Gazeteci Hilal Kaplan, Ankara Altındağ'da Emirhan Yalçın'ın öldürülmesinin ardından başlayan olayları değerlerdiği yazısında, "Katillerin Suriyeli olmasından yola çıkan bir grup, ilçede yaşayan diğer Suriyelilerin evlerini ve dükkânlarını taşlamayı kendine hak gördü. Ülkemize yakışmayan menfur bir geceydi. Çocukların korku içindeki ağlama seslerini onca gürültüye rağmen duyabildiğimiz bir video izledim. Sonra evlerine atılan taşlar başlarına isabet eden ve yüzü gözü kan içinde kalmış iki çocuğun fotoğrafını gördüm.
Adalet bu değil. İnsanlık bu değil. Hak arama yolu bu değil. Ne Türklük, ne delikanlılık, ne de Müslümanlık bu. Evet, mültecilerin varlığından ötürü rahatsız olabilirsiniz. Haklı olduğunuz yönler de olabilir. Ancak evini barkını terk edip bize sığınan sabilerin evlerini bir de burada başlarına yıkmak çare değil." ifadelerini kullandı.
"Suriyeli" öznesiyle tüm kötülükleri eşdeğer tutan bir dil oluştuğunu savunan Kaplan, "Göç konusunda hükümetin yapılan denetimleri ve alınan önlemleri daha aktif anlatması, halkın hassasiyetlerine dönük refleks göstermesi lazım. Ancak bununla yetinilmemeli. İkinci bir 6-8 Ekim katliamı yaşatmaya kalkan her türden sorumsuz açıklama, yalan haber, iftira da karşılığını bulmalı." diye ifade etti.