Ali Kaya Soysal
Bu gece Avrupa Futbol Şampiyonası Fransa-Romanya maçıyla perdeyi açıyor, 10 Temmuz a kadar sürecek turnuvada toplam 51 maç izleyeceğiz, ama endişeyle ve korkuyla. Son on yılda hızını arttıran "global terör" bu şampiyona öncesi benim gibi milyarları tedirgin ediyor, daha önce hiçbir organizasyonda olmadığı kadar. Öyle ki Fransız yetkililer 90 bin asker ve polis ile 12 bin özel güvenlik kadrosuyla önlemini aldığını açıkladı, bu sayıya katılan ülkelerin kendi özel korumaları dahil değil.
Kaldıki, Fransa'da yaşanan son grevler ve protestolar zaten ülkede huzursuz bir ortam yaratmıştı, üstüne üstlük bir de terör kaygısı şampiyonanın gerçek gündeminin, yani sporun, önüne geçti. Her şeye rağmen, teröre teslim olmama adına bu turnuva yapılacak ve sporun "evrensel barış aracı" olduğu örümcek beyinlere ve psikopat ruhlara kazılacak, tek umudum bu.
Yukarıdaki satırları bir an erteleyelim ve sahaların içine girelim; 10 ayrı şehirde oynanacak maçları 3 milyara yakın izleyici takip edecek, ekonomisi tahminen 300 milyar Euro civarında olacak, ki bu rakam ülkemizin yıllık turizm girdilerinin 10 mislidir ve de çocukları, gençleri futbol dünyasına çekerek sosyolojik bir enerji boyutu yaratacak.
Biraz "kahinlik" yapmam gerekirse, ülkemizden "Yeniköy Kasabı" lakabıyla şimdiki federasyon başkanımız tarafından kovulan Del Bosque önderliğinde 2008 Avrupa, 2010 Dünya ve yine 2012 Avrupa Şampiyonluklarını kazanan "Espania" benim favorim. Geçen Dünya Kupasına sürpriz bir şekilde çok erken veda eden Akdenizlilere rakip ancak Almanlar olur diyorum, turnuva sonunda kalemimi yeme hakkımı saklı tutarak...
Hollanda'nın olmadığı yerde Beçika ve Fransa'ya "Abdurrahman Çelebi" diyor, İtalya'yı da ihmal etmemek gerektiğini söylüyorum. İngiltere mi, kalemimi seve seve yerim onların şampiyonluğunda, çünkü gerçek "fair futbol" bir tek Britanya'da oynanıyor futbolun doğum gününden bu yana..
Gelelim "Türkiyem Türkiyem Cennetim"e ; Avrupa şampiyonasının ilk kez 24 takım katılımına çıkartılması ve grup maçlarında son 6 maçın skorlarının bizim lehimize "tecelli etmesiyle" kapağı zar zor attığımız yarışda performansını en çok merak ettiğim ülkelerin başında geliyor ay-yıldızlılar.
Öyle ya, öncelikle katılan 24 ülkenin 19'undan fazla futbola ayırdığımız bütçemiz var. Yine 24 ülkenin en çok maaş alan teknik direktör listesinin ilk üçünde olan "imparatorumuz" var. Resmen açıklanamayan derece prim vaadlerinde kesin birinciyizdir, e yetmez mi tüm bu doneler beklentilerimizin büyük olması için? 8 yıldır hiç bir uluslararası organizasyona katılamamazın yarattığı açlık da cabası. En son 2008'de üçüncülük, dördüncülük maçı oynanmamasına rağmen kendimizi Avrupa üçüncüsü olarak ilan etmemizin komleksini de eklersek umudlarımızda haklıyız demektir.
Ulusal Takımda yerli futbolcular oynar prensibinden hareket ederek yıllardır 6+2+2 ye, 6+0+4 e, hele bu sene 14+0 yabancı kuralına tepki veren biri olarak hakikaten çok merak ediyorum neler yapacağımızı. Üstelik kamp ve hazırlık maçları sürecinde olan bir takımın en önemli oyuncularından Gökhan Gönül ve Mehmet Topal'ın transfer malzemesi yapılarak konsantrasyonlarının dağılmasına engel olamayan, süreci iyi yönetemeyen idarecilerede kızıyorum.
Nerede devlet, nerede hükümet? Teşbih bir yana, bunları engelleyecek olan Fatih Terim idi, yani Türkiye Futbol Direktörü. Hoş kendisiyle ilgili bir aydır medyada dönen Galatasaray teknik direktörlüğü söylentilerine dahi kesin bir yanıt vermedi, tavır koyamadı ya, boşverin gerisini.
Sevgili ABC okuyucuları, analiz ve görüşlerimle şampiyona boyunca sizlerle beraber olacağım. Özellikle Türkiye'nin maçlarını daha geniş yorumlayacağım. Bu satırlarımdan anladığınız gibi ülke takımımıza biraz farklı, hatta eleştirel bakıyorum. Ama futbol bu, her türlü sürprize açık bir oyun, 2008'de olduğu gibi tersi olur da sürpriz bir derece yakalarsak, kalemimi yemeyeceğim. Çünkü gerçeklerin üstü birkaç 90 dakikanın sonuçlarıyla örtülemez, tıpkı ülkemizdeki rezil durumun % 49 ile örtülmeye çalışıldığı gibi.
Terörden uzak hoş seyirler dilerim...