in ve katledilen bütün kadınların isyanıyla buluşacağız. Bu dava Kadınlar Birlikte Güçlü’nün davası, buradayız ve erkek adaleti değil gerçek adaleti biz kadınlar sağlayacağız. "